Aslıhan Gençay (@asligencay)
16 Nisan 2022: Zonguldak’ta Abdullah Sabri Efendi KYK yurdunda bir erkek öğrenci, dördüncü kattan düşerek öldü. Soruşturma sürüyor, intihar şüphesi güçlü.
11 Mayıs 2022: Antalya’da Bezm-i Alem Valide Sultan KYK yurdunda gece 02.00 sularında bir erkek öğrenci yurdun koridor penceresinden düşerek hayatını kaybetti. Soruşturma sürüyor, intihar şüphesi güçlü.
21 Mayıs 2022: Antalya’da Elmalı Hamdi Yazır KYK yurdu bloklarının yanında sabah 04.00 sularında bir erkek öğrenci ölü bulundu. Bulunduğu yer itibarıyla yurt penceresinden düştüğü düşünülüyor. Soruşturma sürüyor, intihar şüphesi güçlü.
Enes Kara’nın tüm ülkeyi sarsan intiharında da sormuştuk: Neden intihar eder 18-19 yaşındaki gençler? Aslında bu soruyu öncelikle iktidarla Gençlik ve Spor Bakanı kendilerine sormalı. Neden umudunu kaybeder o yaştaki insanlar, neden hayattan, gelecekten bir beklentileri kalmaz ve yok olmayı tercih eder?
Bu saatten sonra kimse “Bunlar münferit olaylar.” demesin. Yukarıdaki üç şüpheli olay, sadece benim ulaşabildiklerim ve yurtlarda kalan öğrencilerle görüşerek bilgi alabildiklerim. Ne yazık ki öğrenciler de olanlar konusunda net bilgilere sahip değiller, aynı zamanda tedirginler ve arkadaşlarının intihar ettiğine, yurt idarecileri tarafından olayların üzerinin kapatıldığına, basın ve kamuoyundan özellikle gizlendiğine inanıyorlar. Haklılar ve tam da bu nedenle seslerinin duyulmasını istiyorlar. İleteyim; istekleri başımızın üstüne.
Zonguldak Abdullah Sabri Efendi KYK yurdu
İnsan merak ediyor daha bilmediğimiz, üzeri kapatılan kaç intihar vakası var? Ya da daha kaç intihar vakası duyacağız? Yetkililere soruyorum; yahu biz bunları yazarken allak bullak oluyoruz da siz hiç kendinizi sorgulamıyor, yönetiminizde hata aramıyor musunuz? Biz neden bu ülkeyi batık, gençleri bitik hâle getirdik diye hiç düşünmüyor musunuz? Bizler kahrolurken, sorumluların bu vurdumduymazlığı inanılır gibi değil.
Antalya Elmalı Hamdi Yazır KYK yurdu
Cezaevi mi, yurt mu?
Biliniz; KYK yurtları adeta bir açık cezaevi gibi işliyor. Gençlerin -sadece kadınlar için geçerli olan- saat 23.00’te yurtta, 00.00’da odalarda bulunma zorunluluğu, güvenlikçiler tarafından yapılan baskınlarla sürekli denetlenirken, aynı “özen ve itina” öğrencilerin beslenmelerine, ihtiyaçlarını gidermelerine gösterilmiyor. Gençler anlatıyor: Akşam yemekleri 19.00-22.00 saatleri arasında dağıtılmasına rağmen, saat 20.00’den sonra yemekhanelere gelen öğrenciler yemek bulamıyor ve sadece çorbayla idare etmek zorunda kalıyorlar. Hele ikinci öğretim okuyanlar, her akşam çorba içmek zorunda ve doymadıklarında ailelerinin gönderdiği parayla kantinden veya dışarıdan yiyecek alabiliyorlar ancak.
Diyelim ki yemek buldular, mönüde genellikle patates var. Yani meşhur “her öğün patates” söylentileri kesinlikle doğru. Gençleri sürekli patatesle “besliyor” KYK yurtları. Bakın aslında gençler patatese razı zira anlattıklarına göre kırmızı et veya tavuğu genellikle çiğ ve kanlı kanlı yemek zorunda kalıyorlar. Yemeklerin içinden sıklıkla böcek çıkarken, özellikle domatesler öğrencilere kurtlu olarak dağıtılıyor. Daha ne diyeyim ben size? Hatırlatayım, çocukları bu yurtlarda kalan aileler asgari de olsa bir ücret ödüyor, bilmem biliyor muydunuz?
Devam ediyoruz: KYK yurtlarında Wi-Fi var diye sevinen öğrencilerin, gerçeklerle karşılaşınca bu sevinçleri kursaklarında kalıyor zira Wi-Fi ağı çok yetersiz ve genellikle hiç çekmiyor. Dolayısıyla öğrenciler ders çalışabilmek için telefonlarındaki internet paketlerini kullanmak zorunda kalıyorlar, tabii bu da aile bütçelerine astronomik faturalar olarak yansıyor.
KYK yurtlarında çalışan personelin, cezaevlerindeki infaz koruma memurları gibi öğrencilerle kaba, aşağılayıcı konuşmaları ve aralarının iyi olduğu öğrencileri kayırmaları iddiaları da az buz değil.
Görüştüğüm genç kadınlar; “İntiharlar şimdilik erkek öğrenciler arasında yaşansa da pek çok kız öğrencinin psikolojisi bozuk. Uyurgezerlikten sinir krizlerine, depresyondan kendini jiletlemeye kadar pek çok sorun kız öğrenciler arasında yaygın. Bunlarla o kadar sık karşılaşıyoruz ki artık bize de doğal
geliyor.” diyor. Erkek öğrenciler ise bazı erkek yurtlarında kamera olmamasından -Niye yok?- ve hırsızlık vakalarının çok sık yaşanmasından rahatsız.
Antalya Bezm-i Alem Valide Sultan KYK yurdu
Terör sözleşmesi
Hâl böyleyken bu gençler neden itiraz etmiyor diye düşünebilirsiniz, ben de düşündüm. İşte asıl sorunlardan biri tam da bu noktada başlıyor: KYK yurtlarında kalmaya hak kazanan her öğrenciye, yurda yerleşmeden önce bir sözleşme imzalatılıyor. Bu sözleşmede; “terör” eylemlerine ve “toplu siyasi gösteri ve eylemlere” katılırlarsa yurttan atılacaklarına dair ibareler var. Nitekim bildiğiniz üzere 8 Mart yürüyüşüne katılan pek çok öğrenci, 8 Mart gösterileri “terör” eylemi sayılarak yurttan atıldı.
Yani ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Ekonomik kriz ortamında dar gelirli aileler çocuklarını ancak yurtlarda barındırarak okutabiliyorlar. KYK yurtlarında koşullar berbat fakat öğrenciler ses çıkartacak olurlarsa yurttan atılacak ve okuyamayacaklar. İşte gençlerimizin üzerindeki giyotin bu. Düşüncelerini, duygularını, itirazlarını, eleştiri ve fikirlerini hiçbir şekilde ifade edemeyen gençlerin bazıları intihar ediyor, pek çoğu da ciddi psikolojik sorunlar yaşıyor.
Ekonomik kriz demişken ekleyeyim; KYK yurtlarında maddi yetersizlikten dolayı eskortluk yaparak okumaya çalışan kız öğrenciler de bir hayli var.
Şimdi hem saydığım intihar vakaları hem de KYK yurtlarında artık kronikleşen sorunlarla ilgili ne yapacaksınız Sayın Mehmet Kasapoğlu? İntiharların nasıl önüne geçilecek, gençlerin psikolojileri nasıl düzeltilecek, üzerlerindeki baskı kaldırılacak mı, en temel insan haklarına kavuşabilecekler mi? Ve ve ve bunları sağlayamayacaksanız istifa edecek misiniz?
Zeytinburnu Celalettin Gözüsulu İlköğretim Okulu
İlkokulda skandal iddialar
Geçen hafta, Zeytinburnu Celalettin Gözüsulu İlkokulu’nda öğretmenlik yapan Eğitim Sen’li bazı öğretmenler ve birkaç veli bana ulaştı.
Şikâyet ve iddiaları ciddi. 2 Haziran 2022 günü okul yönetimi, Zeytinburnu Belediyesi’nin okul bahçesinde “Hoş Geldin Yaz” şenliği düzenleneceğini öğretmen ve velilere duyuruyor. Tabii normalde bu gayet güzel, hoş bir düşünce olarak görülebilir zira ilkokulda okuyan öğrencilerin maddi durumları yetersiz ve genellikle tiyatroya, eğlenceye gidemiyorlar. Lakin diğer şikâyet ve iddiaları dinledikçe olay ilginç hâle geliyor.
Mesela ilkokulun müdür yardımcısı, öğretmenlerin Whatsapp grubuna, yeni açılan İmam Hatip okullarının reklamını göndererek, öğretmenlerin bunları velilerle paylaşmasını istiyor. Yani bir devlet memuru, İmam Hatip okullarının reklamını yapmayı ve çocuklarını bu okullara göndermeleri için ailelerin özendirilmesini kendine görev bilip öğretmenlere bu konuda baskı yapabiliyor. Öte yandan aynı müdür yardımcısının, kendi çocuklarını İmam Hatip okulları yerine özel liselere gönderdiği de durumdan rahatsız olan veli ve öğretmenler tarafından ifade edilenler arasında.
Öğretmen ve velilerin verdiği bilgilerle iddiaları ilkokulun müdürü Fuat Orhan’a iletip açıklama istediğimde Orhan, belediyenin düzenlediği şenlikle ilgili; “Şenlik, maddi durumu kötü olan öğrenciler düşünülerek düzenlendi, kesinlikle partizanca bir faaliyet olmadı, zaten böyle bir şeye asla izin vermem.” cevabını verdi.
Şenliğin neden -okula çok yakın olan- Zeytinburnu 15 Temmuz Meydanı’nda değil de ilkokul bahçesinde düzenlendiği ise muamma. Madem böyle güzel bir düşünce var, meydanda yapsaydınız da daha çok çocuk gelseydi olmaz mıydı Zeytinburnu Belediyesi?
Fuat Bey’e “Peki, mesela Bakırköy Belediyesi veya İBB de ilkokulunuzun bahçesinde şenlik düzenleyebilir mi?” diye sorduğumda ise Müdür Bey, Milli Eğitim Bakanlığının onayı olmadan yapılamayacağını belirtti.
O zaman soralım: Milli Eğitim Bakanlığı sadece Ak Partili belediyelerin mi ilkokul bahçelerinde şenlik düzenlemesine izin veriyor? Mevzuatı, Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğini baştan sona okudum, evet şenlik düzenlemek mevzuata uygun, peki eşitlikçi mi? Ortada bir ayrımcılık yok mu?
Ayrıca “Neden öğretmenlerden İmam Hatip okullarının reklamını yapmalarını istiyorsunuz?” soruma Müdür Bey; “Yeni açılan tüm okulların, istedikleri takdirde, reklamlarını velilerimize gönderiyoruz. Diğer okulların bizden talebi olmadı.” şeklinde cevap verdi. Lakin okulda görev yapan öğretmenler, yıllardır başka hiçbir okulun reklamının yapılmadığı konusunda ısrarcı.
İddialar bunlarla da sınırlı değil; özellikle kadın öğretmenler okul idaresi tarafından “Eğitim Sen’den ayrılın, Eğitim Bir Sen’li olun.” şeklinde baskı gördüklerini, hatta korkarak Eğitim Bir Sen’e geçen öğretmenlerin olduğunu anlatıyorlar. Yine okul müdür yardımcısının kadın öğretmenlere saygısızca hakarete varan yaklaşımlarının olduğu da iddialar arasında.
Dünden bugüne
Yıllar önce, bir ilköğretim okulunda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeninin derste öğrencilere “Cumhuriyet kadını olacağıma Osmanlı sarayında cariye olmayı tercih ederim.” dediğini, bizzat küçük öğrenciler anlatmıştı bana. Yine uzun yıllar önce Fatih’teki Oruç Gazi ilköğretim okulunda okuyan başarılı bir öğrenciyken, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerimin sürekli beni kenara çekip; “Aslıhan artık kapanma zamanın geldi, büyüdün artık koridorlarda böyle koşturma, koşma. Sana bedava Anadolu liselerine hazırlık kursu verelim.” dediklerini, zorla Sızıntı ile Kadın ve Aile dergileri okuttuklarını da hiç unutmam. Psikolojik baskı ancak ailemin ve o dönem albay olan dayımın okula gelip idarecilerle görüşmesiyle hafiflemişti ki idareciler aileme açık açık; “Biz bunlarla baş edemiyoruz, gücümüz yetmiyor.” demişlerdi.**
O günden bugüne ne değişti? Artık okul idarecileri “Bizim engellemeye gücümüz yetmiyor.” demek yerine reklamcılık yapar hâle gelmişler. Elbette ki din ve vicdan özgürlüğünün, demokrasinin olduğu ülkelerde İmam Hatip okulları da olacak, olmalı ve isteyen herkes bu okullara da gidecek. Lakin devlet memurları olan okul idarecilerinin, karar veremeyecek yaştaki çocukları, aileleri vasıtasıyla İmam Hatip’lere yönlendirmesi, hangi demokrasiye, eşitlikçiliğe, adalet anlayışına sığar?
Peki, siz Zeytinburnu’nda yaşanan bu skandala ve iddialara cevap verecek misiniz Sayın Mahmut Özer?
*Bu başlık KYK yurtlarında kalan öğrencilere aittir.
**Annem hâlen arada bana takılır:”Küçükken din öğretmenlerinin sözünü dinleseydin şimdi devlet yönetiyor olurdun.”