Önceki yazılarımdan birinde size öğrencim Fırat’ı anlatmıştım. İçimizi yaralayan, çocuklukla başlayan yaşamak istediği hayallerini bir toprağa dikip sulayamama, büyütememeyle devam eden bir göç hikâyesiydi…
Yine bir Fırat hikâyesi düştü önüme geçenlerde. Fırat büyümüş, kasap olmuş diye düşünün. Bu bir göç hikâyesi değil. Bu da 90’ların ve günümüzün “Adil Yargılanma” hikâyelerinden. Hikâye demeye de dilim varmıyor. Bunlar bana göre hepimizin karşı karşıya kalabileceği ve ancak mücadele ederek, sistemin işleyişine dur diyerek bitirebileceğimiz bir zulüm.
1974 doğumlu Umut Fırat Süvarioğulları. 1994 yılında Aydın’ın Didim ilçesinde 2 arkadaşı ile birlikte “çeşitli eylemlerde” bulunduğu gerekçesi ile tutuklanmış. Operasyonu yapan ekip, Aydın Terörle Mücadele… Fırat’ın tutuklanmasından bir yıl önce Aydın’da Baki Erdoğan adlı üniversite öğrencisi gözaltına alınmış. Baki Erdoğan’ın işkence ile katledildiği haber olmuş. Fırat’ı gözaltına alan aynı ekip… Fırat ve birlikte gözaltına alındığı arkadaşları da işkenceye maruz kaldıklarını, yapmadıkları suçları itiraf etmeleri için baskı yapıldığını ifade etmişler. Fırat’ı ve arkadaşlarını gözaltına alan TEM şube polislerine Baki Erdoğan adlı genci işkencede katlettiklerinden dolayı ceza da verilmiş. AİHM Fırat’ın açtığı davayı haklı bulup Türkiye’yi tazminata mahkûm etmiş. Böylece 2013 yılında Fırat için yeniden yargılanma hakkı doğmuş ve 2016’da duruşmalar başlamış.
Bu aşamada ne bekleriz? Gerçeğin açığa çıkmasını Fırat’ın serbest bırakılmasını…
Ancak böyle olmuyor. Hâlâ olmuyor. Çünkü hayat boşluk tanımıyor ve bizim olmadığımız yerde son günlerde alenen anlatıldığı gibi mafyatik ilişkiler var oluyor. Ve biz hâlâ hayat normal akışında devam eder, birileri bizi zulmün elinden kurtarır diye bekliyoruz. Bekleyince olmuyor…
Umut Fırat, uğradığı işkenceleri, kendilerine yapılanları tek tek anlatmış,
işkenceci polislerin deşifre olup ceza aldıklarını ispat etmesine rağmen mahkeme infaz kararını uygulamış. Yakınları Fırat’ın yargılandığı mahkeme için “Söke Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşma tam bir tiyatro idi. Zira ömrünü zindanlarda geçiren Umut Fırat’ın savunmasını ne savcı dinledi ne de 22 yaşındaki iki kadın hakime” diyorlar. 22 yaşında hakimeler aynı yaşlardaki gençlerin hayatını çizmiş.
Umut Fırat şu an Aliağa Şakran cezaevinde tutuluyor. 20 yaşında girdiği zindanda 47 yaşını doldurdu. Bu sürede babasını 2017 yılında kaybetti. Cenazeye katılması için önce onay verildi daha sonra reddedildi.
Adil Yargılanma Haktır! Bu haktan nasıl vazgeçeriz? Şair İlhan Çomak da böyle bir durumla hapiste değil mi? Bu yüzden hapishanelerde ömrü tüketilen gençler, geçen yıl adil yargılanma talebiyle mücadelede kaybettiğimiz bir genç, Mustafa Koçak, Grup Yorum’un solisti İbrahim Gökçek, Helin Bölek, Avukat Ebru Timtik… Mücadele etmese de hapishanede ölen insanlar, yakınlarını kaybedip cenazesine gönderilmeyen yüzlerce insan… Ne yapacağız?