*(Zanyar: Bilge kişi)
Zanyar Mesutoğlu… Annesine göre 7 yaşında. Ama Zanyar henüz 6 yaşında olduğunu söylüyor. Birazdan değiştirecek. Altı buçuk olduğunu söylediğinde daha doğru söylediğini düşünerek, kafasını sallayarak kendisini onaylayacak. Evet evet, annesi biraz büyük görmüş olabilir onu ama yedi yaşında da değil yani… İlkokul birinci sınıf… Okumayı öğrenmiş. Yeni yeni yazıyor. Hiç yerinde durmamak fiili, Zanyar için yazı yazarken ve film izlerken düşünmek fiiline dönüşüyor. Kara gözleri merakla bakıyor her yere. Bolca sorular soruyor. Bir konu hariç… Babası!
10 Kasım 2016’da Derik kaymakamı bombalı bir saldırıda öldürüldü. Zanyar’ın bundan haberi olmadı. Çünkü o yıl Zanyar bir buçuk iki yaşlarındaydı ve olayın olduğu gün kaymakamlıkta şef olarak çalışan ve kaymakamın kayyum olarak atandığı Derik Belediyesi’nde müdürlük yapan babasının işten eve gelmesini bekliyordu. Belki beklemiyordu da geldiğinde mutlu oluyordu.
Zanyar’ın babası o gün eve gelmedi. 5 yıl boyunca da gelmedi. Önce bombalamada yaralandı. Hastaneye kaldırıldı kaymakamla birlikte. Zanyar’ın babası Şerif iyileşti ama kaymakam iyileşemedi! Hastane hastane dolaştırıldığı için erken müdahale edilmediğinden öldü kaymakam!
Bunda Mardin valisinin ve Mardin emniyet müdürünün bir dahli yoktu!
Olayın üstünden 1 hafta geçmeden, Mardin valisi “katil Şerif Mestoğlu’dur” dedi. Olay yeri incelemesi yapılmadan olay yeri temizleniverdi. Birkaç ay içinde de Derik kaymakamlığı yıktırıldı, hafriyat acilen toplandı. Tabii Derik halkına bu elim olayı hatırlatacak görüntünün yok edilmesi gerekiyordu! Mardin valisi bu emirleri verirken bundan Zanyar’ın haberi yoktu. Annesi de yoktu haftalarca. Çünkü annesi de babasıyla gözaltına alınmıştı. Sonra annesi geldi babası gelmedi…
Çevresindekilere Şerif tutuklandı diyordu annesi, ama Zanyar bilmiyor tutuklanmak ne demek. Bu olayla Mesutoğlu ailesinin kabusu başlamış oldu. Hoş Zanyar bunun bir kabus olduğunu da bilmiyor. Kabusun ne olduğunu bilse kabustur diyecek, ama Zanyar keman çalmayı biliyor, erbane çalmayı biliyor, Kürtçe biliyor, kabusun ne olduğunu bilmiyor. Nereden bilsin? Kabus büyüklerin işi.
Zanyar’ın annesi sık sık bir yerlere gidiyor, telefonla görüşüyor “kaymakamın ailesi bile Şerif yapmadı diyor, Şerif suçsuz, Şerif masum, olayı Şerif’in üstüne yıktılar” diyor. Zanyar, suçu gizlice çikolata yemek sanıyor. Zanyar, masumiyetin kendisi zaten. Babasının üstüne bir şey yıkmışlar, acaba baba bu nedenle yıkılanın altından çıkıp Zanyar’ın yanına gelemiyor mu? Zanyar durmadan düşünüyor bunları. Henüz 6 buçuk yaşında çok kelime öğreniyor Zanyar.
Babanın gelmesinden umudu kesmiş de iki ayda bir babayı görmeye gidebileceğini biliyor Zanyar. Çok önceleri uzun süre görememiş babayı. Babası 278 gün açlık grevi yapmış. Segbis odasında tüm mahkemenin gözünün önünde “benim cansız bedenim suçsuzluğumu kanıtlayacak” diyerek kendini yakmış. Aylarca tedavi görmüş. Narkozssuz, ağrı kesicisiz yanık tedavisi yapmışlar babasına. Zanyar’ın bunlardan da haberi yok. Zanyar bilmiyor ki işkence ne demektir.
Anlamıyor Zanyar! Yargıtay cezasını onamış. Dosyası AYM’de bekliyormuş. Yargıtay kim? AYM kim? Bunlar mı babasını bırakmıyor? Ne istiyorlar Zanyar’ın babasından? Gidip konuşsalar acaba babanı al götür hapishaneden derler mi? Bilmiyor Zanyar!
İki gündür Ankara’da Zanyar annesiyle… Babasını Kırkıkkale’den sürgün sevkle Sincan’a gönderdiler. Görüşe geldiler. Bende kalın dedim. Yüksel Caddesi’nde İnsan Hakları Anıtı önünde buluştuk. Annesi Saime’ye takıldım; Bak Şerif’in karısı burada, Acun Karadağ’da geldi, eylem mi yapacaklar acaba diye polisler şimdi buraya koşar, kalkın gidelim dedim. Öyle bi gülüştük. Zanyar’la tanıştık. Bir yerlerde oturduk. Köfteleri, patates kızartmalarını ketçaba batırıp batırıp yedik Zanyar’la. Eve gelirken kocaman bir çikolatalı pasta aldık. Evde de onu yedik. Çizgi filmler açtım televizyondan. Uzandı izledi. Sonra uyuya kaldı. Sabah bahçede kahvaltı yapalım mı dedim, hemen atladı yapalım yapalım… Kahvaltımızı orada yaptık. Kedilere baktık. Yumurta istedi. Sahanda tereyağlı yumurta yaptım. Sarısı patlamamış olsun diye seslendi içeriye. Patlatmam dedim. Ekmeğini batırarak yedi. Sonra bir heyecanla üzerini giydi. Babasını görüşe gideceklerdi. Bir ara baktım aynada saçını düzeltiyor, üstüne başına göz gezdiriyor. Babasına sarılacak hevesiyle çıkıyorlar evden.
Pandemi varmış. Açık görüş yasakmış. Zanyar pandemiyi ne bilsin. Zanyar, hapishane idaresinin babasını bu kadar çok sevdiğini, sağlığını düşündüğünü, pamuklara sardığını o nedenle sürgün sevki işkenceye dönüştürdüğünü nerden bilsin! Cam arkasından görüşünce bu nedir neden böyledir diyemediği için bağırmış, huysuzlanmış, annesine vurmuş, babayı görmezden gelmiş. Eve geldiğinde dünkü Zanyar yoktu!
Zanyar bunların normal olmadığını bilmediği için anlamadıkça öfkeleniyor. Durup dururken huysuzlanıyor annesine. Yapmayacağı şeyleri yapıyor. Çok çikolata yiyor. Yeme, zararlı dedikçe yiyor. Bence kafasından “bana zararlı olan tek şeyin şeker olduğunu düşünüyorsunuz ama babasızlık bana daha zararlı” düşünceleri geçiyor. Hiçbir yere sığmıyor. Eli annesinin elinde, kolunda, boynunda sürekli… Annesi konuşurken dikkat kesiliyor. Bir çizgi filme daldığını düşünüyorsunuz ama konuşmalar arasında Şerif sözcüğü geçince sinyal almış gibi yerinden kalkıp anneye geliyor. Huysuzlanıyor. Açım diyor, sonra aç değilim diyor. Abur cubur istiyor, sonra istemiyor. Anneye kızıyor, bazen vuruyor. Acısı biraz geçince yine çizgi filmine dönüyor. Çaresizlik içinde Zanyar’ı izliyoruz. Tek yapabildiğimiz ona sıkı sıkı sarılıp öpücüklere boğmak oluyor. Bu sevgi dilinden çok iyi anlıyor. Hemen sakinleşiyor. Annesi onu sevmekten, sarılmaktan hiç vazgeçmiyor.
Maalesef devleti yönetiyoruz diyenlerin sevgiden, pedagojiden haberleri olmadığı için ve her şeyleriyle para hırsına gömüldükleri için Zanyar’a bu şekilde bakmaları mümkün değil! Kötülüklerinin sınırı yok. Dosyayı Şerif üzerinden kapatmak birileri için rutin işlerden biri… Kaymakamı kim öldürdüyse organize bir kötülüğün parçası olmuş. Hiç açık vermiyorlar. Şerif eşi Saime’siz, kızı Viyan’sız, oğlu Zanyar’sız 5 yıldır masumiyetini kanıtlamaya, adil yargılanma istemeye devam ediyor ama “kötülükten” ses çıkmıyor. Zanyar bunlardan haberi olmadan babasını istemeye devam ediyor. Zanyar kötülüğü nerden bilsin?
Ama Zanyar sarılmayı iyi biliyor. Sanki bu kötülüğü sezmiş gibi o kötülükten sevgiye sığınıyor. Eve dönerlerken arabadan küçücük ellerini sallıyor. Annesine ben Acun teyzeyi çok sevdim bir daha gidelim diyor. Biliyorum ki çocuklar hemen bağlanmazlar. O aslında “Ankara’ya beni bir daha götür anne, babamı bir daha göreyim” diyor da…
Bakın bunu yazarken boğazıma bir yumru oturuyor. Zanyar ve binlerce çocuğu düşünüyorum. Bunları bu çocuklara yaşatmayalım. Biz ne yapalım diyorsunuz. Yapacak çok şey var. Bu kötülükten kendimizi kurtaramıyorsak çocukları kurtaralım. Zanyar bizim korkaklığımızı nerden bilsin? Zanyar grupların çekişmelerini, siyasi rekabeti, rant ekonomisini, çıkarcılığı, güç savaşını nerden bilsin? Zanyar babasının yanında olması gerektiğini biliyor şimdilik. Ama Zanyar büyüdüğünde olan biteni, yapılan kötülüğü bilecek. O zaman Zanyar ve diğer çocukların öfkesinden kötüler de kaçamayacak, susanlar da…
Şerif Mesutoğlu dosyasını merak edenler Gazete Duvar, Mezopotamya Ajans ve Evrensel Gazetesi yazılarına; Zanyar’ı merak edenler de yüreklerine, vicdanlarına ve geriye dönüp çocukluklarına bakabilirler!
Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”