1915 yılına gelindiğinde Osmanlı, Rus savaşından sonra yapılan 1878 Berlin anlaşması ve 1912 Balkan savaşlarında yenilmesi sonucu Anadolu topraklarına doğru çekilmek zorunda kalmıştı.
Yani Cihan-i Şümul Osmanlı İmparatorluğu, yayıldığı üç kıtadan Anadolu topraklarına doğru çekilmek zorunda bırakılmıştı.
İlk kez Berlin anlaşması görüşmelerinde gündeme gelen ve altı ayrı ilde Ermeni ıslahat programı, görüşmeler sırasında gündeme getirilmiş olsa bile bu durum bir karara bağlanamamıştı.
Oysa konu oldukça açık ve anlaşılabilirdi, Türk ve Kürtlerin Ermenilere yönelik can ve mal varlıklarına olan saldırıların önlenmesi ve bu konuda gereken önlemlerin alınmasıydı.
O süreçte dikkate alınmayan bu sorun daha sonra bir soykırıma döndürüleceğine o dönem kimse inanamazdı.
Ama öyle olmadı.
1913 Babıali baskını ile İttihatçılar Osmanlı idaresini tamamen ele aldı.
Daha önce 1877 yılında yapılan seçimler sonucunda ilk parlamento açılmıştı.
Sultan II. Abdülhamid bu parlamentoyu kapatmış ve 1876 anayasasını askıya alınmıştı.
Ve devamında 30 yıl sürecek olan istibdat dönemini başlatmıştı.
1908 yılına kadar 30 yıl süren bu baskı ve zorbalık dönemi, anayasanın yeniden yürürlüğe girmesi sonucu “hürriyet” ilan edildi.
Ve bunun sonucu 1908 yılında çok partili seçimler yapıldı.
Tüm bu gelişmelerden sonra ülke, yeniden bir istibdat dönemine sürüklenmişti.
İktidarı elinde bulunduran Talat, Enver ve Cemal paşalar gittikçe güç kaybeden ve küçülen şanlı Osmanlı İmparatorluğunu ve kendi itibarlarını korumak istiyorlardı.
Ancak bunun için hiçbir karşı güçleri olmadığını da biliyorlardı.
20’li yılların komünizme karşı en etkin ideolojisi olan “milliyetçilik” ideolojisine sarıldılar.
Bu hesapla ve siyasi nedenle İttihatçılar, Anadolu toprakları üzerinde Türk ve Sünni dışında olanlar hakkında bir katliam programı yaptılar.
1915 yılında Anadolu topraklarında Türk ve Sünnilere göre en yoğun yaşayan farklı ırk ve dine mensup olanlar Ermenilerdi.
Yaklaşık iki milyon Ermeni Anadolu topraklarında yaşıyordu.
İttihatçılar çok uluslu, çok dinli Osmanlı toplumunda çok dinli değil, tek mezhepli ve tek ırkı olan bir toplum mühendisliğine karar verdiler.
24 Nisan 1915 günü İstanbul başta olmak üzere memleketin her bir yanından aydın, entelektüel ve yetişmiş insanları gözaltına alarak Ermeni soykırımını başlatmış oldular.
Bu hazin katliam sürecinde beni en çok etkileyen hikaye, Kirkor Zohrab ve Talat paşa arasında yaşananlardır.
Kirkor Zohrab İstanbul milletvekili, hukukçu ve yazar. Saygın ve sevilen bir insan.
Zohrab gözaltına alınmadan bir akşam önce Talat Paşa ile Pera Palas otelinde birlikte yemek yiyerek, arkasından kart oynadıktan sonra Talat Paşa, Kirkor Zohrab’ı yanağından öperek uğurlar. Bunu yapan paşa bir gün önce Kirkor Zohrab’ın tutuklanmasının talimatını da vermişti, bu son öpüşle onu ölüme gönderdiğini biliyordu.
Ve bir gün sonra Kirkor Zohrab evinden alınır ve Diyarbekir’e götürülerek katledilir.
Ermeni soykırımının bu yıl 106. Yılı…
Bu acı ve bu hazin tarih hala yürekleri yakıyor.
İki kardeş halkın arasında yaşanan bu soykırımın acıları kaç yıl geçse de unutulmuyor.
Çözümü çok açık “hakikati” kabul etmekten geçiyor.
Ermeni soykırımı “sözde” bir soykırım değil, gerçekte yaşanmış bir soykırımdır.
Oysa Ermeni soykırımı inkar edilerek değil, aksine kabul edilerek ve yüzleşerek gönüllerde çözülebilecek bir sorundur.
ABD Başkanı Biden, bu sorunu bir “soykırım” olarak kabul edeceğini açıklaması veya tersi çok anlamlı değil, çünkü esas olan bizim Ermenilerle aramızda olan bu gerçeği birlikte konuşarak, helalleşmemizdir.
Evet…
İki milyona yakın Ermeni insanı ve toprakların oldukça değerli insanlarını bir hiç uğruna hatta bir yaratılan düşmanlık uğruna katlettik.
Katledilen sadece insanlar değildi aslında, öldürülen ve o insanlarla birlikte sanatta, edebiyata, mesleki yetenekte ve bilcümle hayatın içinde etkisi olan her alanda binlerce insanımız kaybettik ve yoksullaştık.
Bugün memleket fakir ve ekonomik kriz içindeyse bunun pek çok nedeninden biride Ermeni soykırımıdır.
Soykırım sürecinde ülkemiz için çok değerli ustalar ve iş adamları katledildi.
Bugün Ermeni soykırımı için kayıtsız kalanlar ve bunu umursamayanlar sadece bununla yetinmiyorlar.
Ayrıca toplumda kimi kesimlerin aynı Ermeniler gibi kimlik ve ekonomik sorunlarını yaşamasını istiyorlar.
Soykırım sürecinde TC devletiyle birlikte hareket eden “Kürtler de” bunun acısını şimdi misliyle yaşıyorlar.
O yıllarda Ermenilerin istediği eşitlik haklarını, şimdi haklı olarak Kürtler istiyor.
Yalnız aradaki zaman sürecine bakılırsa Kürtlerin işi anlama süreci bayağı uzun sürmüş olarak görülüyor.
Evet…
Bugün Ermeni soykırımın 106.yılı…
Bir asrı aşkındır süren bu acının dindirilmesi ve bu acıların bir an olsun dindirilmesi için acılarımızı ve kederlerimizi birlikte karşı karşıya getirmeli ve helalleşmeliyiz.
Barış ve kardeşliğimizin daim olması için…