HDP Eski Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil 108 kişinin yargılandığı Kobani Davası başladı. Sanıklardan 28’i halen tutuklu.
Yetkililere göre 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında, 35 il ve 96 ilçede yaşanan olaylarda 37 kişi yaşamını yitirdi, 326’sı güvenlik görevlisi 761 kişi de yaralandı.
Dava dosyası 3 bin 530 sayfalık bir iddianame ile 324 klasör delil ve eklerinden oluşuyor.
Sanıkların 29 ayrı suçlamayla 38’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680’er yıl hapsi isteniyor.
“Adam öldürme”, “yağma”, “kamu görevlisini silahla yaralama”, “bayrak yakma”, “devletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü bozma” yöneltilen suçlamalardan bazıları.
Bütün bu yaşananların nedeninin HDP MYK’nın attığı ‘bir sokağa çıkın tweeti’ olduğu ise davanın temel dayanağı.
***
Bunun aslında gerçek bir dava olmadığını, stratejik bir operasyon olduğunu Dava Manzarasına baktığımızda hemen görebiliyoruz.
Mahkeme başlar başlamaz Bir Saray memuru davanın sonucunu ilan etti ve yargılananlar hakkındaki hükmü açıkladı.
Olaylarda ölenlerin yarısından fazlası HDP’li ama onların kimin, nasıl öldürdüğüne ilişkin iddianamede hiçbir şey yok.
***
Hiç kuşku yok ki Kobani Davası tamamen, 2023 seçimlerine giderken HDP’nin oylarını düşürmeye ve fiili ittifaklarını dağıtmaya yönelik bir siyasi hamle.
***
Evet bugün Yargılamayı gücü elinde bulunduranlar yapıyor, peki tarih kimi yargılayacak?
Hatırlayın 2014 Haziran ayında İŞİD Musul’u ele geçirdi, Eylül ayı gibi orada ele geçirdiği tanklarla küçük Kobani kasabasına saldırdı.
Kobani kasabasından yaşayanlar, Türkiye’den buraya göç etmiş Kürtlerdi ve Türkiye’de halen akrabaları vardı, duyarlılık yüksekti.
Günler geçtikçe hafif silahlarla savunma yapan Kürtler, İŞİD karşısında ağır kayıplar vermeye başladı.
Bütün Dünya’da Kürtler, İŞİD barbarlarına karşı, Kobani’de direnenlere yardım için Türkiye’nin bir Koridor açması talebiyle kampanya başlattı.
HDP ve Kürtler bu koridorun açılacağını düşünüyordu, çünkü Barış Süreci vardı. Türkiye Kürtleriyle barışmak için masaya oturmuştu.
Ama öyle olmadı. Hayal kırıklığı büyüktü, bir ay boyunca protestolar ve eleştiriler birikti, birikti, birikti.
Sonunda Erdoğan’ın öfkeyi dizginlerinden boşaltan o açıklaması geldi…
7 Ekim’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Antep’te yaptığı miting sırasında müjde verir gibi “Kobanî düştü düşecek” sözlerinden sonra, Muş Varto’da polisin protestocuları otomatik silahlarla taraması neticesinde 25 yaşındaki Hakan Buksur katledildi. Ve her şey kontrolden çıktı.
6-8 Ekim olayları Barış Sürecine rağmen AKP iktidarının Kürtler karşısında İŞİD’i tercih etmesine büyük bir tepkiydi ve bu tercihle birlikte aslında Barış Süreci de fiilen bitti.
İleride bir davaya konu olur mu bilmem ama bu ‘tercihin’ sonuçları; Türkiye’de iç barışın bozulması, ülkenin geleceğinin belirsiz bir karanlığa itilmesi oldu.
Geleceğin ne getireceğini bilemiyoruz, lakin elbette bir iktidarın kendi halkı yerine tarihin en barbar örgütlerinden birisi olan İŞİD’i tercih etmesi en azından vicdanlarda yargılanacaktır.