Yirmi yıllık despotik ve dogmatik AKP iktidarının tahribatı çok büyük. Türkiye toplumu tarihinin hiçbir döneminde bütün kurumlarının içinin bu denli boşaltıldığına, ifade özgürlüğünün bu denli kısıtlandığına ve yönetim erki tarafından bu denli aşağılandığına şahit olmadı. Konuşmanın, ses çıkarmanın, farklı argümanlarla düşüncesini ortaya koymanın bedeli hiç bu kadar ağır olmamıştı. Bu öylesine normalleştirilen bir zulüm ki, yurttaşlar mimlenme ve fişlenme korkusuyla neredeyse görünmez ve bilinmez olmak istiyor.
Ne var ki son dönemde korkunun bazı dağları aştığını, iktidarın kemik kitlesi dışındaki yurttaşların mevcut sistemin ülkeyi geri dönülmez bir felakete sürükleyeceğini idrak ettiğini anlıyoruz. Bu sonuca anket veya bilimsel araştırmalardan değil miting alanlarından ulaşıyoruz.
Ülke genelinde düzenlenen seçim mitinglerindeki duygusal performans, muhataplarına “Dur, beni dinle ve anla!” diyen cinsten. Meydanlardan taşıp şehrin cadde ve sokaklarına dağılan kalabalıklar geleceğin liderine derdini anlatma ve ona dokunma kaygısında. Günün ilk saatlerinde dolmaya başlayan bayrak rengine bürünmüş meydanlar, taşıdığı kalabalığın heyecanını yatıştırmaya güç yetiremiyor. Umut, uzun zamandır ilk defa halkın gönlünden taşıp liderinin gönlüne ulaşıyor: Halk liderine makamını emanet ediyor ve diyor: Sana söz, seni karar ve yetki sahibi yapacağım. Bana söz, beni özgürlüğüme ve insanlığıma kavuşturacaksın…
Bu buluşma bir kaç beldede değil, coğrafyanın her kuytusunda gerçekleşiyor. Bu kavilleşmeyi seyretmeye doyum yok. Millet, tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi şahlanıyor; yoksulluktan incelen boynunu özgürlük ve demokrasi için dikleştiriyor.
Seçim meydanlarında ve kentin kavruk sokaklarında temayüz eden bu manzaralar muhataplarına ulaşıyor. Bu manzaraların büyüsü olmasaydı bu kadar ağır bir performans bence kaldırılamazdı.
Bunun yanında 2015 seçiminde yaşanan kayıplar, mevcut durumun dayanılmaz ağırlığı ve iktidar cenahından yükselen tehditler toplumsal tansiyonu her geçen gün yükseltiyor. Kaybedeceğini anlayan ve kaybettikten sonra başına geleceklerin korkusuyla saldırganlaşan bir iktidar, umudunu darbe senaryolarına bağlamış görünüyor.
Halkının katışıksız desteğini alan muhalefet ise coşkuyla yürüyor ve halkı kucaklıyor. Tek adam sisteminden kurtulmak hedefinde bir araya gelen Millet İttifakı toplumun yaşam enerjisi olmaya devam ediyor ve toplumsal heyecanı her geçen gün yükseltiyor.
Korku ve endişelerini dile getirmekten çekinen, çoluk çocuğunun işine, aşına ve hayatına halel gelmesini istemeyen halk, belki de son dönemecine gelinen bir yolun kendi lehine alınmasını istiyor. Bu istek toplu taşımalarda ve miting meydanlarının kalabalığında tecessüm ediyor. Diğer taraftan değişimin kaçınılmaz olduğunu düşünen halkın, kendi gücünün farkında olmadığı görülüyor. Farkındalık cesareti kamçılayacak, toplum olarak korkudan azat olacaktık oysa. Bu bağlamda bizim gibi geleneksel toplumların genetiğindeki iflah olmaz tabiyet duygusu ve birey kimliğinden uzaklık, kabul etmemiz gereken en temel gerçeklik olarak temayüz ediyor.
…
Böylesine çok uçlu bir paradigmada kendi kaderimizi belirleyeceğimiz bir seçime gidiyoruz. Aslına bakılırsa AKP seçmeninin önemli bir kısmının ulaşılması hedeflenen dogmatik sistemden razı olmadığını düşünüyorum. Çünkü toplumumuz -Arap coğrafyasının aksine- cumhuriyet kökeninden beslenmekte, genetiğinde böylesine kıymetli bir öz taşımaktadır. Ancak 80’li yıllardan beri dinin afyon niyetine kullanımı ve eleştirel düşünceden uzaklık halkımızın kendi özüne ulaşmasını engelleyen en temel faktör olmuştur.
Bu durumda sistem muhaliflerinin oylarımızı korumak, küskünleri ve kararsızları demokrasi lehine oy kullanmaya ikna etmek ve 14 Mayıs gecesinde sokaklarda olmaktan başka çaresi yoktur.
Bu millet despotik bir sistemi yıkarak kendi devrimini yapacak güçtedir ve bu devrim gerçekleşecektir. Daha sonra ise elimizdeki enkazı yeniden inşa etmeye ve derin yaralarımızı sarmaya yöneleceğiz.
Hukukun kendi raylarına oturduğu bir toplumda bir hain şebekesi tarafından sekerata sokulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ayağa kaldırılacağından şüphemiz yoktur.