Az önce Twitter’da bir paylaşıma denk geldim. Genç almanlar ailelerinin Nazi geçmişini sorguluyor.
#MeinNaziHintergrund yani “Benim Nazi Geçmişim” etiketini kullanıyorlar.
Nazi döneminde büyükanne ve büyükbabalarımız ne yaptı? sorusunu soruyorlar.
Aylardır üzerinde çalıştığım kitabım için yaptığım okumalardan dolayı katmerlenmiş, tazelenmiş acımla boğuşurken ben, acaba dedim acaba memleketim gençliğine seslensem “Ne olur siz de bu Alman gençleri örnek alıp, gerçeğin peşine düşseniz desem, duyarlar mı sesimi?”
Yalanlar bataklığında boğulan güzel ülkemi gerçeğin rehberliğinde özgürleştirsek, güzelleştirsek desem anlarlar mı beni?
İyileşmenin tek yolunun hatalarımızla yüzleşmekten, barışmanın tek yolunun “Senin acını anlıyorum” demekten geçtiğini anlatabilir miyim onlara?
Biz ne zaman bu kadar kötü olduk? Sorusunu gördükçe sosyal medya yorumlarında acı acı tebessüm etmemin nedenini ve bu soruyu soranların cevabının da 1894-1896, 1904-1909, 1915’te saklı olduğunu, arasalar gerçekten bilmek istiyorlarsa tüm cevapların bu yıllarda saklı olduğunu, bugün yaşanan ekonomik, sosyal, toplumsal, ahlaki tüm kayıpların düğümünün o yıllarda atıldığını ve bu düğümü sadece gençlerin çözebileceğini anlatsam dinlerler mi beni?
Dinler misiniz? Duyar mısınız sesimi?
1978 doğumlu Alman kadını Signe diyor ki: “Ortada acı veren bir sorumluluk var. Çünkü onlar (büyükannem ve büyükbabam) her şeyin işlemesini sağlayan büyük mekanizmanın bir parçasıydılar. Tüm bunları bizim neslimiz yapmadı. Ama hikayeleri bilmek ve anlatabilmek ve bunun bir daha asla yaşanmamasını sağlamak gibi bir sorumluluğumuz var.”
1981 doğumlu Alexandre Von Freeden: ” Naziler sanki bir nevi uzaylıymış gibi algılamak çok rahatlatıcı olabilirdi.”
Almanları yoldan çıkarıp sonra aniden ortadan yok olup kendi Nazi yeryüzüne dönen uzaylılar gibi.
Ve tabi ki öyle değildi.
Büyükbabamın Nazi dönemindeki şu anlamsız çabalarından, ailemin hatta belki de benim ne kadar fayda sağlamış olabileceğimi ortaya çıkarmak benim için önemli.
Moritz Pgiiffer, 1982 doğumlu:
“Benim büyükannem koyu ve tutkulu bir Nazi idi. Bunu böyle söyleyebiliriz. Büyükbabam teğmendi yani Wehemacht’ta (Nazi dönemindeki Alman ordusu) subaydı ve savaşta yer aldı.
Bütün tarihleri tam olarak aklında tutmuştu ve bunları doğrulayabiliyordum. Fakat dikkat çekici olan, onun örneğin tırnak içerisinde- çok kötü şeylerin yaşanmadığı veya kendinden önce ya da sonra yaşadığı yerlerde olması. Sovyetler tarafından kötü muamele gören birliğinin savaşta hiç esir almadığını söylüyordu. Ama O’nun birliği esir aldı ve çok ciddi savaşıldı. Büyükbabam ve büyükanneme olan sevgimi sorgulamamak benim için çok ama çok önemliydi.
Nasyonal Sosyalizmi iyi bulmuş olabilecekleri için hiçbir zaman onları yargılamak istemedim. Ama hiçbir zaman onları temize çıkarıp “Hayır hayır benim büyükannem, büyükbabam Nazi değillerdi” demek de istemedim. Çünkü şaşırtıcı şekilde birçok kişi buna inanıyor.”
Büyükanne ve büyükbabalarının hata ve suçlarını deşifre etme cesareti gösteren bu gençlerin duruşu ülkem gençliğine de bulaşır mı?
Biliyorum sizlerin işi daha zor. Çünkü onlar yeryüzünün resmi olarak tanınmış bir soykırımın faillerinin torunları olarak çıkıyorlar yola.
Oysa ülkem gençliği yüzyılı geçkin inkar edilen, kabul edilmeyen bir insanlık ayıbının faillerinin torunları olarak çıkacaklar bu yola. Omuzlarınızdaki sorumluluk çok ağır, bilirim bunu elbet.
Şu an hissettiğiniz ağır sorumluluğu cesaretle yerine getirdiğinizde hafifleyeceğinizi, iyileşeceğinizi, gülmeyi yeniden öğreneceğinizi de bilirim.
Adalet bekleyen masum ruhların laneti kalkacak Anadolumun üzerinden.
Bu yaşımda her birinizin önünde diz çökerek yalvarıyorum size gençler gerçeğin peşine düşün!
Büyükbabam ne yaptı, hangi haksızlığa ortak oldu?
Sahip olduğumuz aile servetinin kaynağı nedir?
Anneannem, babaannem neden Ermeni kadını?
Dağ taş Ermeni kilisesi doluyken bu halk nereye gitti?
Türkiye’de Ermeni mimarların, sanatkar ve zanaatkarların bizlere bıraktıklarını ortadan kaldırırsak geriye övünecek hiçbir şey kalmıyor. Konuştuğumuz dil, Atatürk’ün gururla bedenimize kazıdığımız imzası bile dahilken bu bırakılanlara; bu halk, bu eski komşumuz biraz olsun saygıyı, adaleti hak etmiyor mu?
Biz Türkler 100 milyonu bulmuşken, Ermeniler hepi topu 10 milyon yeryüzünde. Ne oldu? 100 yıldır sevişmeyi mi unuttu bu halk?
En az 50 milyon olmaları gerekirken, neden bu kadar azlar?
Sorun işte be çocuklar!
Soru sorun ne olur?
Doğru sorular sizleri doğru cevaplara ve gerçeğe götürecek…
Böylece iyileşeceğiz…
Böylece ölülerimizi gömebileceğiz…
Ve ileriye, hep ileriye bakabileceğiz.
Yaralarımızın acısını unuttuğumuzda “AN”ı… yaşamayı yeniden öğreneceğiz…
Kalemim İNSAN’ın güzelliklerini anlatmaya devam edebilecek…
Yapabilirsiniz!
İnanıyorum…
Kurtarın artık hepimizi bu utanç dolu acıdan ne olur…
Kendi onurunuz, geleceğiniz için yapabilir misiniz bunu?