Acun KaradaÄŸ
KOD 29’U KULLANARAK TACİZ SUÇLAMASIYLA İŞTEN ATMA!
Benim meselem biraz daha farklı. Sen kardeşimizsin ben utanmıyorum Muammer Keskin utansın. Çünkü sorunu başlatanlar da onlar olduğu için mecburen biz söylüyoruz. Dile getirmek istemezdim ama… Senelik izindeyken tek taraflı işbaşı yapacağım gün işte noter yoluyla iş çıkışım gönderildi. Okudum işte eeeee iş ahlakına uymamış eeee Kod 29’a yakın bir madde ile efendim tek taraflı işine son verilmiş diye kağıt verdiler.
Ben de bu Engin Yardımcı’ya gittim. Erol Beyataş’a gittim…
Pardon araya gireceğim. Unutma sözünü. İş aktini feshederken neye dayanarak…?
Bu taciz adı altında çıkardılar. Bir çalışanın hal ve hareketimden rahatsız olduğu gerekçesi ile. Yani şikayetçi varmış…
Kimmiş şikayetçi olan?
Onu da söyleyecem… Velhasılı kelam sendikaya gittim. Zeynel başkan vardı o zaman söyledim. Kendi elimizle çalışma yapıp seçtirdiğim Engin Yardımcı HDP ilçe başkanlığına gittim. Onlara dedim ki bizimkiler diyorlar ya kadın bizim için esastır bakın ben kendi açımdan açık net şeffaf İl’e gideceğim. Bu adam bu gerekçeyle beni çıkartmış ben siyasi ideolojik düşündüm bugüne kadar. Kendim HDP’liyim. HDP araştırsın eğer öyle bi şey varsa namus sözü muvazaa davasını kazanmışım 275 bin lira 15 senelik tazminatımı dahi istemeyeceğim. Ya gider bir köyde çobanlık yaparım ya da ne diyorlarsa öyle olsun. Gittim Mahmut başkan diye birisi var. HDP Ege sorumlusu. Bana dedi ki bir şey yapmıyorsun gidip evinde oturuyorsun. 3 ay sonra, tabii işe geri dönüş davası da açmadım. Çünkü ben onurlu bir şeyin peşindeydim. Yani işe geri dönüş davası açmışım, işe dönmüşüm ama vicdanım rahat etmeyecek. Çünkü kişilik hakkım zedelendi ya… Kardeşime söyleyim bekledim, dördüncü ayın içinde tabii bu süreç içinde yeryüzünde en görünmeyen yer yüktür. Bu süreç içinde psikolojim bozuldu. İlaç kullandım. Eşim aslanlar gibi yanımda durdu.
BURASI ÇOKOMELLİ!
Partiden biri telefon açtı bana, dedi Taksim çay bahçesine geliyorsun. Dedi biz sana peşin demişiz, kadın bizim için hassas konu. Zaten ben de sana öyle söyledim, buyurun sayın başkanım dedim. Biz araştırmışız, en az sizinle yüz sefer kahvaltı yapan kreşteki öğretmendir şikayetçi dedikleri, şakadan ibarettir ve birisi başkanlıktan bu kızı çağırmış, zorla işiyle tehdit ederek söyletmiş ve senin işine son verdirmiştir. Muvazaa davan ve alacağın çok olduğu için.
Bunu size söyleyen kim?
Mahmut, zamanında Pangaltı’da HDP ilçe başkanlığı yapmış. Peki dedim başkanım, onurlu bir şey olsun başımız dik olsun, iş yoksa yok. Gidip bir köyde çobanlık yaparım ama ahlaksızlık olmasın. Çünkü çok zor bir şey… E dedim ne yapacam, dedi git şikayetini yap. Pardon bir de dedi ki Engin’in parmağı da var işin içinde. Dedim bak ben size dedim eğer böyle bir şey varsa ben hiçbir şey istemiyorum, peki bu iftirayı atanlarla ilgili bir şey yapılacak mı? Bu adamın orada bir komplosu varsa Muammer Keskin’e şirin gözükmek için bunu yapan adamla ilgili bir yaptırım uygulanması gerekmiyor mu? Bana söylenen şey, sen bunu bana bırakıyorsun. En son yine davamı açtım. Tazminat davamı… Ve gittim direnmeye başladım. Çünkü benim için bu artık onur meselesi oldu işi de geçtim. Sonra benim duyduklarıma göre sonra aşağı çağırmışlar onu sen Ramazan Çelik’i neden işten çıkartmışsın, o da demiş biri şikayetçi olduğu için. Tabii bunlar araştırma yapmış. Demiş ki işte -sende benim kardeşim sayılırsın- taciz etti diye onu çıkartmışız. Bu başkan da diyor ki bak ben taciz değil diyorsam değildir benimle bu dilde konuşma. O artık yine durmamış, kanıt neyse gösteriyor peki bu ne diyor, boğazı kitleniyor o da diyor ki başkanım buna ne gerek vardı biz kendi aramızda hallederdik. Kardeşime söyleyim daha bitmedi. Bu adam yani bir Kürt çocuğu olarak ben hakaret sayarım. Niye? Bizim değerlerimiz üstünde hora geldi, Muammer Çetin’in etrafında pervane oldu. İşçiye emekçiye sırtını çevirdi. Ve Turan Aktaş’la da aynı masaya oturan bu adam davandan vazgeç-aynı adam Turan Aktaş’a telefon açabilirsiniz-ben de diyorum ki biz insanız, eğer içimizde bir çürümüşlük varsa ve biz o çürümüşlüğün üstüne gitmesek biz karşımızdaki insana bir şey anlatamayız. Ve o adam -afedersin bacımsın- 750 gün boyunca elimizdeki brandaları aldılar. Kendi elimle seçtirdiğim Engin Yardımcı gitsin insanların derdine derman olsun dedim tuvalete dahi gitmemize izin vermedi. Engin istememiş, ben de şimdi soruyorum sessiz sedasız istifa edip gitti. Muammer Keskin’e soruyorum Engin Yardımcı ne için istifa etti gitti?
O zaman bu röportajın başlığı şey olacak; Pis İşler…
Madem böyle komplo kurdu ahlaksızlık yaptı ya ahlaksızca gittiği için hak ediyor.
BAKIN BURASI DAHA DA ÇOKOMELLİ!
Eşimi çağırmış, bir gün evdeyim yenge diyor bizimkiler söylemiş bizimkiler dediği HDP’liler… Biz de Kürdüz ya sen yanıma geliyorsun seni işe alıyoruz diyor.
Nereye?
Belediyeye… Benim yerime…
Hımm!
Beni yargılamadan , kanun yok nizam yok, disipline bile gitmeden ben infaz edildim. Kakil’e danıştım. Başkana danıştım. Yenge çalışsın, tencere kaynasın bunda ne var dediler.
Yani eşini senin yerine işe alacaklar öyle mi? Ben yanlış anlamadım herhalde?
Öyle bir talep var
Oooo daha pis işler…
Dur dur daha bitmedi.
Ooooo!
Ondan sonra yengen gitmiş konuşmuş. Sonra çıkmış biz parkta buluştuk. Eşim çok çekmiş ve yüreği çok geniş bir insan. Dedim ne oldu? Dedi bir şey yok. Halbuki şartlı bir şekilde onu sıkıştırmışlar. Israr edince en son söyledi. Bir kart koymuş önüne demiş ki yenge, biz Ramazan’ı çalışanımızı taciz etti diye biz onun işine son vermişiz, evliliğime kadar iniyorlar. Yargılama yok, daha bir şey yok… Eeeee muvazaa davası zaten gitti, tazminat alamayacak, Ramazan, başkana karşı eylem yapmasa direnişe geçmese seni işe alacağız, seni işe alacağız.
Lütfettiniz!
Başkan demiş ki bu insanı eve dahi almayacaksın. Eşim demiş orda dur. Benim evliliğime Ramazan’la evliliğime babam bile karar verecek durumda değilken başkanın kim oluyor ki eve koyma diyor. 25 yıl boyunca bu adam çöp atmış, bir gün kahveye gitmemiş, dışarıda yememiş, çocuklarına getirmiş, senin kanıtın var mı yok, görüntü var mı yok, gören var mı yok. Peki diyor sen Allah mısın? Diyor ahlaksız! Diyor ben gidiyorum. Benden habersiz gidip bunu şikayet ediyor. Ondan sonra diyor yenge o zaman biz seni boşuna işe alıyoruz. Ben de şunu diyorum, figan ediyorum ; Evet HDP’ye gittim, bu insan oraya seçildi, istedim ki herkese yardımcı olsun. Güya o gelenekten gelmişiz ya Halkın Demokrasi Partisi diyoruz ya bu adam gitti oraya sadece Muammer Keskin cumhuriyetini korumak için tahribat yarattı. Ve andolsun ki ben de pes etmedim. Ben Remzi Çalışkan’a da söylemişim, siz ancak benim cenazemi kaldırırsınız. Ben kardeşime söyleyim, ben gittim savcıya kendimi şikayet ettim. Bana gelen kağıtta kamu davası açılacak herhangi bir suç unsuru bulunamadı diyor. Muammer Keskin ben onların üstüne yasal olarak gittiğim için 7 sefer şikayet ettiler, yedi sefer takipsizlik. En son savcı beni çağırdı avukatımın yanında git savunmanı yaz, pırlanta gibi çocuk, siyasi olarak işten çıkartılmışsınız yani ayak bağı olacağız. Ben savcıya dedim peki ne olacak benim halim sicilim bozuldu, kariyerim gitti. 3 bin insan beni gördüğünde Ramazan abiii deyip gelip sarılıyordu, herkes bundan sonra benimle mesafeli olacak, ne olacak benim halim? Dedi git manevi davanı aç. Ben de tüm sol şeritten yürüyen, sosyal demokrat olan insanlara, yüreklerine sesleniyorum. BENCE KİM BENİ YALNIZ BIRAKIRSA ONLAR DA BU SUÇA ORTAK OLUR. Kusura bakmayın ben şimdi biraz duygulandım. Yani insan olarak yani eğer bugün benim başıma, yarın senin başına… Bizler birbirimize gerçekler üzerine yürümesek, içinde bir çürümüşlük varsa üstüne gitmesek hepimiz çürür gideriz. Durum bundan ibarettir. Direniyoruz aslanlar gibi, dönüşümlü bir şekilde 31 gündür de açlık grevi yapıyoruz. Biz kararlıyız. Sendikanın bize herhangi bir desteği yoktur. Geçen biz gittik onların kapılarına, ayaküstü etrafımız sarıldı. İçeri dahi giremedik. Remzi başkan bizi aradı, ben yokum, bir arkadaş sizinle görüşecek, dedim başkan biz seninle konuşmak istiyoruz. Biz kararlıyız. Ha açık konuşalım desek ki biz yorulmadık yalan olur. Çünkü insanız. 8 mevsim arkamızda bıraktık ama hiçbir zaman bak dişimi de kırdılar, onlar bize her şeyi yapabilirler, çünkü paraları var ya paralarıyla her şeyi yapabilirler ama and olsun ki bunlar bizim irademizi kıramayacaklar. Size de çok teşekkür ederim sesimize ses kattığınız için.
KAKİL YAZAR: Biraz önceki konuşmamda eksik bıraktığım bir husus vardı. Bizden önce işten atılan 400 işçi bu şirket için en ağır koşullarda çalışmış emek vermiş insanlardı. Buraya sendikayı getirmiş arkadaşlardı. Dolayısı ile bu arkadaşların işten atılmalarının özünde yatan şey, özellikle yine bir dönem bizimle hareket edip işte sonra işverenlere yaklaşıp müdürlük yapan Savaş Doğan’la Mahmut Mermer dediğimiz insanlar oldu. Birçok insanın ismini de bunlar verdi. Bu arkadaşların tasfiye edilmesi yönünde… Bir dönem işçi meclisleri etrafında dolanan sonra da işverene yaklaşıp onlar üzerinde şey yapmaya çalışan insanlar. Bunların yaptıkları özellikle işçiler içerisinde nispeten potansiyeli olan işte bi parça mücadele ruhu olan insanları tasfiye ettiler. Atılan işçi arkadaşların %70-%80’i de bu nitelikteki insanlardı.
Birbirine benziyor yani bu atılan işçiler. Doğru duran, namuslu haysiyetli…
CHP İŞÇİLERE NELER YAPIYOR?
Evet doğru. Bu arkadaşların birçoğu işten atılınca başka yerlerde çalışmak zorunda kaldılar. Aldıkları ücretler yetersizdi. Özellikle Direnen işçilerin Ankara’ya yürüyüşü ile birlikte birçok saldırı oldu arkadaşlara. Ben o zaman Şişli Belediyesi önündeki direniş alanında kalmıştım. 3 arkadaşımız yürümüştü. Yanlarında işçi meclisinde olan arkadaşlar da vardı. Her geldikleri noktada mutlaka polis saldırısıyla karşılaştı yürüyüş. Bu saldırıların tamamı CHP yönetiminin yönlendirmesiyle olan şeyler.
Basından takip ettik bu yürüyüşü aslında. Basın dediğim de büyük medya değil ama internet medyasında görmüştük.
Evet dolayısı ile biz Ankara yürüyüşünü gerçekleştirirken buraya geldik. Biz bir süreliğine CHP’ye uyarıda bulunmuştuk. Biz sizinle görüşmek istiyoruz bu sorunu bir an önce çözün tarzında. O dönem CHP’den bir temsilci geldi. İşte genel başkanla yerel yönetimlerden sorumlu Seyit Torun’un orada olmadığını Hatay’da olduğunu ama sorun hakkında bilgileri olduğunu ilgilenecekleri tarzında bir bilgi vermişlerdi bize. Tabii biz tekrardan İstanbul’a dönmek zorunda kaldık. Yaklaşık bir 10 gün kadar bekledik baktık cevap çıkmıyor biz de buraya genel merkeze gelmek durumunda kaldık. Bugün 32günümüzdeyiz Ankara’da. Her CHP’nin önüne gittiğimizde istisnasız her gün polis tarafından yerlerde sürüklenerek yaka-paça gözaltına alınıyoruz. Polis açık açık söylüyor; şikayet etmeseler biz çok uğramayız oralara. CHP’den şikayet geldiğini söylüyor.
YARIN: DİSK GENEL İŞ’İN İŞTEN ATILAN VE ÇALIŞAN İŞÇİLERE İHANETİ
Acun KaradaÄŸ: PÄ°S Ä°ÅžLER
PİS İŞLER: POLİSLERE KIYAK, ÇALIŞANA MOBİNG!