İyi günler, bugün sizlere biraz Rusya’nın Ukrayna işgali sırasında yayılan safsatalardan ve yanlış bilgilerden bahsetmek istiyorum. Savaş insanları ‘ya ondansın ya bundansın’ diye saflaştırır ve ilk ölen gerçeklerdir.
Biraz yalanlardan ve gerçeklerden bahsedelim.
Putin bir çılgın, bir deli mi?
Dikkat edin Batı’nın hiç normal düşmanı yoktur. Savaştığı herkes bir ‘tuhaf’tır. Hitler, Saddam, Bin Ladin, Kaddafi, Putin… Hatta bunların bir kısmı Batı ile araları iyi olduğu zamanlarda Batı’da saygın liderler olarak muamele gören, ödüller alan, Time tarafından Yılın İnsanı seçilen, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen kimselerdir; Mussolini ve Hitler gibi. Savaşta karşı tarafın liderini ‘canavarlaştırmak’ bir psikolojik harekat taktiğidir. Düşmanı patolojik bir vaka olan bir deliye indirgemenin savaş propagandası açısından pek çok yararı vardır. Nedir bunlar; birincisi yapılan araştırmalar toplumun bu tür bir karşıtlığı çabuk benimsediğini ve kendi tarafının haklı olduğuna dair inancı pekiştiğini göstermiştir. İkincisi, Mesela Putin deli dediğinizde Rusların hepsini suçlamamış olursunuz.
Savaş birdenbire mi çıktı?
Evet batı medyasına bakarsanız savaş birdenbire çıktı. Büyük bir şok yaşandı. Ama aslında Ukrayna’da 2014’ten bu yana bir iç savaş var. Rus yanlısı Başbakan Yanukoviç bir ayaklanma devrilip ülkeyi terk ettikten sonra yeni gelen Batı Yanlısı hükümet resmi dil olarak Rusça’yı yasakladı ve ülkenin doğusunda Donbass ve Luhansk’ta Rus destekli bir ayaklanma patlak verdi. Aslında Minsk görüşmelerinden bir uzlaşma çıktı Ukrayna ve Rusya’nın onayladığı, ama bu anlaşma Milliyetçilerin itirazları ile karşılaştı ve Ukrayna hükümeti tarafından uygulamaya konulmadı.
Rusya saldırgan NATO korumacı mı?
SSCB dağılırken ABD ve Sovyet bürokratları bir dizi görüşme gerçekleştirir. Bu görüşmelerde bürokratlara NATO’nun doğuya doğru genişlemeyeceği, Rusya’nın kapitalist sistemden dışlanmayacağı sözü verilir.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nin yayınlanmasına onay verdiği dökümanlarda, Gorbaçov ile George Bush hükümetinde dönemin ABD Dış işleri Bakanı olan James Baker arasında 1990 ilkbaharında yapılan bir görüşmede, NATO’yu Doğu’ya doğru genişletmemeyi taahhüt ettiği görülüyor.
ABD ve Rusya arşivlerinden elde edilen gizliliği kaldırılmış belgelerde ABD’li yetkililerin 1993’te dönemin Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’i, NATO’nun doğuya genişlemeyeceğine, bunun yerine Doğu Avrupa, Balkan ülkeleri ve eski Sovyet cumhuriyetleri ile Barış için Ortaklık programı kapsamında ilişki kurulacağına inandırmaya çalıştığı görülüyor.
2004 dalgası ile NATO’ya pek çok eski sosyalist kuşak ülkesi katılır. NATO Rusya sınırına gelmiştir.
2007 yılında Putin apaçık savaş uyarısı yapar. Almanya’da 2007 yılının düzenlenen 43. Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada Putin, Rusya’nın Gürcistan’dan asker çektiğini, buna karşın Romanya ve Bulgaristan’da Amerikan füzeleri konuşlandırıldığını belirterek, “NATO’nun genişlemesi barışın korunmasına katkı sağlamıyor” dedi.
Dünyada tek bir güç olmasının faydalı olmadığını, tek bir ülkenin tek başına hareket etmesinin dünyada her zaman daha fazla acıya neden olduğunu ifade eden Putin, ABD’nin birçok alanda sınırlarını aştığını ve herkese isteklerini kabul ettirmeye çalıştığını k belirtip; “NATO kime karşı genişliyor? Bu provokasyondur.” der.
Gördüğünüz gibi mesele Putin, bütün Rus liderler bunu talep etmiş yani ortada stratejik bir devamlılık var.
Bazıları şöyle diyor. NATO’ya girmek özgür bir seçimdir, Putin’e ne diyor? Onlara Küba 1962 yılında ‘özgür’ bir şekilde ülkesine nükleer silah getirmeye kalktığında ABD’nin ne yaptığını hatırlatalım; nükleer savaş çıkarmakla Sovyetler’i tehdit etti.
Ya da herhangi bir ABD’li yetkiliye Meksika ve Kanada sınırına ‘özgür’ bir şekilde füze bataryası kurup kuramayacağını sorabilirsiniz.
Ukrayna’nın savaş alanı olabileceğini herkes biliyor muydu?
Evet ilginçtir Sovyetler dağıldıktan sonra stratejistler orta ve uzun vadeli değerlendirmelerinde Ukrayna üzerinde özellikle durmuşlar.
1970’lerde ABD Başkanı Jimmy Carter’ın siyasi danışmanlığını yapan siyaset bilimci Zbigniew Brzezinski de Ukrayna’nın Rusya’nın imparatorluğa açılan kapısı olduğunu söyleyerek Ukrayna, ABD’nin yanına çekilirse, Avrasya siyasetinde Rusya güçten düşürülebilir der.
Ahmet Davutoğlu ‘Stratejik Derinlik’ 25 sene önce yazdığı sözlere bakalım:
“Soğuk savaş sonrası dönemde Rusya için en ciddi zaaf Ukrayna’nın, dolayısıyla da Volga dışında kalan ve özellikle Dinyeper ve Dinyester nehirleri bunların arasında kalan bölgelerin kaybı ile ortaya çıkmıştır. Rusya’nın emperyal bir güç haline gelmesini sağlayan bu bölgenin kaybı sovyet-sonrası Rus gücünün zayıflamasının da ana göstergelerinden birisi olmuştur. Ukrayna’nın bu bölgedeki varlığını sürdürebilmesi ve gücü arttırabilmesi de çok yönlü kıta ilişkilerini diplomatik bir ustalıkla sürdürebilmesine bağlıdır.”
Davutoğlu Ukrayna’nın savaş alınana dönmemesi için iki blok arasında tarafsız bir devlet olarak varlığını sürdürmesi gerektiğini söyler. Aslında bu kehanet Ukrayna’nın ABD’den yana çubuğu tam kırdığı 2013 yılından itibaren bir olası savaş haline sürüklenmesi ile gerçekleşmiştir.
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”