Gecenin sonuna güneşin saçları düştü; aydınlıkla kucaklaşmaya iki günlük yolumuz kaldı. Yedi yıldır yürüdüğümüz sarp yokuşlarda ne kadar yorulsak, ne kadar canımız dudağımızda olsa da bu günlerin tadını çıkarmak lazım.
Ülkemin şu kritik dönemecinde güneşe perde çeken hiçbir kişi ve kuruma yakınlığım ve saygım yoktur, olamaz. Hayat hikayesini mutlak bir dramla bitirme çizgisinden dönen Muharrem İnce’den sonra basiretli başka bir kararı Sinan Oğan’dan bekliyoruz. Sayın Sinan Oğan, çocuklarınıza ve takipçilerinize onurlu bir hikaye anlatmak istiyorsanız seçimden çekilirsiniz. Ülkemin demokrasi yürüyüşü sizinle veya sizsiz hedefini nasıl olsa bulacaktır. Siz bilirsiniz.
…
Tarihimizin en sıra dışı dönemlerinden birine tanıklık etmek ve aktörlerinden biri olmak heyecan verici. Bu sorumlulukla bilindik yollardan çıkıp yeni yollara düştük. Ezberleri reddedip yeni cümleler kurmaya giriştik. Zalimlerin ilmek ilmek dokuduğu algı mekanizmasının altını sabırla oymaya, yurttaşımıza kendi gücünü fark ettirmeye çalıştık.
Hayatın sürprizlerle dolu girizgahlarının farkındayım, bu yüzden hayatım boyunca iddialı bir insan olmadım. Fakat özellikle son yıllarda tereddüt etmeden ortaya koyduğum bir iddia vardı: Haklıyız ve kazanacağız!
Bu iddianın temeli ise şu gerçekliğe dayanmaktaydı:
Biz KHK’lılar zulme maruz kalan masumlar kitlesiyiz, gücümüzü masumiyetimizden ve haklılığımızdan alıyoruz. Fakat masum ve haklı olmak yetmez, zafer için mücadele şarttır. Mücadele ettiğimiz taktirde her şart ve koşulda kazanan BİZ olacağız…
Evet bu iş bitmiş, bize sadece oylarımıza sahip çıkmak ve seçim gecesinde sokaklarda nöbet tutmak kalmıştır.
…
KHK’lıları FETÖ nefret söylemiyle ötekileştirenlerin ve yokluğa mahkum edenlerin devri bitmiştir. Bu coğrafya kendi tarihinde hiç görülmeyen bir nefret diline ve muamelesine şahitlik etmiştir. Tam yedi yıldır atıldığımız karanlık kuyularda seslerimizi duymamayı tercih edenler için artık utanma ve özür dönemi başlamıştır.
Kuyulardan yükselen haykırışlarımız göklere harf harf kazınmış, bu zulüm tarihe geçmiştir. Zulmün failleri layık oldukları şekilde yargılanacaklardır. Bunun için elimizden gelen her şeyi yapacağız; tıpkı gasp edilen haklarımızı geri almak için yaptığımız gibi.
Biz KHK’lılar için üretilen suçlar ve kimlik inşası, bu söylemi üretenlerin kimliklerini ve ruhsal karanlıklarını göstermektedir. Masumları tereddütsüzce yokluğa terk etmekle kalmayıp nefret dilini sürdürenler, hatta kendi kötücül eylem ve söylemlerini bu masum kitleye mal edenler için işler iyiye gitmeyecektir. Yedi yıldır işlevini kaybeden hukuk layık olduğu yerine geçecek, ülkemiz aydınlığa doğru yol alacaktır.
Yıllardır terörist olmakla suçlanan, zindanlara atılan, Meriç’te boğulan, beyaz sandalyelerde katledilen, intihara sürüklenerek boynuna ip geçirilen KHK’lılar, isteseler de sizin tanımlarınıza uyamazlar. Çünkü onlar temiz bir vicdan ve aydınlık bir zihne sahiplerdir. Bu bağlamda tasvir ettiğiniz gibi “kötü” olmaları imkansızdır. Bütün kötülüklerin anası olarak kodlayıp yokluğa mahkum ettiğiniz bu kitle, çölde susuz kalanların hasretiyle adalete susamıştır. Ve inanmayacaksınız ama zalimler için bile adaleti dilemekten başka beklentileri yoktur.
Bu kitle Türkiye’nin bugününün ve yarınının inşacıları olarak kendi içlerinde aşılmaz yollar aşmış, çileyle yoğruldukları bu bezmde çok renkliliğin ve sesliliğin sembolü haline gelmiştir. OHAL karanlığına ekilen bu muhteşem tohum çoktan sürgün vermiş, dal ve budaklarıyla boynu bükük coğrafyamızı kucaklamaya hazırlanmıştır.
…
14 Mayıs Kurtuluş Günü’nden sonra yapacağımız şölene bütün halkımız davetlidir.
Yedi yıldır ciğerlerimizi yakan ateşlerin üstünden neşeyle atlayacak, zafer türküleriyle sarhoş olacağız. Halay çekip horon teperek gamı ve kederi çiğneyeceğiz.
Ey yurdum, ey bize üvey evlat muamelesi yapan milletim! Bekle, biz geliyoruz…
İntikamla ve yıkıcılıkla değil, sevgi ve yapıcılıkla geliyoruz!