Bize hep Kaf Dağı’nın ardındaki güzellikler anlatıldı. Yolda olmayı ve yolculuğu belki de bunun için çok sevdik. Az gidecek uz gidecek, dere tepe düz gidecek ve masal ülkesine ulaşacaktık. Muhayyilemize bile sığmayan bir güzelliğe ulaşmak için yolda çekilen her sıkıntıya değerdi.
Bu duygu ve düşünce kendiliğimizin bir parçası hâline gelmiş, aslında o kadar da farkında değiliz. Öyle teslim olmuşuz ki yolda çekilecek acılara, “neden, niçin, yine mi?” tarzında sorgulamalar hiç sivrilmemiş içimizde. Sivrilememiş, çünkü kendi içinde rasyonel bir düzleme oturmuş yolculuk hâlleri.
Yolcuysan yolun uzunluğu, taşı kayası dikeni hatta haramisi, sıcağı soğuğu senden ve hikayenden bir parçadır. Bu kanırtıcı parçalara rağmen, acılarından turfanda meyveler toplaya toplaya hedefe doğru yürümeye devam edeceksin. “Kaf Dağı’nın ardındaki büyüsel güzellikleri de yoluluk çilesini de istemiyorum.” diyebilirsin elbet, fakat bu deyiş seni bir yolcu olma gerçeğinden çıkarmaz. İdealar dünyanda nasıl temayüz ederse etsin, yol bitmedikçe yolculuğun devam edecektir.
Beni kendi gerçekliğime ulaşmanın zorluklarına hazırlayan bu motif değişmedi. Bugüne kadarki yaşamımda yolculuğun zorlukları nedeniyle gövdemden fışkıran kanlarda boğulmadım, tuzlu gözyaşlarıma karışan terimi onurumla sildim. Biliyorum ki bu ıpıssız yolculukta onlar dökülmeden varlığın sinesinde boy veremeyeceğim; benden bir parça olan ve parçası olduğum evren ruhumdan ve gövdemden akanlarla yeşermekte ve beslenmekte.
Bu yaklaşım her cümlesiyle eleştirilebilir. Çoğu kere olduğu gibi yanılıyor, akıntıya kürek çekiyor olabilirim. Ne var ki, neysek oyuzdur. Ağaç ağaçtır, çiçek çiçektir, Zehra ise Zehra’dır. Kendi özümde derc edilmiş ağaçlar ve çiçeklerle zenginleşsem de sonuç olarak Zehra olarak görünüyorum varlıkta.
Arayış buluştan hep kıymetli olmuştur, soru sormanın cevap vermekten kıymetli oluşu gibi. Her öğrendiğim ve bulduğum zenginliğimdir. Bu zenginlik derin acı ve hayal kırıklığıyla yoğrulsa da kıymetli ve saygıdeğerdir, çünkü acılar ve hayal kırıklıkları sadece bana aittir. Başka bir deyişle başkalarının acısı ve hayal kırıklıkları üzerine inşa edilmiş bir tuğlam yoktur.
Ülkemde olup bitenlerin getirdiği acı çok derin. Yolculuğun bu ayağı henüz tamamlanmadan turfanda meyve ve sebzelerle doldu heybelerimiz. Kazandıklarımızdan mutlu, kaybettiklerimizden razıyız. Çünkü alt tarafı insanız.
Alt tarafı insan olmak çok zordur; hata, günah ve zaaflarıyla barışık olmanın yanında yapıp ettiklerinin sorumluluğunu taşımayı gerektirir.
Fark edebildiğim en büyük amacım insanlıktan çıkmamak. İnsan olarak temayüz ettiğim şu hayattan, başka bir varlığa dönüşmeden çekip gitmek.
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”