Ortalık yangın yeri iken şarkılarla-sanatla ilgili yazılar yazıp gereksiz ve anlamsız olarak vaktinizi neden işgal ettiğimi anlatayım.
Bu köşenin adı ‘şarkılardan fal tutmak’ olmalı aslında zira her yazıyı bir veya daha fazla şarkının aromasıyla tatlandırıyorum, peki neden? Şarkılar neden bahsediyorsa ben de öyle yapmak istiyorum, çünkü bu iyileştirici ve yaraları sarıyor. Bu köşede yazdığım yazılar eski bir sevgiliye yazılmış mektuplardır. O sevgilinin bir insan olduğunu düşünmeyin çünkü o bir melek yani soyut bir varlık.
Aşk kelime olarak bir tane olsa da insan sayısınca farklı şekli var. Psikolojik açıdan bakarsak benim tanımım; ‘kişinin tamamlanma, dönüşme veya olgunlaşmasını amaçlayan ve nihayetinde sonsuzluğu amaçlayan içgüdüsel bir arzu patlaması’ olur. Genelde kadın erkek arasında yaşanmasının sebebi ‘bedenin’ sadece üreyerek sonsuzluğa ulaşabilmesidir, o yüzden bilinçdışı nihai hedefi sonsuzluk arzusudur yani üreme. Peki ya ruh; yani psişik zihinsel düşünsel soyut varlığımız… o neye aşık olur veya neden. İşte insanın bu soyut yanı aşkı bambaşka şekillerde yaşar. Çünkü onun sonsuzluk arayışı da sınırsızdır.
Kimisi aşık olduğu o meleksi soyut varlığa vatan der, kimi devrim, kimi hizmet, kimi dava, kimi ata, kimi Ali kimi İsa kimi Musa kimi Muhammet. Zira ruhunun sonsuzluğunu ona bağlamıştır.
İngilizcesi ‘Her’ olan ve Türkçeye ‘Aşk’ diye çevrilmiş olan bilim kurgu filminde aşkta yaşanan biricik-özel hissetme ihtiyacı veya yanılsaması çok iyi ele alınmış. Yani gerçek aşkta sevilen kişi elbette herkes gibi olmayacaktır. O filmde bir bilgisayar yazılımı ile aşk yaşayan adam aynı programın yüzbinlerce kişiyle aynı ilişkiyi kurduğunu fark edince hayal kırıklığına uğrar. Şimdiler de özellikle sosyal medyada kurulan bazı ilişkiler gibi… Sizi çok iyi hissettiren hatta ‘sosyal medya flörtü’ diye tanımlayabileceğim türden ilişki kuran profillerin bunu yüzlerce kişiye de yaptığını görünce, ‘iki kişiye özel bir bağa sahip olmak’ veya ‘onun gözünde herkesten farklı olmanın’ bir yanılsama olduğunu fark edersiniz. işte bu ‘biricik-özel olma’ illüzyonu aşk duygusu için gerekli bir yanılsama.
Cem karacanın seslendirdiği Nazım hikmetin sözlerini yazdığı bence artık sen de herkes gibisin şarkısının sözleri eski sevgiliye yazıldığı bellidir, o eski sevgili elbette Vera değildir onu adı Vatan… Şöyle demiş Nazım
Gönlümle baş başa düşündüm demin
Artık bir sihirsiz nefes gibisin
Şimdi ta içimde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin
Maziye karışıp sevda yeminim
Bir anda unuttum seni eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin
Kaçınız bu duyguyu yaşadı? Sanırım vatanı terk etmek zorunda kalmış yüzbinlerce Ortadoğulu bu duyguyu yaşıyor; körü körüne aşık olduğu, safça inandığı, uğrunda canını vermeye hazır olduğu, kutsadığı o ilk aşkı ona karşılık vermediği gibi ihanet de etti… Evet batıya akan göç selinde kütükler gibi sürüklenen doğu coğrafyasının ‘aşık çocuklarının’ kaderi bu… Hani Türk filmlerinde hep olur ya araya kötü bir adam girer ve sevenleri ayırır ve bu her hikayede tekrar eder. Anadolu’da özellikle kırık aşk hikayeleri bitmez. Ebeveyn-töre-aşiret-devlet vs adına ne denirse densin otorite, çocuklarının uçarı aşk heveslerini baltalar. Anadolu’nun bir inanç, ideal veya davaya kapılmış ama ister ekonomik ister politik isterse eğitim amaçlı olsun vatandan ayrı ve uzakta yaşamak zorunda kalan çocuklarının hikayesi bu, Birbirini hala seven ama kavuşamayan sevgililer için mutlu sonla bitmemesi nedeniyle tamamlanmamış noktasız bir cümle gibi hala şuuraltımızda devam eden bir ‘Al yazmalım selvi boylum’ hikayesi…
Peki eski sevgilinin herkes gibi olma ihtimali var mı, elbette yok. Aslında bu şiirin Nazım tarafından yazılması ve şarkının Cem karaca tarafından söyleniyor olması bile vatana duyulan aşkın bitmeyeceği ve unutulamadığının kanıtı. Ben aşk acısı çekenlere şunu söylemek isterim demans olmadıkça eski sevgili yani vatan unutulmaz, hatta demansta eski anılar en son unutulur ve tamamen unutulsa bile ara ara hatırlanır.
O nedenle şarkılardan fal tutmaya devam edeceğim, şarkılardaki gibi hep aşktan ve sevgiliden bahsedeceğim, zira mazi kalbimizde bir yara olsa da şarkılar ruha şifadır, ruhu dansa kaldırır ve bir semah ayini yaptırır, o ayin sevgiliyle aşk tazeletir ve sonsuzluk umudu aşılar…
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”