Aslıhan Gençay (@asligencay)
Geçtiğimiz ay Kürt gazetecilere yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda tutuklananlardan biri de Derya Ren’di. 23 yaşındaki Jinnews çalışanı Ren, Diyarbakır’daki evinden “ifadesi alınmak üzere” gözaltına alınmıştı. Ren, başka bir dosyadan onaylanmış hapis cezası olduğunu ve tutuklanacağını, adliyenin bahçesinde kendisine iletilen tebligatla öğrendi.
Hikâye buraya kadar, Ren niye tutuklandı, karar neden yüzüne okunmak yerine, adliye bahçesinde eline verildi, mevzusuna odaklanabilecekken, aynı gün Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürülen Ren’in yaşadıkları bir anada rotayı, ülke gündeminden düşmek bilmeyen çıplak arama suistimaline çevirdi.
Ren’le görüşen Diyarbakır Barosu avukatlarından Gülistan Ataş bana; 25 Ekim akşamı müvekkilinin, TEM şubede üstü aranarak ve kötü muamele görmeden polis eşliğinde cezaevine getirildiğini, cezaevinde ise arama odasına alınıp “Seni çıplak arayacağız.” diyen beş kadın infaz koruma memuru tarafından saldırıya uğradığını ve kıyafetlerinin zorla çıkarılmaya çalışıldığını ayrıntılı olarak aktardı.
Ataş’ın anlattıklarına göre Ren, ”Çıplak aramayı kabul etmiyorum.” demesine rağmen beş İKM onu tartaklamış ve saçlarından çekerek yasal olmayan bu aramayı ona zorla kabul ettirmeye çalışmış.
Bilen bilir; 2020’de Sivas Açık Cezaevi’nde çıplak aramayı kabul etmediğim için altı ay daha ceza yatmış, üzerine gerçekdışı tutanaklarla suçlu gibi mahkemeye verilmiş ve beraat etmiş, Sivas Kapalı Cezaevi’nde ise zorla çıplak arama saldırısına maruz kalmıştım. Bu yüzden, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları az çok tahmin edebiliyorum.
Yapılan mevzuat değişikliğiyle çıplak arama resmen kaldırılmışken ve arama tutanaklarında artık mahkûmların da imzasının yer alması gerekiyorken Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde bunların hiçe sayılması, gerçekten anlaşılır gibi değil.
Evet, avukat Ataş’a ısrarla sordum: Aktardığınız bu muamele gerçekleşirken İKM’ler bir tutanak tanzim etmiş mi ve Ren’in böyle bir tutanakta imzası var mı? Ataş, herhangi bir tutanağın söz konusu olmadığını, hatta İKM’lerin çıplak arama yapmayı başaramayınca Ren’e “Ne hâlin varsa gör, zaten sizin gibiler kadın memurlar için bile, bizi taciz etti, diye iftira atar.” dediklerini aktardı.
Ataş ayrıca, Ren’in saldırı sonrasında cezaevi revirine giderek doktora, tartaklanıp saçlarının çekildiğini anlattığını fakat doktorun “Çıplak arama yapmak yasal zorunluluktur, ben bir şey yapamam.” diyerek Ren’i doğru düzgün muayene etmediğini ve konuya dair tutanak da tutmadığını, belirtti. Yani, ne çıplak arama girişimi sırasında ne de Ren’in şikâyeti üzerine çıktığı revir muayenesinde bir tutanak tutulmuş. Hâliyle mahkûmun hiçbir aşamada imzası, rızası ve beyanı da yok.
Tekrar hatırlatayım: Verdiğimiz mücadeleler sonucu çıplak arama mevzuattan kaldırılmış ve yerine, ne anlama geldiği belirsiz bir “detaylı arama” getirilmişti. Şimdi de soralım: Ren’in durumundaki, yani TEM’de üstü aranmış ve polis eşliğinde cezaevine getirilmiş bir mahkûma bu aşağılayıcı ve yasadışı muamele dayatıldı mı ya da neden dayatıldı? Ren’in kıyafetleri, uygulamayı kabul etmediğini söylemesine rağmen, neden beş İKM tarafından zorla çıkarılmaya çalışıldı ve bu esnada Ren darp edildi?
Aslında, çıplak arama mevzuattan çıkarılmasına rağmen cezaevlerinden bu yönde gelen şikâyetler hiç de son bulmamıştı. Özellikle yeni tutuklananlara, yasalarla mevzuatlar hakkında bilgi sahibi olmayanlara ve cezaevlerine ziyarete giden ailelere yönelik çıplak arama suistimalinin sürdüğüne dair birçok şikâyet mevcuttu.
Gelinen noktada Adalet Bakanı’nın çıkıp, suçları ne olursa olsun hiçbir mahkûma ve ziyaretçisine çıplak arama yapılamayacağını, “detaylı arama” denen şeyin ancak insan onurunu zedelemeyecek bir üst araması ve x ray denetimi olabileceğini, insan onuruna saygılı davranmak zorunda olduklarını ve güvenliği deneyimle, teknolojiyle sağlamaları gerektiğini, tüm cezaevi idarecileriyle personeline tane tane açıklamasını çok isterdim. Bir kere olsun, cezaevlerinden yükselen hak ihlali çığlıklarına kulak versin, mahkûmların yanında dursun ve yapılan mevzuat değişiklikleri realitede de hayata geçirilsin.
Çok şey mi istiyoruz? Sadece bize bahşedilmemiş, tersine mücadele ederek kazandığımız bir hakka saygı duyulsun ve bu hak, yasalarla, yetkililerin açıklamalarıyla, personele verilecek insan hakları eğitimiyle güvence altına alınsın, diyoruz. Aksi takdirde bu döngü sonsuza kadar sürecek ve çıplak arama aşağılaması bir türlü son bulmayacak. Çözümsüzlükte ısrarcı olmanın bir anlamı yok.
Son olarak, avukat Ataş’ın bu hafta konuya dair suç duyurusunda bulunacağı bilgisini de vereyim. Tabii, biz de konunun takipçisi olacağız. Bakalım, Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde Ren’e yasadışı muamelede bulunduğu iddia edilen İKM’ler hakkında bir soruşturma açılacak mı? Bunu hep birlikte göreceğiz.
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”