Artık ne söylenecek söz, ne de yapılacak yorum kaldı.
Nereden bakarsan kaos, nereden bakarsan bak cinnet hali…
“Hele bi durun, söyleyecek sözüm var” diyen ise sen, ben bizim oğlan kaldı.
Seçimler için herhalde son düzlüğe çıkıldı.
Hemen her parti adı konulmuş olmasa da bir seçim kampanyası yürütmeye çalışıyor.
Esnaf ziyaretleri, kapalı salon toplantıları, mitingler ve ülkenin hemen her kentinde siyasi bir aktivite görmek mümkün.
Hafta sonu CHP Maltepe/İstanbul ile DEVA partisi Gaziantep mitingleri göze çarpan ve siyasi gündeme oturan mitingler gerçekleştirdi.
Hele DEVA partisinin önce valilik tarafından siyasi nedenlerle izin verilmeyen Gaziantep mitingi beklentilerin üzerinde bir ilgiyle karşılandı.
CHP, daha önce Bursa’da yapmayı planladığı mitingi, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında mahkeme tarafından verilen ve tamamen hukuksuzluk ve haksızlık temeline dayalı siyasi bir karar nedeniyle bu mitingin İstanbul’da yapılmasına karar verdi.
Her iki mitingde coşkuyla ve yığınsal bir katılımla gerçekleştirildi.
CHP İstanbul mitingi pek çok açıdan kamuoyunda daha bir görünür açık hava toplantısı oldu.
Özellikle Gezi davası mağdurlarının ailelerine ve halktan olan çalışanlara kürsüden söz verilmesi hem mitinge çoşku kattı ve hem de çalışan sıradan insanların halka ve kamuoyuna içinde bulundukları sorunları doğrudan anlatması bakımından farklı ve örnek bir durum yarattı.
İster istemez mitingde en dikkat çeken konuşmayı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yaptı.
Kılıçdaroğlu çok daha geniş kitleleri kucaklamayı hedefleyen konuşmasında oldukça özenli ve yapıcı bir dil kullanmaya dikkat etti.
Konuşmasında çokça bu iktidarın seçimlerde kaybedeceğinin altını çizdi.
Ekonomik kriz, göçmen sorunu, yargı gibi geniş alanda ülkenin sorunlarına değinen Kılıçdaroğlu, bu arada CHP içinde “geçmişte hatalar yapıldığı” gerçeğini de kabul etti.
Konuşmasını “geliyor gelmekte olan” diye bitiren Kılıçdaroğlu, artık gelmekte olanın kendisi olduğu kanaatini oluşturdu bende.
Evet, Kılıçdaroğlu dünkü mitingdeki havası ve sözleriyle Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayı gibiydi…
Şimdi…
Yalnız dün de sosyal medya hesabımda da paylaşmıştım.
Kılıçdaroğlu dünkü konuşmasının hiçbir yerinde doğrudan Erdoğan’ın adını zikrederek açık bir eleştiri getirmedi ama Erdoğan’ın ülkenin başına tebelleş ettiği beşli çeteden “hesap soracağız” dedi.
Oysa beşli çete kamu ihaleleri üzerinden verilen garanti paralarla hazineyi söğüşlemenin sonucu, nedeni ise Erdoğan’dı…
Bu ve benzer sorunları dile getirirken bu şekilde doğrudan Erdoğan’a yönelik eleştiri yapması bence çok yerinde olurdu.
Çünkü Erdoğan öyle yapıyor.
Yine örneğin “yolsuzluk yapan kul hakkı yiyenlerin kafasına inmek zorundayız” derken, MAN davası yolsuzluğunu Erdoğan’a karşı kazanmış bir lider bu önemli yolsuzluk örneğini verebilirdi.
Ha keza Kürt sorununun çözümü için de konuşmasında yer vermedi, böylesi hayati bir sorunu gündeme getirebilirdi.
En azında daha önceleri altını çizdiği gibi “meclis zemininde” çözeceğiz minvalinde bir mesaj verebilirdi.
Yine yeni demokratik bir anayasa ihtiyacının altını çizerek “güçlendirilmiş parlamenter sistem” ve ona bağlı demokratik yeni bir anayasayı halkımızla birlikte yapmak boynumuzun borcudur.” mesajı verebilirdi.
Ve özellikle Türkiye’nin ekonomik, demokratik ve toplumsal gelişimi için hayati öneme ve fırsatlara sahip olan Avrupa Birliği üyeliği konusunda kamuoyunun da çok olumlu olarak gördüğü bu konu, konuşma içinde yer alabilirdi.
Ayrıca İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılma başvurularına karşı Erdoğan’ın itirazlarından farklı bir yaklaşım gösterebilirdi.
Son olarak “bu kara rejimin ve bu dikta rejiminin mağdur ettikleri adına hesaplaşacağız.” demesini beklerdim.
Evet, bu konular konuşmaların içinde bu şekilde geçsin istedim ama olmadı.
Neyse olsa daha iyi olurdu.
Diğer yandan ise seçim güvenliği konusunda hummalı bir çalışma sürdürülüyor.
Son çıkartılan seçim yasası gösteriyor ki iktidar seçim sürecinde elindeki tüm olanakları seçimleri kazanmak için kullanacak ve bunu yaparken aklımıza dahi gelmesi zor olan tüm ayak oyunlarını ve Bizans entrikalarını yapmaktan geri durmayacaktır.
Şimdi…
Seçim sonuçları için yapılan tüm anket ve araştırmalarda Erdoğan karşısında seçimleri kazanma olasılığının en düşük olduğu aday Kılıçdaroğlu…
Yani Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Meral Akşener’e göre bunları söylüyor anket ve araştırmalar.
Neredeyse Erdoğan ve Kılıçdaroğlu oy oranları baş başa çok az bir farkla Kılıçdaroğlu önde gözüküyor.
Erdoğan’ın iktidar olduğunu düşündüğümüzde benim yaklaşımım “bu risk göze alınmaz” noktasında…
Yine de büyüklerimiz bilir ama ben kendi görüşlerimi sizlerle paylaşıyorum.
Her şeyin hayırlısı diyelim.
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”