– Elena, neden bu kadar önemli özür?
“Özür dilemek…”
Yeryüzü dilenmeyi bekleyen özürler mezarlığı sanki…
– Senin özür beklediğin biri var mı?
– Evet var.
Bir kişi ve bir devlet var özür beklediğim.
Elena hafif öne doğru eğildi, omuzlarını göstererek;
– “Bu özür bekleyen için omuzlarına bindirilmiş çok ağır bir yüktür” dedi.
Gözyaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğünü hissettim.
– Neden şimdi bu soru? diye sordu.
Anlattım…
Neredeyse bir haftadır devam eden olayları, tacizciyi ifşa hareketini. Hem kadın cephesini, hem de “Namag Kendimize Mektuplar” programını hazırlayıp sunduğum Komün Tv. ve kendi cephemde olanları.
– Kavga devam ediyor desene.
– Biliyor musun Elena; kibiri en az cehalet kadar tehlikeli bulurum.
Tehlikelidir çünkü yıkıcıdır kibir. Çok yıkıcıdır.
Erkek kibriyle hareket edenlerin gafleti saymakla bitmez.
Karşı tarafın hissettiklerini anlamamak, yaşatılan duyguları önemsememek, kadının kendini kötü hissetmesine vesile olan eylem ve sözlerinin sorumluluğunu almamak, her olaya politik pencereden bakmak kısırlığı İNSANI, politik analiz, ideolojik söylem kalabalığında yitirmek. İktidar hayranlığı, adalet eksikliği vs.
Dedim ya say say bitmez diye.
Elena bir de “ahlakçılıkla” itham edildik “özür” talep ettiğimiz için.
Sanırım “taciz” kavramını oryantal toplum erkeklerine yeniden anlatmak gerekecek.
Geleneksellikle modernite arasında sıkışıp kalmışlar. Devrimci söylemi bir çeşit dine dönüştürmüşler.
Erkekler neden ilahlar yaratmayı seviyorlar Elena?
Tacizi önemsizleştirmek adına yazılıp çizilenler, hele hele Havva kızları tarafından yazılanlar yok mu…
Çocukluğunda tacize uğramış ve bir ömrü o tacizin kabusuyla geçirmiş bireyler için ruhlarının yeniden örste ezilmesi demektir.
Çocuk bedenlerine dokunan o ellere “özgürsünüz! İstediğinizi yapabilirsiniz, biz arkanızdayız!” demektir.
Bu tutumlarıyla tacizcilerle suç ortakları olduklarını nasıl anlatacağız Elena?
“Ahlakçılık” değil bu, hassasiyet. Evet hassastır tacize uğramış çocuk ve kadınlar.
Bazen bir tek sözcük yeter masumiyetlerinin yeniden tecavüze uğramasına.
Geciken adaletin adalet olmaması gibi, geciken özürün de bir değeri var mı Elena?
Voltaire’in, Viktor Hugo’nun kadın düşmanı söylemlerinin olduğunu biliyor muydun?
Ne yani şimdi bunlar “Büyük yazar”, “Büyük düşünür” diye kadına dair bu tutumlarını görmezden gelip, deşifre etmeyecek miyiz?
Hadi oradan!
Wilhelm Reich’in Dinle Küçük Adam ve Cinsel Devrim’ini yeniden okudum bu hafta.
Etrafımız *”Küçük büyük adamlarla” dolu Elena. Yani “büyük” olduğunu sanan “küçük” adamlar ve “büyük” olduğunu sanan “küçük” kadınlarla dolu.
Bak; Burada cinsel devrimden aldığım notlar var.
** “Yalnız beyinlere seslenemeyiz, çünkü insanların bir şeyi anlamadan önce hissetmeleri gerekir.”
“Siyasal devrim, güçlü ve iyi yetişmiş bir yönetim örgütüyle, halk kitlelerinin ona güveninden başka bir şey istemez. Kültürel devrimse, sıradan bireyin ruhsal yapısının değiştirilmesini gerektirir. ”
“Düşünsel üst yapıdaki devrim, bunun dayanağı olan insanların ruhsal yapısı değişmediği için başarısızlığa uğrar.”
Gözyaşlarımı sildim, ayağa kalktım.
Bugünlük yeter…
Gördün mü Elena, babamız, kocamız, kardeşimiz, sevgilimiz soykırımcı devletler, işkenceciler, taciz ve tecavüzcüler yalancı, iftiracı, inkarcı devletler ve bireyler, ruh katilleri… Yaşam hırsızlarından beklediğimiz ne çok özür var?
Dilenmemiş özürler mezarlığı yeryüzü.
Kaynak:
* Wilhelm Reich – Dinle Küçük Adam
** Wilhelm Reich – Cinsel Devrim