Vurun Kahpe’ye,
Her şeyi özetleyen iki sözcük: Vurun Kahpe’ye…
Bir kere vurduk mu damgayı “Kahpe!” Artık o insan olmaktan sıyrılır, nefretin ve öfkenin simgesi olur. Onu insanlıktan ne kadar çok çıkartırsak ona vurmamız da o kadar kolay olur. İnsan bile olamamış… Kötü… Kalpsiz… Özetlersek “Kahpe!” .
Vurun Kahpe’ye…
Kahpeyi taşlamanın inançla bir bağlantısı yok aslında. Birini şeytanlaştırmaya karar verdik mi üç şahitle kolayca onu suçlar, yargılar hatta asabiliriz. Solcusu da, özgürlük savunucusu da, haksızlıklara direneni de, duyarlısı da, duyarsızı da… Yeter ki iyi bir anlatıcı bulalım ve hikâye kulaktan kulağa yayılsın, kulaktan kalplere dokunsun. Yeter ki muhatabımız suskun olsun. Mazluma soru sorulmaz, onlara yargısız infaz yapılır, suskun nasıl olsa.
Vurun Kahpe’ye!
Hayatımızı saran siyahlar ve beyazlar… Masumlar ve caniler… Vicdanlılar ve vicdansızlar gelgitinde. Ya siyahsındır ya beyaz! Peki neyin siyah neyin beyaz olduğuna karar veren kim? Biz ve tabii ki bizim etrafımızdakiler. Ben ve güvendiğimiz kişiler… Güvendiğimiz biri bir diğer kişi hakkında bize bir şey söylerse bizim için konu biter… Bitmeli… Çünkü bizler için dostlarımıza güven her şey demektir… O nedenle de diğer kişiye tek bir şey sorma gereği bile duymayız o bir zamanlar dostumuz olsa bile… Yaşam an be an değişirken… Birbirine güvenen kimseler yalan söylemez… Neden olmamış birşeyi olmuş gibi anlatsın ki.. Neden insanlar durup dururken diğer bir insanı karalasın ya da yaralasın ki… Kesin bizim gözümden kaçan bireyler olmuştur. Kahpe… Vurun Kahpe’ye… Vuralım hep birlikte vuralım Kahpe’ye…
İtiraf edemesek de aslında hepimiz biliriz içten içe bir düşman yaratmak da, ona vurmak da ne kadar kolaydır… Kimi zaman bizim yaşamımızdaki olumsuzlukların, kimi zaman mutsuzlukların, kimi zaman da başarısızlıklarının sorumlusu olur bir anda “O”. Kahpe olmasa… Kahpe’ye vurdukça gözlerimiz kamaşır… Kamaşmış gözlerle bakmaya başlarız kendimize ve geçmişimize, çevremize ve geleceğe… İçimizdeki kocaman boşluk artık Kahpe ile dolmuştur… Kahpe’yi yaratırken aynı zamanda kurban olmanın özgürlüğünü de yaratırız, sinsi sinsi, gözyaşlarımızın arasında…
Hayatın grileri yüzümüze tokat tokat çarpınca… Güven dediğimiz duygunun bir sözcükten öte bir gerçekliği olmadığını anlayınca… Tarihin ya da geçmişin kolayca nasıl çarpıtılabileceğine yine yeniden ve yeniden şahit oldukça… Anlamaya başlarız ne kadar kolaymış aslında linç etmek birilerini. Ne kadar basitmiş yargılamanın rehaveti, farkında olmayı bile seçmeden. Sorgusuz, sualsiz, acımasıza; karşımızdakini insan yerine bile koymadan, hadi vuralım kahpeye…
Ne kadar kibirliyiz, hepimiz… Kibirlerimizin körlüğünde… Sürekli kahpeler yaratıyoruz… Kahpe’den kurtulmak için; Kahpe’den, Kahpe’lerden dünyayı kurtarmak için çabalayıp duruyoruz… Ya kurtarılacak hiç kimse ve dindirilecek hiçbir acı yoksa? Ama o zaman kibrimizi neyle besleyeceğiz… Saatlerimizi kimseyi yargılamadan nasıl geçireceğiz… Kendimizden nasıl bu kadar emin olabileceğiz… Vicdanımızı nasıl kandıracağız… Kurtarılacak ya da suçlanacak başkaları yoksa eğer ne için yaşayacağız…
O nedenle de elimizden ne kadar geliyorsa o kadar vurmalıyız Kahpe’ye, acımasızca… Daha… Daha… Daha… Hakkında yeni yeni yalanlar, yeni yeni hikâyeler yaratmalıyız… Daha… Daha… Daha… Hatta onun kötülüklerine kötülükler katmalıyız… Daha… Daha… Daha… Yeni yeni hikayelerimizi mümkün olduğu kadar çok kişiye ulaştırmalıyız ki bizimle birlikte Kahpe’ye vuranlar da çoğalsın… Onun adı “KAHPE” olarak anılsın… Ne kadar çok kişiye ulaşırsak, kendimizi de o kadar çok ikna etmiş oluruz… Vurmak bizim hakkımız… Nasıl olsa Kahpeye vurmak bedava… Ne gerek var ki sorgulamaya…
“Bir kahpe yaratalım
Hep beraber taşlayalım
Eğer bize katılmazsan
Seni de hemen dışlayalım”
Yaşam bu kadar basit bir tekerlemeye dönüşünce artık anlamlar, sözcükler, tanımlar da yavaş yavaş yıkılmaya başlar… Zaten onların hepsi bir araç değil mi bizler için… Nasıl olsa amacımız anlamak değil anlatmak… Bizler şahit olmadığımız şeyleri bile anlar, kimin doğru kimin yalan söylediğini gözlerinin içinden okur, her şeyin doğrusunu bilenler değil miyiz?
Bizler ve Kahpe… Ya bizdensin ya ondan… O… Ve onlar çoğaldıkça… Bir karga çığlığında yankılanır suskunluklar… Her şey daha da acımasızlaşır… Vurun kahpeye… Hep birlikte vuralım Kahpe’ye… Kahpe’yi hedef yapmak, kendi içimize dönüp bakmaktan çok daha kolay çünkü… Kendi sorumluluğumuzu almak yerine neden seçmeyelim ki Kahpe’yi suçlamanın sorumsuzluğunu… Kahpeyi yargılamanın rahatlığı varken neden kendi utancımız ve suçluluk duygumuzla yüzleşelim ki! Vurun Kahpeye… Hep birlikte vuralım Kahpeye… Ancak bugün bizimle beraber Kahpe’yi taşlayanlar yarın bize de aynı etiketi yapıştırınca, taşlar üzerimize yağmaya başlayınca hiç şaşırmayalım… Ne de olsa kahpeye vurmak bedava… Hadi hep beraber vuralım kahpeye…
Meltem Arıkan