Ciddi, daha doğrusu ciddiye alınmak isteyenler (kişiler, otoriteler) gülmeye ve gülene karşı tavırlıdır. Çünkü gülmek, itirazı, alaya almayı, karşı duruşu, eleştiriyi ve boyun eğmemeyi temsil eder. Gülmek, teslim olmayan ruhun direnişidir. “Gül, bütün dünya seninle gülsün” önermesi, dediğim dedik (buyurgan) otoriteler için irkilticidir. Bir tür isyan çağırısıdır.
Kadim Mısır inanışına göre kainat gülme ile oluşmuştur. Mısır Tanrıları, kahkaha ve sevinç dolu bir evren yaratmışlar, bu neşe, ışığı, suyu ve ruhu doğurmuştur. Oysa, tek-tanrılı dinlerin ilahları ciddi, buyurgan ve cezalandırıcıdır. Tek-tanrılı dinlerde, çok-anlamlı ve şaşırtıcı bir şey yoktur. Mucizeler ilahi kaynaklıdır. Sevinç, neşe, coşku ve bunlara eşlik eden gülme, belirsizlik, disiplinsizlik, sürpriz demektir. Sürprizler, uyumsuzluk, ve içlerinde farklılıklar taşır. Ne olacağı kestirilemez.
Mizah ve gülme ile gelen belirsizlik (itiraz, var olanla dalga geçmek), özgürlük alanları oluşturur. Çünkü Gülme dünyayı farklı bir biçimde gösterir, olanı değişmeye zorlar.
Gerçekten de mizah anlayışı olmayanlar, özellikle iktidarlar, ‘doğruyu’ tanımladıktan sonra insanların ona uymasını isterler. Tüm insanların aynı şeyi düşünmeleri gerektiğine inanırlar. Ne var ki gülme, patlayan bir kahkaha, bu ‘ideal’ düzeni bir anda ve oracıkta bozar. Gülme, gülenin dışında kimsenin işine yaramaz; onu kimse kendi yararına kullanamaz. Bu nedenle gülme, bir özgürlük silahı, özgürleştirici bir müdahaledir.
MİZAH, ÖZGÜRLEŞME ARACIDIR
Mizah, var olana karşı çıkarken yeni, alışılmadık, yepyeni bir gerçeklik (veya evren) teklif eder. Üstelik bunu zorlamadan yapar ve insanları ortaklığa çağırır.
Mizah, olayların içinde gülünç olanı sanat yoluyla (yazı, karikatür, sahne sanatları gibi) ortaya çıkaran, bu yolla gerçeğin acı veren, incitici yanlarını sergileyerek onu katlanılır ama aynı zamanda eleştirilebilir kılan bir araçtır. Mizah, insan zihninde ve ruhunda bir zincirleme etkileşime yol açarak ortak davranışı teşvik ettiği için buyurgan yönetimler onu hiç sevmez. Çünkü mizah, güldürürken sorgular, içinde yaşamaya zorlandığımız gerçekliğin sahteliğini, komikliğini sergiler. Güldürerek eleştiri yapma sanatı olan mizah, bir özgürleşme aracıdır.
Mizah, günlük olayların içindeki gülünç ögeleri ortaya çıkararak, haksızlığa, eşitsizliğe, kötü yönetime duyulan öfkenin dışavurumunu da sağlar. Batı bunu daha çok yazının inceliğine sığınarak yaparken Doğu kültüründe mizah, fıkralar ve eleştiri dozu yüksek kıssalarla gerçekleştirmiştir. Bizde eleştirisel mizahın edebiyatta görünür hale gelmesi, 20. Yüzyılda gerçekleşmiştir. Bu dönemde çok etkili siyasal mizah dergileri yayınlanmıştır. Tabii bunda çok-partili dönemin nispi özgürlük ortamının katkısı büyüktür. Marko Paşa’dan başlayarak Gırgır Dergisi’ne ulaşan yolda mizah kitleselleşmiştir. Ben şahsen Mülkiye’de (A.Ü.S.B.F) verdiğim Siyaset Sosyoloji dersinde Gırgır Dergisi’ni okuma listesine dahil etmiştim.
Mizah, bir sanat türüdür. İnsanın mevcudu eleştirirken (gülünçlüğünü sergilerken) yeni olasılıklar yaratmasına vesile olur. Bu yolla insan kendisini yeniden yaratma girişiminde bulunur. Bu, kendisine yazgı (kader) diye dayatılan verili düzene alternatif düzen kurma olasılığının önünü açar.
MİZAH OTORİTEYİ RAHATSIZ EDER
Diğer yandan birey, tekil bir varlık değildir; toplu yaşamın ürünüdür. Toplu yaşam, tarihsel bir olgudur. İçinde kültür, siyaset ve ekonomi gibi ilişki alanlarını/ağlarını barındırır. Bu bağlamda gülmek ve onunla ilişkili tüm kültürel etkinlikler, bu sosyal ortamda gerçekleşir. Mizah ve gülmece bir iletişim-etkileşim aracı olarak insanları bir araya getirir, zihni ve ruhi ortaklık kurmalarına neden olur. Bu da yeni etkileşim olanaklarını sınırlayan otoriteleri son derece rahatsız eder çünkü karşılarına siyasi ve zorlayıcı araçlarla değil, itiraz edilmesi zor ‘yumuşak araçlarla’ çıkan ‘kendiliğinden muhalif’ bir topluluk vardır. Onları bastırmak hem ahlaken hem hukuken zordur. Ama otoriterlik dozu giderek artan yönetimler meşruiyet sınırlarını aştıklarında mizahı da bastırırlar; gülmeyi, hicvi ve onun en somut biçimi olan karikatürü de yasaklayabilirler.
Konuya otorite değil, toplum açısından baktığımızda gülen insan, diğerleriyle iletişim halindedir; ortak bir anlam dünyasında buluşmuşlardır. Gülme, ideolojilerin ve siyasetin şehvetle istediği ama kolayca başaramadığı birleşmeyi, ortaklaşmayı sağlar. Düşünce paydaşlığı yanında haz paydaşlığını da gerçekleştirir.
GÜLME, RUHUN BAĞIMSIZLIĞIDIR
Mizah ve gülmece, olayların ve nesnelerin farklı görülmesini mümkün kılar. Mizah sayesinde tek tip dünya algısı yıkılır. Dünyanın irrasyonel kurgusunu alaya alan mizah, gülerek haksızlığa, adaletsizliğe ve eşitsizliğe meydan okur. Yerleşik düzenin, siyasetin, dinin ve ahlakın dayattığı gerçekliğe isyan eder ve farklı/yeni bir gerçeklik olabileceğini müjdeler. Bu yolla insanlık, topyekun öğretilere ve ezici kurumlara karşı özgürlüğünü, esir alınmaya çalışılan ruhunu korur. Gülme, ruhun bağımsızlığını ilan etme halidir.
Gülme, kural tanımaz, bu nedenle günah korkusu taşımaz. Kahkaha utangaç değildir. Gülmek ile düş gücü, hayal kurabilme kabiliyeti hısımdır. Gülme, baş eğmez tavrıyla, “girilmez” denen yerlere girer, korkuyu hafifletir, insanlara özgür olma zevkini tattırır; özgürlük umudu sunar. Gülmeyi her çağda ve toplumsal ortamda makbul kılan, onun hayatın ağırlığını, baskıları ve zorbaları alaya almak, onlarla dalga geçerek insanları sokağa, kitlelerin karşısına çağırabilme kabiliyetidir. Egemenin elindeki tüm baskı ve yönetim araçlarına karşı halkın elinde kahkaha ve gülmenin direnme ve güçlüyle eşitlenme olanağı vardır. Gülme (ve mizah), siyasal güce karşı güçsüz kitlelerin elindeki en etkili eşitleyicidir.
İktidarlar, daha doğrusu muktedirler, çoğunlukla asık suratlıdır. “Ciddi” görünürlerse, güçlü olacaklarına inanırlar. Mizah, gülünç olanı ortaya çıkardığı için muhaliftir. Güçlerinin hafifletilmesini önlemek için iktidarlar (en çok da buyurgan iktidarlar) gülmeyi ve güldürüyü yasaklar veya alanını daraltırlar. Tarih yapamayan kitlelerin, kendilerine dayatılan tarihe ve verili şartlara direnme ve itiraz etme yöntemidir gülmek; boy ölçüşme aracıdır.
Gülme ve güldürü, hafifmeşrep, ayartıcı, fettan ve yaramazdır; disipline gelmez. Onun dünyası, sınırları çizilmiş, şartları belli gerçeklikle sınırlı değildir. Hatta ona alternatif bir dünyayı müjdeler. Gülme eylemi nadiren bireyseldir. Toylar, festivaller, karnavallar, yarışmalar müzik, oyunlar, ve içki alemleri eşliğinde sosyal alana çıkar.
GÜLME, ÖLÜMÜ DEĞİL YAŞAMI YÜCELTİR
Gülme ve güldürü, aynı zamanda barışçıdır. Savaşa karşıdır; ölümü değil, yaşamı yüceltir. Savaşı ve ölümü yücelten tüm ideolojiler, bağnaz dinsellikler, ciddiye alınmayı (buyruklarının itirazsız yerine getirilmesini) isteyen iktidarlar, gülmeyi ve mizahı sapkın veya günah olarak görürler. Çünkü, gülmeyi ve güldürüyü baskılayabilirlerse, kendi kurdukları düzen ve kotardıkları şartlar geçerli olacaktır. Bu da onların (güçlünün, muktedirin) mutlak hakimiyeti demektir.
Düzenin ve iktidarların baş eğdirme isteğine karşı gülme ve güldürü, örtük bir direniştir. Gülerek direnen kesimlerin farklı toplumsal konumları onların, tepkilerini kahkaha, alay, taklit, müstehcen ama eğlenceli öykü, ölçülü küfür/hakaret tarzlarında dışa vurmaları barışçı ama etkili bir muhalefettir. Eşitsizliğin dezavantajlı tarafında duranların siyasal cephanesidir güldürü ve mizah; bir başka anlatımla farklı bir yaşam için yedekte bekletilen ‘gizli senaryodur.’
Gülmek, iktidarın buyrukçu diline karşı hafife alıcı, alaycı bir dildir. Sunulan tek-gerçekliğe karşı içinde birçok olasılık barındırır. Buyurganlığa ve hiyerarşiye karşı çıkar. Eleştirisel olduğu için özgürdür, eşitlikçidir. Katılan herkesi özgürlükte ortaklığa çağırır.
Güldürü, gücünü insanlığın ütopya açlığından alır. Belirlenmiş kurallara, düzenlemelere, hiyerarşilere isyandadır. İnsanların daha mutlu bir geleceğe, daha adil bir toplumsal ve ekonomik düzene, yeni bir hakikate dair umutlarını besler. Korkuya direnmeye çağırır. Bir kere korku yenilince, yeni bir hayatın mümkün olduğu düşüncesi, meşruiyetin kaynağının da sorgulanmasına yol açtı. Bahtin’e göre bu sorgulama sayesinde yeryüzü ile gökyüzü birbirinden ayrılmıştır. Gülme, insanlığın kolektif bilinçaltındaki hazineye açılan kapıyı aralamış, insanın kendisinin efendisi olması olasılığını doğurmuştur.
“Bir kahkahanın eşlik etmediği her hakikati sahte saymalıyız” der Nietzsche. Otorite karşısında gülemeyen yığınlar güldüğünde düzen değişmeye başlar – çünkü ancak eşitler gülebilir. Gerçeklerin içinde gülünç olanı bulup ona gülen birey, verili ve tek doğru anlayışını aşmış, çelişen farklı doğrular anlayışına vararak evrendeki çeşitliliği ve göreliliği keşfetmiş demektir.
Gülen insan, geçmişin (kurulu düzenin) yükünden kurtulur; güldürü, otoritelere başka türlü karşı çıkamayan sıradan insanlara cesaret verir. Onlara, alışık olmadıkları ya da şimdiye dek cesaret edemedikleri başkaldırı olanağı ve ortaklığı sunar.
O halde, “Ben (tek) doğrunun temsilcisiyim, beni ciddiye alın ve farklı düşünmeyin, davranmayın” diyen her kişi ve otoriteye gülerek karşılık vermek özgürlüğümüzün güvencesidir. Bunu hatırladığımız sürece kavga etmeden gülerek direnebilir ve baş kaldırabiliriz. Kahkahanın ayarttığı herkes de ‘dava ortağımız’ olabilir.
Gülme ve güldürünün gücünü tahlil eden bu denemeyi bitirirken bu konuda sözü olanlara kulak verelim:
İyi bir kahkaha bir çok yarayı iyileştirir. — Madeleine L’Engle
Kahkahanın saldırısı karşısında hiç bir şey dayanamaz. — Mark Twain
Gülmenin doruk noktasında evren, bir kaleidoskopun sunduğu yepyeni imkanlara kavuşur. — Jean Houston
“Gülmek devrimci bir eylemdir. Dik dur ve gülümse; bırak neden gülümsediğini merak etsinler…” – Che Guevara
Dünya çiçeklerle güler. — Ralph Waldo Emerson
Ben kimsenin gülmekten öldüğünü görmedim ama gülemedikleri için ölen milyonlarca insan biliyorum. – Dr. Madan Kataria
Gülmek, sizi başka insanlarla temasa geçirir. Patlayan bir kahkaha sırasında sosyal
mesafeyi ve hiyerarşiyi korumak imkansızdır. Gülmek demokratik bir güçtür. — John Cleese
Kahkahanın yabancı aksanı yoktur. — Paul Lowney
Gülmek, dertli bir düyanın omuzundaki Tanrı’nın elidir. — Bettenell Huntznicker
Gülmek, uzlaşmanın temelidir. — St. Francis de Sales
Gülmek, iki kişi arasındaki en kısa mesafedir. — Victor Borge
Bir kişinin anlama kapasitesi, onun neşesiyle orantılıdır. — Samuel Johnson
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”