Aslıhan Gençay (@asligencay)
26 yaşındaki genç inşaat mühendisi Bahar Hezer, 3 Aralık 2022’de, Şanlıurfa’daki evinin önünde, erkek kardeşi Yekta Hezer tarafından öldürülmüştü. Kadın cinayeti yaşanmayan tek bir günün geçmediği ülkemizde, kadın cinayetine kurban gidenler listesine ekleniverdi Bahar Hezer de.
Hezer, İnşaat Mühendisleri Odası Şanlıurfa Şubesi’nin Yönetim Kurulu üyesiydi aynı zamanda. Şube Yönetim Kurulu Başkanı ve il temsilcisi Berat Mahsun Kaya’nın verdiği bilgiye göre; Bahar Hezer, bulunduğu konuma tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş ve genç yaşında başarıya ulaşarak kendi şirketini kurmuş bir kadındı. Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan tek mühendis olarak başarılarıyla meslektaşlarının takdirini toplamış ve Oda’nın çalışmalarına da birçok katkı sunmuştu.
Eğer Bahar Hezer öldürülmeseydi, bir kadın cinayetine kurban gitmeseydi, daha neler yapacaktı düşünün. Hem mesleki başarıları hem de kadın cinayetlerini engellemek için yaptığı aktivitelerle adından daha çok söz ettirecek, topluma katkıda bulunmaya, kadınlar için örnek olmaya devam edecekti.
Öte yandan Bahar Hezer profilinde bir kadın değil de apolitik, duyarsız, bilinçsiz, eğitimsiz biri de olabilirdi kurban ve bu durum, hiçbir şekilde erkek şiddetini ve kadın cinayetini meşru ve önemsiz kılmazdı.
Cinayet planlı
TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Çalışma Grubu Başkanı Elif Erdem, arkadaşı Bahar Hezer’in öldürülmesi hakkında şu bilgileri verdi:
“Bahar’ın babası 1-2 yıl önce vefat etmişti. Erkek kardeşi Yekta Hezer, ABD’ye tıp okumaya gitmek istiyordu fakat babasının ölümü sonrasında ABD, ‘masrafları karşılayamayacağı’ gerekçesiyle ona vize vermedi. Bunun üzerine Yekta Hezer, ailesinden ve Bahar’dan para talep etmeye başladı. Bahar, sürekli hâle gelen bu talepleri kabul etmeyince demek ki böyle bir plan yaptı.”
İstanbul Marmara Üniversitesi öğrencisi Yekta Hezer, aynı zamanda psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle terapi de görmekteymiş ve Erdem’in verdiği bilgiye göre Yekta Hezer’e doktoru tarafından bipolar teşhisi konmuş.
Hem Berat Mahsun Kaya hem de Elif Erdem, katilin cinayeti planladığını, cinayetten bir hafta önce Urfa’ya gelerek kimseye haber vermeden bir otelde saklandığını ve 3 Aralık günü ablasını telefonla arayıp “Pasaportunu aşağıya, kapıya getir, arkadaşım alacak.” diyerek Bahar’ın evden dışarı çıkmasını sağladığını, anlattılar.
Bahar Hezer evden dışarı çıktıktan sonra pompalı tüfekle ateş açmak suretiyle onu sırtından vurarak öldüren Yekta Hezer de zaten ilk ifadesinde, pişman olmadığını ve yakalanmasaydı diğer aile fertlerini de öldüreceğini, açık açık söyledi.
Güvenliğe rağmen cinayet
Biliyoruz ki 3 Aralık günü, Şanlıurfa’da bir devlet organizasyonu vardı ve Cumhurbaşkanı da katılacağı için yoğun güvenlik önlemleri alınmıştı. İşte cinayet, tam da bu önlem alınan bölgelerden birinde işlendi.
*Peki, Yekta Hezer, elinde pompalı tüfekle sokakta gezerken kimse ondan şüphelenmedi mi?
*Ya da Yekta Hezer, İstanbul’da aldığı söylenen av tüfeği ruhsatını almayı nasıl başardı? Zira bu ruhsatı almak için tam teşekküllü bir hastanenin verdiği sağlık raporu da gerekli belgeler arasında bulunuyor. Hâl böyleyken bipolar teşhisi konmuş birine bu ruhsat nasıl verildi?
Sorular çoğaltılabilir ama biz kadınlar çok iyi biliyoruz ki caydırıcı cezalar olmadığı ve İstanbul Sözleşmesi tekrar yürürlüğe girmediği sürece erkekler-baba, erkek kardeş, eş, sevgili, amca, dayı, hiç fark etmez- kendilerinde bir kadını öldürecek cesaret ve cüreti her zaman bulacaklar. Ve kadın cinayetleri azalacağına çoğalacak maalesef.
İstanbul Sözleşmesi yaşatır
Yani şimdi, şu anda aramızda, yanımızda bulunan birçok kadın, kadın cinayetleri nedeniyle ne önümüzdeki ilkbaharı ne de sonbaharı görebilecekler. Öldürülmedikleri zamanlarda da fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik olarak erkek şiddetine maruz kalmaya devam edecekler. Kim ister böyle bir hayatı?
Evet, sayın yetkililer tablo ortada, madem koruyamıyorsunuz kadınları, Bahar’ları, o zaman bırakın inadı da İstanbul Sözleşmesi tekrar yürürlüğe girsin ve bari yasalar korusun bizleri.