Ey GATA! Ali Edizer kapatılsın..
Sevgili Arkadaşım Tuğba,
Senin başarılarla dolu hayat hikâyeni kaleme almayı çok isterdim. Fakat son aramanda çok çaresizce ‘bana ancak sen yardımcı olursun’ diyerek anlattıkların ve sana hayatını adadığın eşin tarafından yaşatılanlar buna imkân vermiyor.
Tuğba ile lise arkadaşıyız. O zamanlar ben başörtülü değilim. Öyle ki ben o zamanlar arkadaşlarımdan birer TL toplayarak sinema parası çıkarıyorum. Arkadaşlarla soluğu Beyoğlu Sineması’nda alıyoruz. Sonrasında benim organize ederek gittiğimiz Çiçek Pasajı’nda herkes bira istiyor. Ben ise eşsiz Beyoğlu çikolatası eşliğinde meyve suyu içiyorum. Deli kanımız gençliğini doya doya yaşıyor. Bazen İnci Profiterol’de ağzımız tatlanırken soluklanıyoruz. Bazen AKM’de şiir dinletisine katılıp sahaflardan şiir kitapları satın alıyoruz. Bizler ailelerimize çok da fark ettirmeden Beşiktaş, Kadıköy sahilleri senin; Beyoğlu, Taksim benim geziyor, tozuyoruz. Dünya bize güzel… Tuğba ise hiç bir etkinliğe katılmıyor. Erkeklerle mümkün olduğunca az konuşuyor. Çok çalışıyor. Aile geleneğine tamamen bağlı olan arkadaşım gençliğini inancına uygun geçiriyor. Mükâfatını da alıyor. Çalışmalarının neticesinde İstanbul’da mühendislik kazanıyor. Aynı şehirde okumadığımızdan yıllar sonra davetiye için buluşuyoruz. Üniversitede tanıştığı Ali ile evleneceğini, çok heyecanlı olduğunu söylüyor. O günkü heyecanını hâlâ hatırlıyorum.
Düğününde de heyecanlıydı Tuğba. Davetliler, bayan – erkek ayrı mekânlarda idi. Damadı sadece takı merasiminde görmüştüm. Arkadaşlarla aynı masada eskileri yâd etmiş arkadaşımızın mutluluğuna tanık olmaktan mutluluk duymuştuk. Tuğba iyi bir firmada işe başlamış ilk yılda terfi almıştı. Geleceği parlaktı. Evlendiği 3 sene içinde iki bebek dünyaya getirmişti. Bir tercih yapıp çocuklarının geleceği için tüm kariyerini bıraktı. Sonra hepimiz kendi hayatlarımıza döndük. Uzun zaman birbirimizle görüşemedik. Ortak arkadaşlarımızdan haberler alıyordum. 10 yılda 4 çocuklu bir Kadın olmuştu Tuğba. Yadırgıyordum bu durumu içten içe. İdealist bir Kadının çocuk sahibi olduktan sonra hayatına evinde sadece çocuk bakarak devam etmesi garip geliyordu. Tuğba’nın fıtratını da bildiğim için bu durumu bir türlü anlamlandıramıyordum.
Evet, yıllar sonra Tuğba bana ulaştı. Hikâyemi okumuş çok üzülmüştü. Belli ki kendini anlatacak bir dost arayışı içindeydi. Hoş beşten sonra 5. çocuğuna hamile iken eşinin kendisinden 10 yaş küçük bir kızla dini nikâhla evlendiğini söyledi. İtiraz etmedin mi diye sorduğumda ‘Bana gerekli açıklamaları yaptı. Dinime göre bu benim hakkım. Seni boşamayacağım. Onu da Allah’ın emri ile nikâhıma aldım’ dediğini iletti. Beynimden vurulmuşa döndüm. Ne yapmayı düşünüyorsun diye sordum. ‘Çocuklarım babasız büyümemeli. Hem bir çocuğum daha olacak. Bu şekilde ailemin evine dönemem. Tek başıma hayatı omuzlayamam. Haftanın yarısı aynı evde aynı hayatımıza devam etmeyi kabul etmek zorundayım’ dedi. Tuğba benden onay beklemiyordu. Çaresizdi. Sadece benden güç almak için beni aramıştı. Ben bambaşka bir özgürlük yolunda kimliğimi yeniden inşa ediyordum. O ise çocukları için aile içinde “öteki” olmayı tercih etmişti.
Zihnimde kadınların bin bir türlü trajik hikâyesi dolanırken GATA başhekim yardımcısının paylaşımları gündeme düştü.
Geleneksel erkek egemen toplum anlayışından kaynaklı olsa da, siyasetteki hâkim zihniyetin bu aldatmaya İslami kılıf bulma algısını pekiştirerek, erkeğe alan açtığı inkar edilmez bir gerçek.
GATA’daki doktorun, hayatın merkezine kadını ötekileştirmeyi alan düşünce tarzı iktidarın onayı ve kabulü ile cesaret bulup besleniyor.
Örneğini Esra Erol Evlilik Programında gördüğümüz olayları Türk Medeni Kanunu’na bağlayan GATA Başhekim yardımcısı, uzman dahi olmayan Dr. Ali Edizer’in erkeklere skandal ‘ikinci eşi alın’ çağrısından sonra CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bu çarpık bakışı savunan doktoru Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya şikâyet etti. Edizer, görevinden alındı, konu kapandı mı? Yargılanması gerekmez mi?
Peki, Ali Edizer kimdir?
Tıpta uzmanlığı olmadan birçok devlet kurumunda yöneticilik yapmış şahıs, AKP’nin cehalet döneminin Türkiye’ye bilim insanı olarak getirdiği en somut örneklerinden biridir. Merak ediyorum: AKP’ye oy veren kadınlar Edizer’in bu söylemini nasıl karşılıyor: “Allah-u Teâla size ruhsat vermiş, aldınız. Bir başkasını sevdiniz onu da alın.”
Aslında bu söylem iktidarın kadınlara ve kız çocuklarına dair zihniyetini de gösteriyor. Eski sağlık bakanı Recep Akdağ’ın özel kalem müdürü, konuşmayı bilmeyen, üslubu bozuk Edizer, Sağlık Ocağında 1-2 sene çalışmasının ardından hızla il sağlık müdürlüğüne kadar yükseliyor. Araştırma örnekleminden hareketle bakarsak sadece bir tanesi bu. Devlet kurumlarının hepsi iktidara biat ederek yükselmiş benzer örneklerle dolu.
Kendi Youtube kanalında İslam soslu kadın şakalarına kafa yorduğu çok açık olan Edizer’in sıklıkla tekrarladığı espri: Yurtdışına gidiyorsunuz, batıya göç ediyorsunuz, kızlar size bakar diye!
Ben Ali Edizer’in kadına bakış açısıyla ilgilenmiyorum. İlgilendiğim ve zihnime kıymık gibi batan şey erkek egemen zihniyetin oluşturduğu iklim sayesinde artan aldatmalar, kadına şiddet ve cinayetler… Din sömürüsünün nasıl yapıldığını çarpıcı bir şekilde dile getirmek gerekiyor. Siyasetin ve güç dengelerinin yüzyıllardan beri bu ilkel anlayıştan nasıl beslendiği, sistematik olarak bunu ne şekilde kullandığı apaçık ortada. Dinden siyasete, kültürden günlük hayata kadar bütün beşerî alanlarda büyük bir uyanışın olması gerekir. Bu uyanış ve karşı duruş gerçekleşmezse siyasetin gölgesinde yaşam alanı bulan ötekileştirici nefret ve şiddet dili daha çok hayatın kararmasına sebep olacaktır.