Cezaevinde haksız tutukluluk yaşayan yüzlerce gazeteci, yazar, şair, fikir işçisi özgürlüğüne kavuşmayı bekliyor. Hürriyetine kavuşan birkaç gazeteci arkadaşımla görüştüğümde hepsinin ortak paydada birleşerek söylediği, ayakta durmak için ihtiyaçlarının -dışarıdaki hayata dair umut emareleri- olmasıydı. Kimi, ziyaretçisi geldiğinde yaşam enerjisinin arttığından dem vurdu, kimi yazılan bir mektubu onlarca kez okuduğunu anlattı.
Duvarlar
İnsan zindanda iken içinde yıllarca yaşadığı yapılara da anlam vermeye başlıyordu. Gün saymak için çentik atılan duvarlar dile gelse ne çok şey anlatırdı.
Atila İlhan’ın 2. dünya savaşı içinde kahredilen bütün dünya duvarları için yazdığı;
Ben bir duvarım hiç güneş görmedim
Sen hiç güneş görmemiş bir başka duvar
Yüzümüz benek benek tahta kurusundan
ve sinemiz baştan başa ak üstünde karalar
– Kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim
– Sıyrılıp çıktım artık ölüm korkusundan
– Dilim dilim sırtımdaki yaralar
Ben demirbaşım sığır siniriyle dayak yedim
Biz de duvarız dinleyen duyan düşünen duvarlar
Bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk
ve bizim kucağımızda kasırgalı insanlar
Halbuki ne kadar yorgunuz
Öyle bakmayın bu yaralar şerefli yaralar değil
Ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz
İlhan’a göre cezaevleri, dört duvarın bile tutsak olduğu yerler. İnsan, duvarların utandığı mahzende yalnız olmadığını, ancak kendisini arayıp soran, selam gönderen, mektup yazan dostların varlığı ile duyumsar. Dışarıdan gelen mektuplar ve kitaplar, insana yaşama sevinci verir, umut verir; onu ayakta tutar, diri tutar.
Bu bilinçle cezaevinde haksız tutukluluk yaşayan İlhan Çomak için Gazete Davul yazarları olarak mektup yazma kampanyası başlattık. Hatırlar mısınız bilmem? İktidardaki hükümet, vatandaşlarının hayatlarını haksız tutuklulukla gasp ettiği yetmezmiş gibi daha fazla acı çektirmek için psikolojik işkence uygulamış, onları mektupsuz ve kitapsız bırakmıştı. Halbuki mektup ve kitap, hava kadar, su kadar yaşama dair bir gereksinimdir. Hukuki bir dayanağı olmayan bu keyfi uygulamalar Türkiye’de cezaevinde bulunanların ve dışarıda onları bekleyenlerin isyanını içten içe büyütmüştü.
İsyan
Yazarlarımız köşelerinde ziyadesiyle bahsettiler. İlhan, özetle politik duruşu sebebiyle cezaevinde 27 yıldır yatıyor. Adi suçlardan yatan gariban gençlerin bulunduğu, sefaletin, eziyetin, dayakların, kötü muamelenin gırla gittiği; katillerin, hırsızların, yolsuzların, siyasi mahkûmların olduğu bilmem kaç koğuş gördü. Çok kötü koşulların yanında ve onlarca korkunç gardiyan içinde nispeten daha rahat koşullarda da yaşadı.
Baskılardan yılmadı, yılmıyor. Sesini duyuruyor. Tek umudu, adaletin sağlanması, iyi ve insani koşulların oluşturulması için normal yollardan dilekçe ile derdini duyurmaya çalışıyor. Bu teşebbüslerin 27 yıl boyunca başarısızlık ve muhatapları için utançla sonuçlanması üzerine başka yollar arıyor. İsyanı kalemle oluyor. İlhan bu kötü düzene çomak sokmak için yazıyor, yazıyor…
27 yıldır özgürlüğünden edilmiş İlhan Çomak’ın hikayesi, sizlerin de benim gibi tüylerinizin ürpermesine yol açtıysa bir mektup da siz yazın. Kim bilir? Belki de minik dünyamızda yaşayıp giderken yazacağımız mektup, yakınımızda bir yerlerde olup biten adaletsizliklerin cümlesini bize düşündürüp garip bir hüzne yol açar; kalbimizi daha çok birbirimizi anlayacağımız bir merhamete davet eder.
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”