“Bir hatip, bize Özgürlükten Söz Et, dedi. O da yanıtladı: Kent kapısında ve ocağınızın başında, secdeye varıp özgürlüğünüze tapındığınızı gördüm. Tıpkı kendilerini katleden tiranın önünde eğilip, ona övgüler düzen köleler gibi…
Günleriniz dertsiz, geceleriniz eksiksiz ve hüzünsüz olduğu zaman değil; tam tersine, bütün bunlar yaşamınızı kuşatmışken, çıplak ve tüm bağlardan kurtulmuş olarak hepsinin üzerine yükseldiğiniz zaman özgürsünüz gerçekten…
Ve tahtından indirmek istediğiniz bir despotsa söz konusu olan, önce onun içinizde kurulu tahtını ortadan kaldırın. Bir zorba, özgür ve gururlu olanlara nasıl hükmedebilir, eğer onların kendi özgürlüklerinde bir zorbalık, kendi gururlarında bir utanç yoksa? Üstünüzden atmak istediğiniz bir yükümlülükse söz konusu olan, bu yükümlülük size dayatılmadı, onu siz seçtiniz…”
El Mustafa, Ophalese kentine peygamber olarak gönderilir. On iki yıl, dönüp gelecek ve kendisini doğduğu adaya götürecek gemisini bekler. O gemi onu belki başka diyara, belki de başka bir âleme götürecektir. Nihayet bir gün geminin yaklaştığını gördüğünde, halk ondan ayrılmak istemez ama çare yoktur; “Kim çile ve yalnızlığını geride bırakabilir ki içi sızlamadan?” dese de yola koyulmalıdır. Etrafına toplanan insanlar ondan son bir defa, doğum ile ölüm arasında ne varsa onlara anlatmasını isterler. Böylece Ermiş aşka, evliliğe, çocuklara, suç ve cezaya, çalışmaya, yasalara, duaya ve yukarıda alıntısı yapılmış olan özgürlük gibi birçok konuya dair son bir hasbıhale başlar.
El Mustafa ismi İslamiyeti çağrıştırsa da, Halil Cibran Lübnan asıllı Katolik bir Hrıstiyandı. Genç yaşta ailesiyle Amerika’ya göç etti. Lübnan’a dönüp Arapça eğitimini tamamladı. Paris’te ve hayatının son yirmi yılında da ABD’de yaşadı. İçindeki yurt özlemi hiçbir zaman solmadı. Vasiyeti üzerine doğduğu memlekete gömüldü. Belki de Cibran da yıllarca o gemiyi bekledi durdu. 20. yüzyılın başlarına damgasını vuran yazar; John Lennon, Johnny Cash, Elves Presley, gibi dönemin ünlü şarkıcılarına ilham vermişti. Aynı zamanda şair ve ressamdı.
Eserde İncil’den alıntılar olduğu açıkça görülse de kitabın güzelliği, üç büyük din adına hatta tüm ahlak anlayışları adına evrensellik niteliği taşıyor olması. Kısacık kitapta ifadeler o kadar net ve şiirsel ki; okurken hayatta alınması gereken derslerin hepsini özetlemiş gibi hissediyorsunuz.
Ayşe Berktay tarafından yapılan çevirinin hakkını da teslim etmek lazım. İş Bankası Kültür Yayınlarından yayımlanan kitabı bir solukta okuyacaksınız.
Nazende Bahar