Deniz Zengin
‘Ben de’ #MeToo hareketi ilk olarak cinsel taciz ve saldırıya karşı çok çeşitli yerel ve uluslararası isimlerle ortaya çıktı. Hareket, tacizin yaygın olduğunu gösterme düşüncesiyle sosyal medyada yayılmaya başladı. 2017 yılında Twitter’da Amerikalı aktris Alyssa Milano tarafından popülerleştirildi. Başlarına gelen istismar deneyimlerini paylaşmalarını istedi. Ardından harekete destek Türkiye’den de geldi.
Yazar Ayşen Şahin ile bugünlerde gündeme gelen #MeToo hareketini konuştuk ve fikirlerini belirtmesini Gazete Davul okuyucuları için istedik. Sevgili Şahin ile ilk röportajımız sizlerle. Haftaya kadın kadına edebiyat konuştuğumuz bir söyleşimiz daha yayında olacak.
İyi okumalar diliyoruz..
Gazete Davul: Derdini anlatamayan kadınların intihar etmesine karşın ifşa edildiği için intihar eden erkeklerin varlığını nasıl değerlendirmeliyiz?
İpek Er, kendisine sistematik tecavüz edildiğini anlatamadığı ve adalete olan inancını kaybettiği için intihar etti ve tek değildi.
Bilirkişi ve adli tıp raporlarına rağmen sanık Musa Orhan’ın tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Yani mevzu kadınsa, ölüm bile mağdurun mağdur olduğunu ispatlamaya yetmiyor bazen.
Derdini anlatamadığı için çaresizlikten ölümü seçmekle varlığını üzerine kurduğu itibarını kaybettiği için ölümü seçmek arasında fark var diye düşünüyorum.
İntiharı seçmektense devam etmeye çalışan kadınların da bence içlerinde büyük bir parça ölüyor. Taciz, suistimal, tecavüze uğramanın yükünü çoğu kadın bir ömür taşıyor. Üstelik bu durumun kendisinde yarattığı travmaların karşısında toplumdan bir empati, bir anlayış göremediği, göremeyeceğini de bildiği halde. Adaletin tecelli etmeyeceğini biliyor, tüm şartları zorlayıp adalete ulaşamadığında da soğumamış bir yürekle, içinde derin bir yara ile sürdürüyor hayatı.
Gazete Davul: İntiharın sebebi ne olabilir? Bunu toplum olarak nasıl yorumlamalıyız?
Ben “itibar kaybına” bağlı olduğunu düşünüyorum. Mağdur ettiği herhangi bir kadın adına empati yapıp pişmanlıktan değil, olay ortaya çıkınca bu yükü taşıyamamaktan korkarak verilmiş bir karar gibi görünüyor benim penceremden. Tacizlerin, suistimallerin ardında yine aynı “itibar” gizleniyor çoğunlukla. O “itibar” toplum nezdinde erkeğin inandırıcılığını sağlarken bir tacizi anlatmak konusunda kadının önüne “kaybedebileceği bir mevhum” olarak çıkıyor.
İfşa bu yüzden kadınlar için cesaret gerektiriyor çünkü kadın, bir taciz iddiasında ilk suçlananın, yargılananın kendisi olacağını tahmin ederek yapıyor bunu.
Zira “ama”lar, “peki sen neden…?” ler, “Tanırım hiç öyle bir adam değildir”ler, “bu da taciz mi canım?”lar havada uçuşacak, biliyor. Bütün ailesi, çocukları, arkadaş çevresi bu işin içinde olacak, bunun da bir yükü oluyor.
Her ölüm birileri için acıdır, ben suçun karşılığının ölüm değil adil bir yargı olmasını tercih ederim. Bu ölüme, bu açıdan üzülebilirim ancak.
Gazete Davul: Bu intihar #MeToo hareketini zedeler mi?
Eskiden olsa zedeleyebileceğini düşünürdüm. Ancak dün, intihar haberi üzerine ifşada adı geçen kadın arkadaşın ev adresi, gerçek kimliği, işi vs bazı hesaplarda ortaya atılıp hedef gösterildi. Hepimiz onun can güvenliği için endişelendik. Ve sosyal medyada benim gördüğüm ilk tepki “yanındayız” şeklinde oldu. Çünkü intiharın sebebi tacizin açığa çıkmasını sağlayan olamaz. Bu bakış açısıyla o zaman diğer davalar için de her zaman sanığın intihar etme olasılığını göz önüne alıp susmak, haber yapılmaması, tepki gösterilmemesi gerekir. İntiharı seçen kişi, itirafıyla birlikte gitti. Dolayısıyla iftira yüzünden bu yolu seçmiş değil, karar kendi tercihi.
Hareketi zedelemeyecek, zemberek boşaldı, durmuyor zaten.
Gazete Davul: Sosyal Medyada adalet sağlanacağını düşünüyor musunuz?
Okullara dijital okur yazarlık dersi koymamız lazım. Sosyal medya kullanıcılarının bilinçli davranmak, gördüklerini teyitlemeden paylaşmamak gibi yükümlülükleri var ama farkındalıkları var mı emin değilim. Yalan haberin yayılması gerçek haber ya da tekzipten kat be kat hızlı.
Sosyal medyada adalet aramak yargı sisteminin geldiği durumla direkt bağlantılı. Yargıda adalet olmayınca, kamuoyu tepkisi davaların seyrini adalete yaklaştırmaya çalışıyor.
Şule Çet davasında sosyal medya tepkileri olmasaydı belki beraat kararı bile çıkabilirdi. Öldürülen bir kadının yaşam tarzını sorgulayan korkunç bir duruşma süreciydi.
Dolayısıyla sosyal medyada değil aslında biz bulabildiğimiz her yerden adalet çığlığı yükseltiyoruz aslında. Şehirlerde duvarlara bakın: Gülistan Doku Nerede yazıyor, Rabia Naz’a ne oldu yazıyor Emine Bulut yazıyor duvarlarda.
Adalet yerini bulmadığı sürece, insanların ellerindeki her imkanla her yerden adalet talep etmesi çok normal.
Yorumlar 1