Çevresinden uzaklaştıkça yavaş yavaş içine kapanıyor. Etrafındaki gölgeler büyüdükçe o daha da içine dönüyor. İçine döndükçe etrafındaki gölgeler yabancılaşmaya başlıyor. Yabancılaşma arttıkça… Gölgeler, yabancılaşma, arayış… Bir gidebilse…
Arayış ve uzaklara gitme tutkusu her geçen gün daha da sarıp sarmalıyor benliğini. Kulaklarında, yüreğinde, ruhunda yankılanan “bırak git!” sözcükleri… Bırak git!… Gölgelerden, sözcüklerden, yankılardan ötelere… Bırak git!
Bedeni mezara bırakmak gibi, o da kendini doğaya bırakmak istiyor… Toprakla bütünleşip, toprağa karışmak, toprakta kaybolmak… Tabuta bırakamadığı için, doğaya bırakmalı kendini… Bırak git!…
Bir çantaya yükleyip geçmişini ve geleceğini dağlardan başlayıp çayırlara, çayırlardan ırmaklara, ırmaklardan ovalara gitmek… Kendini, düşüncelerini, gölgelerini bırakıp gitmek… Gidebilmek… Bırakıp gidebilmek… Bırakmak… Gitmek…
Aidiyet duygusu kayboldukça doğa ile kurduğu yeni dili öğrenmeye çalışıyor. İkisinin arasında, ikisine özel… Güven dolu, sürprizsiz, kabule hazır…
Kendini doğaya ve doğanın ritmine bıraktıkça, aidiyet ve ritim birbiriyle kaynaştıkça doğanın dili de çözülüyor. Rüzgarın, dağların, toprağın ve yağmur damlalarının sözsüz şiirlerini dinlerken, bulutların beyazında renklerin dansını seyretmeyi de öğreniyor zamanla…
Damarlarında, nefesinde, içinde biriken acı rüzgarlara bulandıkça, hafifliyor omuzlarındaki ağırlık… Gölgelerin adımları sessizleşiyor yavaş yavaş. Dişlerinde toplanan öfke ve acıyı nehrin suları temizliyor ona sormadan… Çantasını bile taşımak istemiyor artık yanında… Bırak Git… Herkesi… Her şeyi..
Doğaya kendini bıraktıkça artık gölgelere ihtiyacı kalmıyor. Her gün oynadığı, her gün konuştuğu, güvende olmak için sığınmaya çalıştığı gölgeler artık güneşin aydınlığında yok oluyor. Doğada gölgelerin gerçekleri gölgeleyemediğini öğrendikçe daha da bırakıyor kendini. Her yeni günle yeniden doğarken hayata, kendini her yeni günle yine yeniden kendine bırakıyor… Yine yeniden hiç bıkıp usanmadan…
“Bu makale yazarının görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.”