2020 yılı adeta merdivenlerden aşağıya tepetaklak yuvarlanarak gibi geçti.
Yara bere içinde kaldık.
İnsanlık tarihi içinde kendine oldukça önemli bir yer bulacak olan 2020 yılı, her yönüyle öğretici ve bir o kadarda ders alıcı özellikleriyle anılacağından kimsenin şüphesi bulunmuyor.
Başlı başına salgının kendisi bu anılmanın ilk sırasında ki yerini alacak ve tabii daha sonra salgının etkilediği ekonomik ve sosyal sorunlar sırasıyla bu listenin içinde bulunacak.
Kuşkusuz salgının her ülke ve her ekonomi için sonuçları aynı olmadı ve olmayacak.
Ancak genel olarak salgın süreci dünyada iyi yönetilemedi.
Ve bunların başında ise deneyim ve altyapı yetersizliği geldi.
Her ne kadar MERS ve SARS virüsleri salgınında bir deneyim oluşmuşsa da bile çapı itibariyle bu deneyimin sınırlı bir faydası oldu.
Ancak bu deneyim küresel çapta bir salgını yönetme açısından yeterli olmadı.
Ha keza sağlık altyapıları sorunu da öyle idi.
Salgının bize gösterdiği en trajik sorunlardan biri de hiçbir ülkenin bu yaygınlıkta bir salgının önlenmesi ve kontrol altına alınması konusunda acil bir eylem planına sahip olmamışıydı.
Şimdi insanlık, bir yandan virüsün mutasyona uğramasının ortaya attığı sorulara yanıt ararken diğer yandan ise yoğun bir aşılama kampanyalarının planlanması ve uygulamasıyla uğraşıyor.
3. Faz uygulamaları tamamlanmış beş ayrı aşı şimdilik piyasada bulunuyor.
Bu beş aşı içinde farklı yorumlar yapılmış olsa da salgının önlenmesi ve kontrol altına alınması için bulduğun aşıyı olmaktan başka bir seçenek şimdilik görünmüyor.
Aşı tedarik zincirlerini kurallara uygun kurmak ve dağıtımını gerçekleştirmek ayrı bir meşakkat konusu olmuş olsa da, asıl sorunun tüm insanların aşılara sorunsuz erişiminde olduğu biliniyor.
Evet, dünyada 7,7 milyar insanın aşılara erişim sorunu bu…
Ekonomileri tıkırında olan ülkeler vatandaşlarına yetecek ve artacak aşıyı çok önceden satın almış oldular bile.
Ancak aralarında Türkiye’nin de olduğu ekonomisi kriz içinde olan diğer ülkelerde ise aşı tedariki sorunu henüz çözülmüş bulunmuyor.
Örneğin Türkiye ile ekonomik olarak aynı kulvarda olan Brezilya, şimdiye kadar 196 milyon doz aşı tedarik etmiş durumdayken, Türkiye daha 50 milyon doz aşı tedariki yapabilmiş durumda ki, Türkiye’nin 170 milyon doza yakın aşıya ihtiyacı bulunmakta…
Kanımca salgın sürecini kötü yöneten hükümet aşı sürecini da iyi yönetecekmiş gibi gözükmüyor.
Türkiye salgın sürecinde de her bakımdan kötü yönetilmişti.
Ayrıca salgın sürecini iyi yönetemeyen iktidar, dış politikada yapılan siyasi hataların oluşturduğu risklerin ekonomi üzerine etkileri salgından daha fazla olduğu söyleyebiliriz.
Siyasi risklerin oluşturduğu etkilerin, sadece dış politika ve uluslararası ilişkilerde değil, içerde demokrasi, hukuk devleti ve ekonomi üzerinde de negatif etkileri artarak devam ettiği biliniyordu.
Bu sorun kronik bir yönetememe sorununa tekabül ediyor.
Öte yandan 2021 yılı Türkiye projeksiyonuna genel hatlarıyla bakarsak, bir yandan yönetememe krizi diğer yandan ise artarak çözüm bekleyen sorunların olduğu görülüyor.
Bu paradoksal durumdan çıkmak için 2021 yılında siyasetin gereği belli seçeneklerin gündeme gelmesi beklenmelidir.
Erken seçim seçeneği ilk akla gelen seçenek olmuş olsa da iktidar bu havayla seçime gitmeyi şimdilik tercih etmez diye düşünüyorum.
Yani iktidar her yanıyla bir seçim atmosferi oluşturduktan sonra seçimleri göze alabilir.
Bunlardan biri çokça konuşulan demokrasi ve yargıda reform, iktidarın bir yandan reform yapacağı söylemlerine, diğer yandan ise gördüklerimize baktığımızda içi boş bir vaat gibi duruyor.
Çünkü Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında AİHM kararlarının yok sayılması bunun en yakın ve sıcak örneğini oluşturuyor.
Diğer bir işarette batıyla olan gerginliğin yaptırımlar seviyesine kadar çıkılmasından geri nasıl dönüleceğidir.
AB’nin doğu Akdeniz’de yaptığı gibi yeni yaptırımlarla mı ilişkileri normalleşecek, yoksa karşılık diplomasi ile mi normal bir duruma dönülecek.
Anlaşılan şu, doğu Akdeniz sorununda gerginliğin Türkiye’nin geri adım atarak Oruç Reis sismik araştırma gemisini Antalya Körfezine geri çekmiş olmasıyla azaltıldığı görülüyor.
Ayrıca ABD başkanı Joe Biden işe başladıktan sonra CAATSA yaptırımlarının boyutları ne olacak sertlik derecesi ne kadar olacak iktidar bunun sonuçlarını görmeden de erken bir seçime evet demez.
Diğer yandan ekonomik ve sosyal göstergelerin düzeltilmesi, öyle şapkadan tavşan çıkarmayla çözülebilecek sorunlar olmasa da, bu alanlarda kimi iyileşmeleri sağlamak için bazı göstermelik adımlar atabileceğini öngörebiliriz.
Bu adımları daha çok kamu kaynaklarını kullanarak yapabilir diyeceğim ama hazine tamtakır kuru bakır olunca geriye diyecek bir şey kalmıyor.
Yönetilememe sorunu devam ettiği sürece iktidar içerde baskı şiddet ve hukuksuzluğu daha da arttıracak gözüküyor.
Tüm muhalif unsurları kendi iktidarı için tehdit gören ve siyasi paranoya gözüyle olaylara bakan, oldukça acımasız bir iktidar modeli var karşımızda…
HDP ve Kürtler bu şiddet ve hukuksuzluğa en çok uğrayan kesimin başında geliyor. Gün geçmiyor ki bir tutuklama, bir işkence haberi gelmemiş olsun.
Kürt sorunu daha da tırmandırılmış durumda iktidarın bu durumda erken seçime evet demesi beklenmemelidir.
Ezcümle iktidar sadece elinde bulundurduğu “beka sorunu” ve “dış düşman” malzemeleriyle erken bir seçime gitmeyi göze alamaz.
Kürt sorununda ne tür siyasi girişimler yapılabilir bunun hiçbir işareti şimdilik gözükmüyor. Ancak Kürt sorunu her alanda parmağını siyasilerin gözüne sokuveriyor.
2021 yılı Türkiye için 2020 yılında yaşanan depremlerin artçı sarsıntıları ve bu sarsıntıların yarattığı siyasi ve toplumsal enkazın tartışmaları ve gerginliği ile geçeceğe benziyor.
Umalım ki yeni yılda sorunların üstesinden gelebilecek güçlü bir muhalefet cephesi oluşturulur ve bu da ülkemiz ve halkımız için bir umut olur.
Yoksa son on yıldır her yılı birbirinden beter bir ülkede yaşamaktan bıktık usandık yeter artık…
Yeni yılınız kutlu olsun