Acun Karadağ
DİSK GENEL İŞ’İN İŞTEN ATILAN VE ÇALIŞAN İŞÇİLERE İHANETİ
750’li günlerdeyiz direnişte. Sendikal ihaneti çok bariz bir şekilde yaşıyoruz bu süreçte. Eylemin başında biz sendika önlükleriyle direniyorduk(DİSK Genel İŞ) ama bi aşamadan sonra Genel İŞ yönetimi şöyle bir şey yapmış bize mesaj da gelmişti polisten duydum. Üyelerimiz değil , o önlükleri çıkartacaksınız. Polis de eylem sonrası gözaltında iken
Yani siz sendika önlüklerinizle direniyordunuz Genel iş polise bu talimatı vermiş öyle mi? Vay canına!
Evet. Zorla önlükleri üzerimizden aldıktan sonra şey pankartı asmak zorunda kaldık Patron Sendikacıları, Sendikamızdan Defolun tarzında bir pankartla uzun süre direndik. Saldırı sonrası o pankartlarımız da gitti.
Siz sendikanın üyesi misiniz?
Şöyle ben sendikal muhalif kimliğimden ötürü işten atıldığım gün yani aynı gün Genel İş de benim üyeliğimi düşürüyor.
Öyle mi? Tabii. Bizde de oldu aynısı. Devlet ihraç etti, buna direnirken Eğitim Sen de ihraç etti bizleri… Ne güzel işbirliği değil mi?
Aynı gün yani. Bir ay filan beklenmiş olsa yine anlaşılırdı ama aynı gün… Mesela geçen gün Genel İş’in önüne gitmiştik. Orada bir yönetici vardı, böyle üst perdeden bir şey kullanmıştı, biz seni üyelikten etmemişiz dedi. Evrakı getirdiler. Ben işverenle tartıştığım ve iş akdimin feshedildiği aynı gün üyeliğimi düşürmüşler. Diyorlar ki bunu çalışma bakanlığı yaptı. Dedim çalışma bakanlığı böyle bir şey yapmaz, siz yaptınız.
CHP TABAN DESTEĞİ
CHP önüne geldiğimizde CHP yöneticilerinin birçoğunu gördük. Gelirken bizi görüyorlar, yüzlerini başka tarafa çeviriyorlar, bizi görmezden geliyorlar ama aynı zamanda CHP’nin altındaki yani tabanı çok sıcak davranıyor. Mesela biz geçen 10 Kasım’da yine CHP’nin önündeydik. Manisa il yönetimi gelip arkadaşlar sizi duyduk yüreğimiz sizinledir tarzında şeyler söylediler. Orada CHP genel merkezi önünde öğrencilerin ilgisi yoğunlaşmaya başladı. Yine valilik-icra çalışanları var, onlar da her geçtiklerinde desteklerini iletiyorlar.
Burada şunu sorgulamak gerekir. Biz her zaman söylüyoruz CHP’ye; Sokakta halka yalan söylemekten vazgeçin! Yani halka Demokrasi vaat ediyorsunuz ama kapınızın önündeki faşizan saldırıların sebebi de sizsiniz. Bunu gizleyemezsiniz artık. Bu sizin niteliğinizi yansıtıyor.
Aslında direnişlerin en önemli yönü de bu! Teşhir etmek… Burada siz de CHP’yi teşhir etmiş oluyorsunuz. Ben burada bir soru sormak istiyorum; Şimdi normalde CHP kendisinin teşhir edilmesini istemez. Hani seçim sürecine de girmiş durumda. Bir koşu içinde ama kapısının önünde kendi belediyesinden işten atılmış işçiler var. Bu inadının sebebi ne? Teşhir olmaya rağmen size hala işe döndürmemekteki inadı niye? Aynısı Mahir Kılıç’da da yaşanmıştı. Siz ne diyorsunuz? Benim bir öngörüm var niye yaptıklarına dair de siz ne düşünüyorsunuz?
Mesele şöyle; Öncelikle medya sorunumuz var. Kendi tabanına bunu duyurmakta ciddi sıkıntılarımız var. Bunu biliyorlar. Biz işten atılan işçiler sesimiz en fazla 1000 kişiye duyururken ama onlar durduğu yerde milyonlara ulaşabiliyorlar. Dolayısı ile milyonları kandırabiliyorlar. Kirli yüzlerini açığa çıkaramıyoruz. Karşılarında güçlü bir medya ayağımız olsaydı bu işler böyle olmazdı. Yani iki gün sonra bu sorun çözülebilecekti.
Sizi anlıyorum. Bizi de Yüksel TV’yi niye kurdunuz diye yargıladılar. Biz de söyledik. Sistemin medyası sisteme uygun yayın yapınca bizlere yer vermeyince biz de kendi televizyonumuzu kurduk nedir yani? Binlerce insana ulaştık. Açma! Sesini duyurma ki gerçekleri çarpıtabilelim diyorlar.
DİRENEN İŞÇİLER NEDEN MİTİNGE ALINMADI?
Şöyle bir şey var; Bu süreç şöyle bir şeyi de getirdi. Demokrat maskesi altında yaptıkları teşhir oldu. Yüksel direnişi bu konuda etkili oldu. Direniş bunu sağlar. Örneğin Demokrasi Platformu’nu oluşturan bileşenler KESK’dir, DİSK’dir, TMMOB’dur, TTB’dir içinde siyasi partilerin olduğu platform, biz bugün oraya gittik.
Gündemlerinde ekonomik siyasi kriz ve zamlar, açlık meselesidir. Biz bir sonucuz aslında bu ülkede yaşananların bir sonucuyuz. Sistemdekki krizin sonucu işçilerin emekçilerin işlerinden olmasıdır. En büyük fatura burada çıkıyor. Biz sonuçtuk. Yani o miting tertip komitesinin aslında bizi alıp orada vitrinde göstermesi gerekiyordu. Bakın işte arkadaşlar Mitingin konusu olan krizin sonucu bu… İşsizlikten bahsediliyor ama tertip komitesi tam tersine bizi polise talimat vererek bizi miting alanından uzaklaştırıyor.
Miting miydi yoksa kapalı salon toplantısı mıydı?
Yok yok mitingdi. Şeyde bu Anıtpark’da. Çok kalabalık olmamakla birlikte ama işin mantığına bakmak gerek. Sen Demokrasi adına, sınıf adına mücadele ettiğini söylüyorsun ama koca koca bileşenler siz orada topluma açlıktan, yoksulluktan, baskıdan, işkenceden bahsedeceksin ama sen 3 tane işçinin sesini kısmak gibi elinden gelen bütün çabayı sarf edeceksin, polis arkasına saklanacaksın… Şimdi CHP polisin arkasına saklanıyor, Şişli belediye başkanı Muammer Keskin polisin arkasına saklanıyor. Sistemin bütün güçleri, sermaye güçleri hep polisin arkasına saklanıyor ve dolayısı ile onların da hani biz Sosyal Demokratız, aydınız, biz devrimciyiz diyen anlayışların da aslında şunu gösteriyorlar ki bunlar söylediklerinin arkasında durabilecek nitelikli kurumlar değildir. Neden? Çünkü biz oraya gittiğimizde onlarla çeliştiğimiz tek nokta CHP’yi teşhir ediyoruz. Onlar da şu anda CHP’nin arka bahçesi konumundalar. CHP’den beklentileri var ve süreçten nemalanmaya çalıştıkları bir süreci yaşıyorlar. Dolayısı ile CHP ile ters düşmemek için bizi oraya çıkmamızı engellemeye çalıştılar. Temelde mantığı budur. Biz de hayır, gerçekten emek yanlısıysan emek çalışanlardır ve çalışanların haklarından bakmak gerekir. Senin A parti B parti C parti gibi bir sorunun olmaması gerektiğini haykırmaya gittik. Ama Demokrasi Platformu dedikleri bu platformun gerçek yüzü de orada açığa çıktı.
Yani koskoca miting alanına herkes girebiliyorken siz yaklaşınca polis müdahale mi etti?
Biz 3 işçi maalesef orada girişte kalmak zorunda kaldık. Alandaki işçilerden de tepki geldi. Yani biz DİSK Genel iş işçileri “biz bu önlüğü giymekten utanıyoruz” dediler bize yapılan muameleye karşı. Tepki gösterdiler. Ama şöyle bir gerçeklik var. Medya ve sosyal medya ayağımız eksik olduğu için biz sesimizi duyuramadık. Oradaki durumu teşhir edemedik. Yine onlar binlerce işçiyi kandırdılar. Mitingde bize yaptıklarını da gizlediler. Biz ancak oradaki 400-500 kişiye görünebildik. Bir kısmı anladı, bir kısmı da anlayamadı.
Ülkedeki gidişatın gerçekten artık kendilerini sınıf adına değil CHP’nin arka bahçesi olarak kalacaklarını bir kez daha kanıtladılar. Bu anlamda da mücadelenin daha da büyümesi gerektiğini, sınıf adına mücadele edeceklerin daha da güçlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu kadar anlatacaklarım. Sorunuz varsa alayım.
Yok. Sorum yok. Röportaj güzel oldu. Kaydı kapatmıyorum. Şöyle; ben de düşüncelerimi sıcağı sıcağına kayda almış olayım. Uzun süredir Turan Aktaş’ın direnişini takip ediyorum medyadan. Birçok insan da takip ediyordur. Ama işin içinde bu kadar pis şeyler olduğunu ancak sizinle konuşunca anlayabiliyoruz. Bu röportajın çok insan tarafından okunmasının neden önemli olduğunu şimdi kavrayabiliyorum ben. Hani dediniz ya bizim medyamız yok umarım çok kişi okur. Mesela Eğitim Sen’in de bizi ihracını örtmek istediler ama binlerce insan bunu örtmelerine izin vermedi, çok paylaştılar. Bazı insanlar hani dost dediğimiz insanlar bile bazen paylaşmıyor bu gibi ifşaları. Niye? Çünkü Eğitim Sen dost, CHP dost, Akp değil bunlar, düşman değil bunlar deyip kirini kapatalım, dokunmayalım diyorlar. O kadar tehlikeli bir şey ki… İşte bunun kirini kapatalım diyenlere o kir bulaşıyor. Bu sefer kendisi bağırıyor, bana yardım edin diye. Sen o kiri kapattın zamanında şimdi sana yapılan pisliği nasıl ispatlayacağız? Tekel direnişçileri söylemişlerdi; Bizden önce çok kapatılan kurum ve atılan işçiler oldu biz onların sesini duymadık, görmedik ama bugün istiyorum ki bütün dünya bana yapılan haksızlığı konuşsun… Bu, çok önemli bir şey… Herkesin burada duyarlı olması lazım…
Son söz olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
KAKİL YAZAR: Ben Sosyal Demokratım, Demokratım, Sosyalistim diyen, devrimciyim diyen insanlara sesleniyorum ya emekten yanasınız, ya sınıftan yanasınız ya da düzenden yanasınız… Bunu çok açık net bir şekilde söyleyelim. Tavrınızı net ortaya koyun. Artık bu şeylerin maskelerin arkasına saklanmanın zamanı geçti. Düşün artık bu işçinin emekçinin yakalarından! Ya da gerçek kimliğinize dönün ve gerçekten emeğe sahip çıkın.
Burada o zaman Rıfat Ilgaz’ın sözünü yazacağız; “ Ya ezilenden yanasın yada ezenden… Bu işin az şekerlisi çok şekerlisi olmaz!”
Evet hocam olmaz! O yüzden de bugün yaşanan şey biraz da o. Türkiye’de bu savrulma 15 Temmuz’dan sonrasında siyasal kutuplaşma oldu. Bir kesim AKP yanında bir kesim de CHP yanında konumlandı. Burada sorgulanması gereken CHP arkasına takılan diğer partilere bir şey demiyorum ama kendisine Sosyalistim, Komünist’im diyen büyük laflar eden o anlayışların aşağı sürüklenmesine artık tahammülümüz kalmadı. Ya o maskeleri indirecekler ya da bitecekler!
Yani aslında işiniz zor diyeceğim de genel bakış anlamında zor. Yoksa bizim işimiz daha kolay. Direnmek gerçekten diğer işlerden daha kolay… Ona bunun elini eteğini öpmekten, kapılanmaktan yarın benim kariyerime son verecekler mi, genel müdürlüğümü alacaklar mı, beni milletvekili yapmayacaklar mı, beni danışmanlıktan alacaklar mı, rantım kesilecek mi, paramı kaybedecek miyim diye korkup, uykularının kaçmasından daha kolay dik durmak, direnmek… Sen sadece yüreğini ortaya koyuyorsun!
Evet hocam fiziksel zorluklarına rağmen psikolojik olarak rahatsınız!
BİTTİ.
Acun Karadağ: PİS İŞLER
PİS İŞLER: POLİSLERE KIYAK, ÇALIŞANA MOBİNG!
PİS İŞLER: KOD 29’U KULLANARAK TACİZ SUÇLAMASIYLA İŞTEN ATMA!
PİS İŞLER: KOD 29’U KULLANARAK TACİZ SUÇLAMASIYLA İŞTEN ATMA!