Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu kadınlar hak ihlallerine maruz kaldıklarını belirtti. Cezaevinde iki yıla aşkın süredir hiçbir sosyal faaliyetin yapılmadığını söyleyen tutuklu kadınlar, sadece aynı koğuşta kaldıkları kişilerle ayda bir buçuk saat spora çıkabildiklerini belirtti. Ağırlaştırılmış tecritle karşı karşıya olduklarını ifade eden kadınlar, cezaevlerinde yaşanan ölümlere dikkati çekti.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Selver İspir, Dilek Hatipoğlu, Mukaddes Kubilay, Sariye Taşkesen, Rozerin Kurt ve Alev Yarar yaşadıkları hak ihlallerini ve uygulanan tecridi Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na gönderdikleri mektupla anlattı.
‘ZALİMCE YAKLAŞIMLAR SONUCU YAŞANAN ÖLÜMLER’
Tutuldukları cezaevinde iki yıl önce Aysel Koç isimli tutuklunun yaşamını yitirdiğini ve buna “intihar” denildiğini hatırlatan kadınlar, “Bizler bunun intihar değil sistematik bir tecridin sonucu olduğunun tanığıyız. Zira Aysel’in hiçbir talebi kabul edilmedi, faaliyetlere çıkarılmadı, oda değişim talebi kabul edilmedi. Yıllarca 4 kişiyle kalmak zorunda bırakıldı. Aysel’in psikolojik sorunları bilinmesine rağmen tecride devam edildi. Sonuç olarak tecridin yarattığı tahribatlar kayıtlara ‘intihar’ diye geçildi. Bu zalimce tutum nedeniyle geçtiğimiz yıl üç ayda 9 tutsak yaşamını yitirdi. Bunlar kayıtlara ‘intihar’, ‘hastalık sonucu vefat’ olarak geçmiş olsa da zalimce yaklaşımlar sonucu yaşanan ölümler olduğunu ve bu yaklaşımların devam ettiği sürece cezaevlerinden tabutların çıkacağını kimse inkar edemez” ifadelerini kullandı.
‘KOĞUŞUN UYGUN OLDUĞU, TEDAVİLERİNİN, HASTANE SEVKLERİNİN YAPILDIĞI’ SÖYLENİYOR’
Aynı cezaevinde tutulan hasta tutuklular Zeynep Bingöl ve Gülşen Adet’in kaldığı koğuşların nem, rutubet ve soğuk olmasından dolayı hastalıklarının arttığını ifade eden kadınlar, “Hastalıklarını tetiklemeyecek koşullar olmasına rağmen ısrarla aynı koğuşlarda tutulmaya devam ediyorlar. Yapılan itiraz üzerine, idare cevaben ‘koğuşun uygun olduğu, tedavilerinin, hastane sevklerinin yapıldığı’ söyleniyor. Ama hastane ve mahkeme dönüşlerinde karantina gerekçesiyle kaldığımız koğuşa kapatılıyoruz.
Yani hücre cezasına benzer bir uygulamayla karşılaşıyoruz” dedi. 62 yaşındaki ağır hasta tutuklu Demet Resuloğlu’nun hastane dönüşü odaya kilitlenmemesi için idareye verdikleri dilekçede sorumluluğu aldıklarını belirttiklerini kaydeden kadınlar, şunları anlattı: “Arkadaşımız böylesi bir durumda daha büyük risk oluşacağını bildiğinden odaya kilitlenmek yerine hastaneye gitmemeyi tercih ediyor. Boş bir koğuşta kapısı açık bir şekilde kalması ve böylece hastaneye rahat gidip getirilmesinin sağlanması yönünde verdiğimiz dilekçeye de cevaben ‘tüm koğuşların dolu ve yer olmadığı’ söylendi. Bunun üzerine bir koğuşta bulunan tüm arkadaşlarımız kaldıkları koğuşu boşaltıp sayısı az olan koğuşlara geçebileceklerini, kaldıkları koğuşun da Demet Resuloğlu’nun hastane sürecinde kullanabileceğini belirtikleri dilekçe yazdılar ama bu talep de reddedildi.”
‘PANDEMİ NEDENİYLE SOSYAL FAALİYET TALEPLERİMİZ KABUL EDİLMİYOR’
Resuloğlu’nun maruz kaldığı uygulamalardan dolayı ağır stres yaşadığını ve bu durumun hastalıklarını tetiklediğini kaydeden kadınlar, “Bu türden uygulamalar sonucu yaşanan hiçbir ölüme ‘hastalık neticesinde vefat’ demek mümkün değildir. Bu ne vicdanen ne etik ne de hukuken kabul edilebilir değil. Pandemi tedbirleri şuan dışarıda hiçbir kısıtlama yokken bizim bu gerekçeyle ne sosyal faaliyet ne de oda değişimi taleplerimiz kabul edilmiyor. Neredeyse her hafta 15-20 memurun dahiliyle koğuş aramaları yapılmaya devam ediyor. Koğuştan her çıktığımızda üst aramamız yapılmaya devam ediyor” diye belirtti.
‘MEMURLARIN KEYFİ YAKLAŞIMI VE YALAN BEYANLARI’
Pandemi gerekçe gösterilerek birçok taleplerinin kabul edilmediğine dikkati çeken kadınlar, koridorda birbirini gören iki tutukluya sarıldıkları gerekçesiyle disiplin soruşturması açıldığını ifade etti. Disiplin soruşturmalarının eziyete dönüştüğünü işaret eden kadınlar, Kürtçe şarkı söyleyip halay çektikleri gerekçesiyle iletişim cezası aldıklarını Rozerin Kurt ve Alev Yarar hakkında birbirlerinin görüşçülerine selam verdikleri gerekçesiyle disiplin soruşturması açıldığını söyledi. Kadınlar gönderdikleri mektupta, en son Halepçe Katliamı’nda slogan attan tutuklulara “gereksiz yere slogan atma” gerekçesiyle soruşturma açıldığını belirtti.
Disiplin soruşturmalarının büyük çoğunluğunun memurların keyfi yaklaşımı ve yalan beyanları nedeniyle açıldığını aktaran kadınlar, “Bir arkadaşımız koğuş aramasında aynı odada kaldığı arkadaşının yastığını kendi kullanılmış çorapları üzerine bırakılmaması uyarısında bulununca aramaya engel olmaktan soruşturma başlatıldı. Kürtçe şarkı söyleyip halay çekenlere ‘slogan atıldı’ yalan beyanı nedeniyle ceza verildi. Hesap verme ve hukuki süreçlerden geçme kaygısı tanımayan bu kişiler ileride daha büyük sorunlara yol açabilecek yaklaşımlarda rahatlıkla bulunabilirler” ifadelerini kullandı.
‘PSİKOLOJİK BİR BASKIYA MARUZ KALIYORUZ’
Açık görüşlere yeni kimi uygulamaların başlatıldığına vurgu yapan kadınlar, “Açık görüşlere gidip gelirken ayakkabı içi araması gibi bir uygulama başladı. Bu uygulamada ‘çoraplarını çıkar’ gibi muamelelerde bulunuyorlar. Bunları kabul ettiğimiz takdirde daha neleri isteyeceklerini kestiremiyoruz. Açık görüş alanında kameralar var ve ailelerimizle mesafeli oturuyoruz. Sürekli başımızda adeta psikolojik bir baskıya maruz kalıyoruz. Açık görüşler hala yarım saat şeklinde uygulanıyor. Gevşetilen pandemi tedbirleri sonrası yapılan ilk iş bakanlığın tanıdığı ek 10 dakika telefon görüşünü kaldırmak oldu. Üstelik pandemi hala devam ediyor ve ailelerimiz bu gerekçeyle görüşe gelemiyor” dedi.
‘İÇ POSTA ÜCRETLİ HALE GETİRİLDİ’
Cezaevindeki postaların ücreti hale getirildiğini de kaydeden kadınlar, “Bunun üzerine PTT’ye iç postların bu ekonomik kriz döneminde ücretli hale getirilmesinin yerinde olmadığını ve uygulamaların kaldırılmasına dair talep ve ricada bulunduk. PTT, cevaben bu uygulamanın kurumları tarafından yapılmadığını, cezaevi iç işleyişlerine hiçbir müdahalede bulunamayacaklarını belirtti. Bunun üzerine infaz hakimliğine yapılan başvuru kabul edildi infaz hakimliğinin bu kararına karşın cezaevi, ağır ceza mahkemesine itirazda bulundu. Ailemizin desteği dışında gelirimiz olmadığı ve ekonomik krizi belirtmemize rağmen bu uygulama ısrarla devam ediyor” diye anlattı.
KADINLARDAN GÖRÜŞME TALEBİ
Kadınlar, mektuplarında son olarak şunları söyledi: “Bizler siyasi tutsağız. Mahkum değiliz. Düşünceleri nedeniyle tutsak edilen kişileriz. Herkes, bizlerin kimlik, onur mücadelesi yürüttüğümüzü, bu nedenle burada tutulduğumuzu ve bu nedenle hiçbir eziyeti, onur kırıcı muameleyi ve zalimane yaklaşımı kabul etmeyeceğimizi bilir.”
Tutuklu kadınlar ayrıca komisyondan gerekli araştırmaları yapmaları için bir heyet görevlendirilerek kendileriyle görüşmelerini talep etti.(MA)