Bilinmezliklerle dolu bir hayat içerisinde yaşıyoruz. Eskiden farklı kişilerden veya ilk defa gittiğimiz mekanlardan çekinir ve korkardık. Şimdilerde ise olaylardan ve yaşadığımız zamandan korkuyoruz. Daha doğrusu korkutuluyoruz.
Bir insanın kendini zora sokan koşulları benimseyip savunacak duruma gelmesi, koşulları oluşturan nedenleri korkarak görmemesi Psikiyatr Bejerot tarafından tanımlanan ve yaygınca kullanılan ifadesiyle Stockholm Sendromư olarak tanımlanıyor. Bu sendrom günümüzde siyaset alanında yaşanan değişim ve dönüşümlerde de yer buluyor. Siyasetçiler yönetmek istedikleri kitleler arasında korku unsurunu ağırlıklı iletişim biçimi olarak kullanıyor. Hak ihlallerine göre bu sendromun ismini değiştirecek olursak bu ikna etme tekniğine ‘Erdoğan Korkusu’ diyebilir miyiz? Türkiye’de korkunun öyle bir çekiciliği ve cazibesi yaratıldı ki alt mesajlarda ileri sürülen tavsiyelere uymadıklarında başlarına gelecek olumsuz sonuçlara işaret ederek halk korku yoluyla ikna ediliyor.
İnsanın ezilmesine rağmen ezenin yanında yer alması ve korkuya kapıldıkça kendini teslim edecek bir otorite arayışı içine girmesinden kaynaklanıyor. Bunu bulduğunda kendini güvende hissediyor. Bunun son örneğini bir müsabaka alanı haline gelen ve adeta biat için yarışılan siyasi arenada yer alan Sayın Bülent Arınç’ta görmemiz mümkūn.
Geçen hafta Haber Global’de Jülide Ateş’in konuğu olan Arınç, yıllar sonra samimi itiraflar yaparken “korkuyorum” ifadesini kullansa duygularını dile getirmiş olacaktı. Ama erdem içeren bir konuşma beklemek iktidardaki siyasilere dokunmayan yargı mekanizması açısından baktığımızda tek kelimeyle safdillik olur.
Cesaret Mümkün
Korku nasıl bir duygu durumu ise cesarette bir duygu durumu. Tarihi süreçte görülen sayfalar dolusu başarı öyküsünün arkasında hep aynı duygu tetiklemesi ‘cesaret’ var.
İnsanın karşılaştığı engeller karşısında ilerleyebilmesi ve amacına ulaşması için cesarete sahip olması gerekiyor. Yaşadığımız korkuyu cümlelere sığdırıp tanımladıkça, üstüne gittikçe korku kayboluyor. Cesaret olaylar karşısında bir tavır almayı ve korkunun esiri olmamayı gerektiriyor.
Korku ve cesaret üzerine günümüzden örnekler verilerek destanlar yazılabilir. Fakat benim yerim dar, yazı uzar da uzar . Haber müdürümüz Veysi Polat kızar. Velhasıl kelam.. Korkusuz kalemlerin bir araya geldiği, kalemlerini satmadıkları ve cesaretlerinin bedelini ödedikleri yerden Gazete Davul’dan selamlar.
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.