Şimdilerde sokağa çıkmak, direnmek yürek ister. Neden mi? İktidar çıldırmış gibi ağzını açanı tutuklama, işkence etme peşinde. İşi ekmeği, çoluğu çocuğu tehlikede insanların. Haliyle insanlar gözünü muhalefet partilerine dikmiş belki bir şey yaparlar da bu eziyetten kurtarırlar bizi diye… Oysa muhalefet partilerinin de durumu belli. Onlara da çizilmiş bir rol var. Zamanından önce hiçbir şey yapmazlar. Nedir zamanı? Valla açık söylemek gerekirse emperyalist şirketler ne zaman dara düşerse o zaman değiştirirler iktidarı. Dolayısı ile dünya halklarının gördüğü eziyet-işkence onların umurunda bile değildir.
Bazıları bu gerçeği çok iyi bildikleri için haklarını aramak, adaletsizliğe karşı mücadele etmek için son derece açık bir politik bilinçle hareket ederler. Yazarlar, çizerler, sokağa çıkarlar, örgütlenirler. Onların seslerini kısamazlar. En son çare olarak dava açmak, tutuklamak, seslerini dört duvar arasına kapatıp duyulmaz olmalarını sağlamak gibi acizce bir “çözüme” başvurur iktidar. İşte o sesi kısılamazlardan biri Mahmut Konuk… Bizim Mahmut abimiz…
40 yıldır evet yanlış duymadınız kırk yıldır sendikacılık yapıyor ve politik mücadele yürütüyor. Çoktan 65 yaşını geçti. Ben en azından 15 yılına şahidim. Kimsenin bir davasını kaçırmaz. Hiçbir sahi mücadelenin içinde yer almadığı görülmemiştir. 2016’da ona da bu mücadeleci tavrının bedelini ödetmek isteyen iktidar tarafından KHK ile ihraç edildi. Böyle bir insanın bu hukuksuzluğu kabul etmesi, sineye çekmesi beklenemezdi. Mahmut abi de bekleneni yaptı ve ihraç edildiği Çankaya İlçe Sağlık binası önünde “işimi geri istiyorum” eylemine başladı. 5 yıldır eylemini her hafta Pazartesi günleri sürdürüyor. Polis engellemesine karşı artık hangi gün eylem yaptığını önceden açıklamıyor. Sürpriz yapıyor ve haftada 1 kez açıklamasını polis saldırısı olmadan videoya alıp Facebook hesabında paylaşıyor.
2020 Ağustos ayında Yüksel Direnişi operasyonunda birlikte gözaltına alındık ve tutuklandık. Gözaltında ve tutukluluğunda tam bir Sosyalist tavrı göstererek kendisine duyduğumuz saygıyı perçinledi. Birkaç ay sonra tahliye oldu ve direnişine hala devam ediyor. Direnişindeki basın açıklamalarında adaletsizliğe dair konuşuyor. Konuştuklarını dinlemek hayli zevkli… Çünkü aklınızdan geçip konuşmaya cesaret edemediklerinizi söylüyor. Bizlerin “Edinilmiş Çaresizlik Sendromu” Mahmut abide yok. Yasaları iyi biliyor ve kendisini hiç çaresiz hissetmiyor. İktidarın “suç” diye bağırdığı şeylerin de suç olmadığının bilincinde. Çünkü o insan hakları savunucusu olduğu için haklarını biliyor.
Böyle bilinçli birinin iktidarda yarattığı tedirginliği de tahmin edersiniz. İktidar ne mi yapıyor? Mahmut abiye dava üstüne dava açıyor. 14 Aralık 2021 Salı günü de mahkemesi var. Buraya iddianameye giren konuşmalarını yazacağım. Sonra yorumlarınızı alacağım. Siz karar verin Mahmut abinin söylediklerinin neresi yanlış, neresi suç!
17 Mart 2020’de bir basın açıklamasının yasaklanması üzerine söylediklerinden TCK’nın 299/1, 216/1,53 maddelerinden yargılanıyor… Birinci Suçlama: Cumhurbaşkanı’na Hakaret ve Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik…
İddianamede Cumhurbaşkanına hakaretle ilgili olarak şöyle deniyor: Şüphelinin suç tarihinde kamuya açık aleni mahalde yapmış olduğu gösteri sırasında; “… Bunun yasaklanması dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Dünyanın faşizm ile yönetilmeyen hiçbir ülkesinde yok. Hitler Almanyası’nda bulabilirsiniz. Mussolini İtalyası’nda bulabilirsiniz. İran Şahı’nın Pehlevi’nin İran’ında bulabilirsiniz. Başka herhangi bir demokratik ülkede bulamazsınız. Bakın çok basit bir şey, Fatih Terim hayatında ilk defa benim hoşuma giden bir şey yaptı. Fatih Terim ‘futbol maçları seyircisiz oynanıyorsa, futbol maçı niye oynanır. Madem ki seyircilerin bulunması sakıncalı futbolcular için bunun bir sakıncası yok mu, teknik heyet için oradaki görevliler için bunun bir tehlikesi yok mu. Siz hangi bilimsel mantıkla bunu yapıyorsunuz’ dedi. Verdikleri cevap şu: Futbol Federasyonu o kararın altında bizim imzamız yok. Cumhurbaşkanı almış. Ya Cumhurbaşkanı aldıysa bu bilime aykırıysa siz bunu uygulamak zorunda mısınız? Cumhurbaşkanı’nın kararına itiraz etmek gibi bir şeyiniz yok mu? Ayıptır ayıp. Yani Fatih Terim’e verdikleri cevap; o kararı biz almadık, Cumhurbaşkanı aldı diyor. Evet, yani diktatörlüğün bundan daha ala bir göstergesi olabilir mi? Geçmişte araba camının filmine bile Cumhurbaşkanı’nın karar verdiği görüldü. Yani bir ülkede her şey bir kişinin iki dudağı arasından çıkıyorsa, orada bir diktatörlük var demektir. Orada bir faşist diktatörlük var demektir…” şeklinde sözlerle müştekinin şeref, onur ve saygınlığını rencide edebilecek sözler sarf ettiği…”
Mahmut abiye ikinci suçlama; “Şüphelinin suç tarihinde kamuya açık aleni mahalde yapmış olduğu aynı gösteri sırasında “Sözüm ona darbe oldu, sözüm ona bizler de darbeyle ilgili, iltisaklı, ilişkili imişiz, onun için bizi ihraç ettiler. Yalan, yalanınız batsın. Yalanlar üzerine kurulu, düzenbazlıklar üzerine kurulu bir siyasi iktidar her şeyde yalan söylüyor. Her taraf hukuksuzluk… Her tarafta yolsuzluk… Her tarafta pislik, rüşvet, yolsuzluk gırla gidiyor. İnsanlar adalet talebi için ölüme yatmış. Ölüme yatan insanlar zorla beslenme işkencesine uğruyorlar. Mustafa Koçak yattığı Şakran Hapishanesi’nden zorla hastaneye kaldırıldı. Tepkiler üzerine tekrar kaçırıldı. Bu sefer de Kırıklar Hapishanesi’ne götürdüler. Mustafa Koçak’a zorla müdahale ediyorlar” şeklinde sözler sarf ettiği, “…şüphelinin “halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik ettiği ve böylece üzerine atılan suçu işlediği anlaşılmıştır…”
İddialar ve konuşmalar bu kadar. Yorum sizin!
Son söz olarak #MahmutKonukYalnızDeğildir diyeceğim ve sizleri bu koca çınarın mahkemesine davet edeceğim. İyi ki varsın Mahmut abi… Sevgi ve saygıyla…
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”