”İyi İNSAN her şeyin farkında olup iyiliği tercih edendir.”
Eric Fromm
Yaşadığımız Dünya’nın hallerinden herkes şikayetçi.
Peki, herkesin şikayet ettiği bu sistemin bu hale getirilmesinde, her birimizin payı olduğunu hiç düşündünüz mü?
Her şeyi değiştirip, iyileştirmenin mümkün olduğunun farkında mıyız?
“Sistem kötü olduğu için bende kötüyüm.” Savunması aklar mı bireysel sorumluluğumuzdan bizi?
“Çok acılar çektim, kimse bana acımadı, ben neden acıyayım ki?” mi diyorsunuz?
Richard Berstein’e göre, “Kötülük bir isteme bozukluğudur.”
Sıra beklerken, otobüse binerken, resmi üniformanızla görev yaparken, gişenin arkasındayken, sokakta yürürken, alt-üst hiyerarşisinin kıskacında çalışırken insanlara nasıl davranıyorsunuz?
Çevrenizdeki ya da gündelik yaşamın bir bölümünde karşılaştığınız insanların hayatlarını kolaylaştıran davranışlardan yana oluyor mu tercihiniz?
Yoksa birbirinizi ezerek, yok ederek, birbirinin üstüne basarak yükselmeyi, var olmayı mübah mı görüyorsunuz?
Kant “Kötülükten insanı daima sorumlu tutmak gerekir” diyor.
Kant’a göre kötülüğü ortadan kaldırmanın tek yolu “Özgürlüğü fark etmek ve kullanmaktır.”
Geçenlerde bir videoya denk geldim, iki genç “İyilik Akımı” diye bir şey başlatmışlar.
“İnsanlara unuttukları bir şeyi, iyilik yapmayı hatırlatmak istedik.”
Buna tepki “Sağ elin gördüğünü sol el bilmemeli” diyenlerden geldi.
“Ben gizli yapıyorum deyip, hiçbir şey yapmayanları kızdırdık en çok.”
Bu gençleri tüm kalbimle kutluyorum.
İyiliğin örgütlenmesinin, huzurun, barışın inşasında önemli bir adım olduğunu düşünerek sizlere başka bir olayı daha aktarmak istiyorum.
Afrika’da çalışan Avrupalı antropolog, bir kabilenin çocuklarına, bir oyun oynamayı öğretir.
“Karşıda gördüğünüz ağaca önce kim varırsa, altındaki sepetteki meyveler onun olacak” der.
Çocuklar el ele tutuşurlar, birlikte koşarlar. Ağaca aynı anda ulaşıp sepeti ortalarına alır, meyveleri paylaşırlar. Antropolog şaşırır.
“Neden yaptınız bunu?”
“Biz buna *UBUNTU diyoruz.”
”UBUNTU yaptık. Yarışsaydık, aramızdan sadece birisi meyveleri kazanacaktı.
Nasıl olur da diğerleri mutsuzken, O meyveleri yiyebilir ki? Oysa biz UBUNTU yaptık. Hepimiz meyveleri yedik.”
Aslında ne kolay değil mi?
İyilik akımı başlatan gençler de, ağacın altındaki meyve dolu sepete, el ele tutuşarak koşan Afrikalı çocuklar da bir tercihte bulunuyorlar.
Yardımlaşmayı, paylaşmayı seçiyorlar.
Günlük yaşamımızda her birimiz onlarca karar alırız.
Seçimler yaparız.
Tercihlerimizin yansımaları topluma, ülkelere, yeryüzüne bir kelebek etkisiyle yayılır.
Bu bağlamda; sorumluluğumuzun bilincine varıp, çocuklarımızı UBUNTU yapmayı bilen bireyler olarak yetiştirirsek her şey daha güzel, daha kolay olmaz mı?
Denemeye değmez mi, ne dersiniz?