Avrupa Konseyi yıllık ceza istatistikleri raporunu Nisan ayında yayımladı. Raporda cezaevlerinde mahkum sayısının en çok arttığı ülke Türkiye yüzde 13 ile başı çekiyor.
Ocak 2019 tarihinde cezaevlerinde en çok mahkum bulunduran ülke Rusya 563 bin 166 tutuklu ile ön plana çıkıyor. Bu ülkeyi 269 bin 806 mahkumla Türkiye takip ediyor.
Türkiye’de son beş yıldaki tutuklu-hükümlü sayıları:
2016 – 164.461
2017 – 183.613
2018- 154.731
2019- 282.635
2020- 301.543
Koğuşlarda sırayla yatılıyor. Doluluk oranı yüzde 120’yi aşarken Cezaevi nüfusu 5’e katlandı. Bu sayılar Türkiye’yi Avrupa’da birinci yaptı.
Rusya’dan sonra cezaevlerinde en fazla mahkum bulunduran Türkiye, aşırı kalabalık koğuşlar ve 65 yaş üzerindeki mahkumlar konusunda dünya istatistiğinde başı çekiyor.
Türkiye’de her 6-7 yılda bir af çıkmasına rağmen cezaevleri hala dolu. Yerel yönetimler dünyanın en büyük cezaevlerini inşa etmekle övünüyor. Halbuki Ak partinin iş başına geldiği 2002 yılında cezaevlerinde 59 bin 429 kişi vardı. Bugün sayı istatistik kurumu tarafından net bir şekilde açıklanmamasına rağmen STK aracılığıyla paylaşılan sayılar 300 bine ulaşıldığını gösteriyor.
Türkiye’de Bebekler de Hapiste 2017 yılı Nisan ayından itibaren çocuk mahkum sayısı -ismi ‘bebek mahkum’ olmasına rağmen literatürde 0-6 yaş aralığı için ‘çocuk’ terimini kullanıyor- dört ay gibi kısa bir sürede 560′ dan 700′e yükselmişti.
Doğum esnasında kapıda polis bekliyor. Özellikle doğum yapmış veya doğumu yaklaşmış kadınlar 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gözaltına alındı ve alınmaya da devam ediyor. Doğumdan kısa bir süre sonra da lohusa kadınlar kucaklarında bebekleriyle birlikte hapse atılıyor.
#668bebekhapiste h gündeme gelmesi ise TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve CHP milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin 2017 yılı Ağustos ayında açıkladığı verilere dayanıyor. AKP hükümetinin son dört aydaki mahkum etme seyrinde hamile kadınları hedef aldığı açıkça gözlemlenmesine rağmen hükümet bu icraatını yalanlıyor.
Hapishanedeki bebeklerin durumu ise içler acısı.
Korona sebebiyle koğuşlarda kalan çocuklar hastalığa bilerek maruz bırakılıyor. Bebekler koğuşlarda kapasitenin çok üstünde kişi ile birlikte yaşıyor. Bu yüzden emekleyebilecekleri alan bile kısıtlı.
OHAL kanunlarının geçerliliği kapsamında bebeklere özel yatak bile verilmiyor. Çocuk bezi ve ıslak mendil zamanında verilmiyor. Ek gıdaları yok, en temel gıdaları olan süt imkanları kısıtlı. Dışarıdan oyuncak kabul edilmiyor. Oyuncakları yetersiz olan bebeklere birçok il de oyuncak temin edilmiyor.
Bırakın oyuncağı Konya’da yaşanan bir hadisede emziği yırtılan bir bebeğe ailesi tarafından kargo İle gönderilen emzik bile verilmedi. Yaz aylarında sıcaktan kış aylarında soğuktan etkileniyorlar.
Sağlıksız şartlarda büyüyen yüzlerce bebek, diğer mahkumların sürekli ‘sus’ demesiyle ve korkutularak büyüyor.
Bu işkenceye maruz kalan bebeklerin çoğu konuşmayı öğrenemiyor. Sağlık problemi olan bebekler yeterli tedaviyi almıyor. Hastaneye zamanında götürülmüyor. Hastaneye götürülseler bile anneleriyle gidemiyor. Bebekler küçücük bedenleriyle zaruri ihtiyaç yokluğundan yaşam mücadelesi veriyor.
Çocuk Tutukluluğuna Kanunlar Ne Diyor?
Yürürlükte olan 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nda “Hapis cezası; gebe olan veya doğum yaptığı andan itibaren 6 ay geçmemiş kadınlar hakkında geri bırakılır” ifadeleri geçiyor.
Bunun yanında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve birçok uluslararası sözleşme ve Anayasanın 41. Maddesi ihlal ediliyor. 41. Madde “Her çocuk korunma ve bakımdan yararlanma yüksek yararına olmadıkça ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet her tür istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” der.
Şu an yetkililerden etkili bir çözüm beklemek fazlasıyla iyimserlik olur. 2019-2020 yılına ait cezaevindeki çocuk sayısı hakkında net sayı paylaşılmıyor.
TÜİK verileri kapsamında yayınlanması gereken cezaevlerindeki hamile kadınların ve çocuklarını kaybetmiş kadınların sayısına ilişkin bir veri olmaması görevi ihmal anlamına geliyor. Bu bilginin kamuoyu ile paylaşılmayıp sümen altı edilmesi ise ayrı bir suç teşkil ediyor.
Yasaların hükümleri uygulanmıyor. İktidar, var olan yasayı uygulamadığı gibi mevcut yasaları da kendi lehine değiştiriyor. Türkiye’nin şimdiki yöneticileri ülkenin geleceği olan çocukların geleceklerini karartıyorlar. Bunu da siyasi manipülasyonla ört bas etmeye çalışıyor.
Türkiye, siyasi saiklerle demokrasinin hiçe sayıldığı bir ülke olmanın yanı sıra büyüme mevsimini hapishane köşelerinde, temel yaşam hakkından yoksun geçiren bebeklerin olduğu koca bir zindan adası haline geldi.
Bebek sesleri hapishane koridorlarının karanlığında yankılandığı sürece toplum olarak geleceğe yürüme hayalimiz, utanç verici bir avuntudan ibaret kalacaktır.
Bu utanca ses çıkaramazsak eğer hapsedilen çocuklarla birlikte bizler de o karanlıktan payımızı alırız.