Nurullah Dönmez
Dışarıda, yağmur sonrası mis gibi bir hava var. Toprak kokuyor her yer. Toprak kokuyor avuçlarımdaki ‘Annem kanı’ ve toprağa karışan Annem kokuyor aldığım her nefes. Tuhaf belki ama betonlaşmış bu memleket de toprak kokuyor ağaç kabuklarıyla beslenmeye çalışan insanlardan!. Akıl alır gibi değil ama gerçek bu!…
Sanki fay kırıklarının arasından çıkıp gelmiş gibi yorgunum. Gelmiş de: “olması gereken benim” diye haykıran bir koku bu, duyduğum.
Sırtını yasalara yaslamış yılışıkların! fark etmesini beklemiyorum elbet ama ıslanmış çamaşırlarını toplayan karşı balkondaki kadın da farkında değil. Şemsiyesini kapatmayı unutmuş, torununun elinden tutup sokakta yürüyen dede de. Marş dinamosu bozuk arabasını çalıştırmayı deneyen, kapısı açık arabadaki adam da farkında değil bu kokunun.
Tek nefeste sarhoş edecek bir koku bu arkadaşlar!. Toprak kokusu yani. Yere düşerken patlamış kristal bir esans şişesinin sonrası gibi.. Bütün kokuları egemenliği altına almış bir imparatorluk sanki!
Elektrik tellerinde cilveleşen kumrular farkında bunun. Sabah sporunu, parktaki ağaçlara tırmanma hamleleri ile yapan kediler de. Hatta karşı apartmanın çatısına tünemiş martılar da farkındayken, benden başka kimsenin fark etmemesini anlayamıyorum. Deliriyor muyum ne!…
Sen de hissediyor musun Ey KHK’li arkadaş?
Duyuyor musun yaklaşmakta olan baharı? Çınladı mı kulağın senin de? Son cemre ağır, yaralı düşerken toprağın bağrına, görüyor musun gülümseyerek yaklaşmakta olan Newroz’u? Bitecek olan zemherinin farkında mısın?
Bu sefer umutluyum yoldaşlar!
Bu sefer gelecek bahar! Çaresi yok ve arzıendam edecek tüm güzelliğiyle. Tarlalar bolluk-bereket fışkıracak. Yıkacağız bütün bentleri, sevinçle aksın diye tüm dereler. Gökkuşağı açacak her yağmur sonrası yine. Güvercinler tedirgin uçamayacak artık maviliklerde, uçurtmalar vurulamayacak parklarda koşuşturan çocukların ellerinde ve koyunlarını otlatan Ceylan Önkol’a bombalar yağamayacak ardı görülemeyen tepelerden ve menziline girmeyecek artık hiçbir çocuk, paramparça olmuş bedeniyle havan toplarının. Küçücük bedenler toplanıp torbalara doldurulamayacak, gözleri kan çanağına dönmüş Annelerce… Yusuf Kerim’ler’in anne hasreti bitecek ve KHK’li Fehmiye Çelenk’ler intihara sürüklenemeyecek. Alnından vurulmuş Taybet Analarımızın cesedini bir an bile bekletmeyeceğiz sokak ortasında, alnımıza yiyeceğimiz kurşunlar pahasına!.
Bu kez çok umutluyum arkadaşlar. Bitecek karanlığı memleketimin. Gelecek bahar, mutlaka gelecek!. Ve Kawa’nın közlenmiş ateşini harlamak da biz KHK’lilere düşecek elbet.
Şevkle, umutla, azimle…. “Newroz Piroz be”…