Sizlerle bu ay yine gerçek bir hikaye paylaşacağım. Orta Galler’de yaşayan, çocukları otistik olan psikolog bir annenin hikayesi.
Galler otizm konusa gerçekten çok önem veren ülkelerden bir tanesi. Otizm konuda ki çalışmalar, düzenlemeler, eÄŸitimler sürekli gündemde olsa dahi okurken göreceksiniz ki otistik çocuÄŸu olan ailelerin hikayeleri her ülkede oldukça benzerlikler gösteriyor ancak Galler’de ki yardım kuruluÅŸları o kadar güçlü ki ailelere devletten çok daha fazla destek olabildikleri gibi devlete de çok ciddi baskılar yapabiliyorlar ve bu büyük bir fark yaratıyor.Â
Sesimi Duyun!…
Bazı geceler korku içinde uyanıyorum. Çünkü biliyorum ki sabah olduğunda sözlerim yine örtünücek ve gerçekler yine gizlenecek.
Her seferinde tekrar tekrar kelimelerimi özenle seçiyorum. Duygularımı tam olarak ifade edebilmek için sözcüklerimi özenle seçiyorum. Belki bu sefer sözlerim birilerine ulaşabilir diye ama ne yazık ki kelimeler kulaklardan öteye geçemiyor ve her seferinde karşımda ki kişinin kalbine asla ulaşamadıklarını görüyorum. Yine yeni bir hayalkırıklığı ile…
Bir sürü evrak doldurmam gerekiyor. Evrak işlerim hiç bitmiyor. Doldurulması gereken boşluklar, işaretlenmesi gereken kutucuklar. Açıklamalar, açıklamalar… Bazen masamdaki bitimsiz evrak karmaşasını düzene sokmaya çalışırken, pencereme takılı kalıyor gözlerim, karşımda bir tablo gibi duran doğaya bakakalıyorum. Ve kendimi her seferinde aynı soruyu sorarken buluyorum; neden tüm bu evraklara ihtiyacımız var? Evraklarla ilişkim bir mücadele… Sanki bütün bu evraklar bizi susturmak için yaratılmış. Bir sürü soralar soruluyor ama aslında kimse gerçekten bizim neler yaşadığımızı bilmek istemiyor. Eğer otistik bir çocuğunuz varsa evraklarla sizleri anlamalarının imkansız olduğunu bilirsiniz ama nedense yetkililer bu gerçeği bir türlü anlamak ve kabul etmek istemiyor. Evraklar binim için işkenceye dönüşüyor. Kullandığım her kelimeye, verdiğim her yanıta çok dikkat etmeliyim çünkü bu, çocuklarım için ya da durumumuzu açıklamak için sahip olduğum tek şans olabilir.
Her seferinde, tekrar tekrar yaşadığım mücadeleyi ve hayal kırıklığını açıklamam gerekiyor. Yanlış anlamanın ve düzgün dinlememenin ne kadar yaygın bir sorun olduğunu bildiğim için de daha da daha da dikkatliyim. Ama sanki bütün sistem çözüm bulmak yerine bahaneler üretmek üzerine kurulmuş… Bütün bunların en acımasız yanı ise yetkililerin, çocuklarımızın farklılıklarını kullanarak kendi çıkarlarımız için bir şeyler elde etmeye çabaladığımızı düşünmeleri. Oysa ki bizim böyle bir çabaya vaktimiz yok… Çünkü zihinlerimiz bambaşka sorularla dolu…
Kendime her zaman sorduÄŸum soruları:Â
Oğlum daha iyi olacak mı?
Ben daha iyi olacak mıyım?
Bir gün oğlumla düzenli iletişim kurabilecek miyim?
Oğlumun kendi hayatı olabilecek mi?
Kızım onun adına verdiğim kararı anlayacak mı?
Neden suçlu hissediyorum?
OÄŸlumun aksine kızımın otizmli olduÄŸuna dair belirtileri ancak okula giderken fark edebildim. Bu benim içimde büyük bir suçluluk duygusu yarattı. Nasıl farkedemedim diye… Nasıl?… Bazen sesim içime kaçıyor ve orada boÄŸulup gidiyor. Çocuklarımı terk etmemin imkansız olduÄŸun bilsem de bazen onlara bakarken bile onları terk etmiÅŸim gibi hissediyorum. Bunu anlatmak o kadar zor ki…..
Devamı Mart ayında…