Gülsüm Y.,Nuray Duğrul, Sevil Özel, Deniz Dal, NazifeGedük, Bahar Topal, Zahide Cengiz, Zehra Rahmani, Evin Teker, Sema Dağ, Hatice Turan, Gülsüm Zeynep Önlütürk, Melahat Önlütürk, Sabriye Yılmaz, Hatice Sevinç, Dilek Yüksel, Enkhmunkh Erdene, Sultan K., Figen Karadağ, Hamide Yiğiter, Fatma Altınmakas, Hamdiye Şık, Pınar Gültekin, Seher Fak, Bahar Özcan, Gönül Gökçe, Sümeyye Ateş, Şule Bilgin, Süheyla Yılmaz, Derya Aslan, Emine Yanıkoğlu, Döndü Kandur, Beyza Kandur.
Bu isimler çok değil daha geçen ay hayalleri, umutları, yaşama sevinçleri olan birbirinden farklı kadınlara aitti. Sadece bir ay içinde 36 kadının hayatı erkekler tarafından bir çırpıda ellerinden alındı. Geriye bu isimleri kaldı.
13 kadın boşanmak istediği için, 5 kadın ekonomik nedenlerle öldürülürken 18’inin ise hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit dahi edilemedi.
Sayının bu kadar yüksek olması açıkça bir KADIN KATLİAMIDIR. 36 kadının öldürülmesi bir tesadüf olamaz. Devletin de içinde bulunduğu bu örgütlü KADIN KATLİAMI el ele yapılıyor. Erkek tehdidi ve şiddeti altındaki kadınlara yeterince koruma tesis edilmemesi, mahkemelerdeki ceza indirimleri devletin erkeklere KADIN KATLİAMI yapabilirsiniz deme yoludur.
Erkeklerin ellerini adeta kadın kanıyla yıkadıkları bu ortamda kadınların hayatta kalmasını yasalarla güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi ise tam da yürürlüğe girmesininyıldönümünde (1 Ağustos 2014) fesh edilmeye çalışılıyor.
Ancak herkesimden kadın, sözleşmesinin uygulanmasını talep ediyor. Hatta öyle bir tek ses olma hali var ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın yönetiminde bulunduğu KADEM kadın Derneği de sözleşmenin uygulanması gerektiğini savunuyor. Dernek kendi web sayfasında yayınladığı‘İstanbul Sözleşmesi Hakkında’ başlıklı yazısında 16 soruya verdiği cevapla sözleşmeden yana tavrını koyuyor.
MetroPoll Araştırma’nın yaptığı ankete göre halkın %63.6’sısözleşmenin uygulanmasını istiyor. Erdoğan’ı destekleyenlerse sadece %17.
Bu küçük yüzdenin sözcülerinden Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, erkek zihniyetinin en saf şekilde vücutbulmuş örneklerinden biri. Kendisi bu konuda öylesine iyi ki, tüm klasik erkek reflekslerini ve argümanlarını onda bulabilmek mümkün. Pek çok kereler sözleşme aleyhinde yazan Dilipak bu sefer de ‘AKP’nin Papatyaları’ başlıklı yazısında İstanbul sözleşmesine destek veren tüm kadınlara açıkça ‘fahişe’ dedi.
.
Bu saldırı erkek egemen sistemin sıkça başvurduğuyöntemlerden biri. Özgürleşmeye çalışan, zincirlerini koparmaya çalışan bir kadın mı var? Hemen onu itibarsızlaştıralım. Böylece ya canını alırız ya da desteklenmesinin önüne geçeriz bakış açısı.
Yani;
Tecavüze uğramak istemiyorsak,
Herhangi bir nedenle bir kadın cinayetine kurban gitmek istemiyorsak,
Cinsel tacize veya istismara maruz kalmak istemiyorsak,
Dayak yiyip şiddet görmek istemiyorsak,
Zorla evlendirilmek istemiyorsak,
Dilipakgillerin düşüncesine göre bizler ‘fahişe’yiz.
Kısacası kendi bedeni, kendi hayatı üzerinde özgürce karar vermek isteyen her kadın ‘fahişe’ oluyor.
Ancak kadınların bu laflara artık karnı tok. Yazının yayınlanmasından hemen sonra Twitter’da açılan #fahişe hagtaginin altında kadınlar ‘fahişe’ olmayı Dilipak olmaya tercih ettiklerini yazdı.
‘ Fahişe olmak bazen vicdansızlıktan, adaletsizden yana olmaktan çok daha iyidir’
‘ Haklarımı savunduğum için fahişe oldum. Tecavüzcü, sapık, katil kadına ve çocuğa şiddet göstermekten iyidir.’
‘Kadın/erkek eşitliğini sağlayan, kadın katliamına dur diyen fahişe ise eğer yaşasın fahişelik’
‘Evet hepimiz fahişeyiz.’
Hatta sözleşmeyi destekleyen bazı kadınlar ‘nasılsınız kız fahişeler?’ diyerek birbirleriyle şakalaştılar.
Böylelikle Dilipakgillerle hedeflenen psikolojik yıldırma çabası da tıpkı bir diğer özgürlükten vageçirme yöntemi olan polis şiddeti gibi suya düşüyor. Çünkü kadınlar en son İstanbul Sözleşmesi eyleminde fiziksel şiddete maruz kalmalarına rağmen 5 Ağustos’ta yine sokaklarda olacaklarını duyurdular.
Devlet/Hükümet işbirliği yaptığı erkelerle tüm yıldırma, vazgeçirme yöntemlerini kadınların üzerinde tek tekdenemesine rağmen başarılı olamıyor. Kendisine kadınlardan bir destek bulamıyor. Hiçbir kadın artık bir tane daha eksilmek istemiyor.
Siyasetler üstü bir uzlaşıyla bir araya gelen kadınlar, ne derlerse desinler, hangi laflarla özgür olmayı lekelerse lekelesinler İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyecek.
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.