Dr. T. Deniz Zengin
Fotoğrafçı Mustafa Gülek, yıllardır şehrin kenar mahallelerinde bulunan geri dönüşüm depolarında çalışan işçilerin, sokakta kağıt toplayan emekçilerin fotoğraflarını çekiyor.
Daha önce birçok projeye imza atan Gülek, öğretim görevlisi Sinan Altundağ ve Erhan Kılıç ile birlikte gençlerin tükenen umutlarını ayağa kaldırabilmek için yeni bir proje için çalışma yürütüyor.
Fotoğrafçı Mustafa Gülek ile fotoğrafçılığı, hayata geçirmeye çalıştığı sosyal projeleri konuştuk.
Kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz, fotoğrafçılık sizin için nasıl başladı ve nasıl devam ediyor?
Ben 1960 İstanbul doğumluyum. Lise yıllarında fotoğraf çekmeye başladım. Analog makineler ile. Üniversite de okurken, geçinmek için fotoroman çekimleri, takvimcilere manzara fotoğrafları çekerdim. İş yaşamım da fotoğraf odaklı oldu. 2003 ırak savaşı ile başlayan Ortadoğu günlerim oldu. 5 sene Irak’ta savaşın arka cephesini çekmeye çalıştım. Freelance çalıştım. Sonra Afganistan 2008. Orada da aynı işi yaptım. Suriye sivil savaşının ilk yılları ve sığınmacıları konu alan çalışmalar yaptım. Emekliyim artık. Sosyal sorumluluk projeleri yapıyorum. Çocuk işçilere yönelik. En son 2017 de kağıt toplayan çocuklara meslek edindirme bakımından fotoğraf eğitimleri verdim. Yaklaşık 300 gencimize. Bunlardan 3 kişi düğün fotoğrafçısı oldu. Bir kişi de sığınmacı Suriyeli idi. Yaz aylarında karnesi kötü olan çocuklara ülkenin doğusun da kısa eğitimler verdim. Maksat onların moralini yükseltmek ve ailelerine çocuklarının başarılı olduğunu göstermekti amacım. Pandemi sürecinde şu an birlikte olduğum akademisyen arkadaşlarımla Zoom üzerinden evde oturan insanlara ücretsiz eğitimler yaptık. Aynını İstanbul da sokakta çocuklara yaptım. Aileleri ile geldiler. Fotoğraf benim için halkla bütünleşmek için bir araçtır. Ben genelde hikaye peşinden giderim. Fotoğraflarım da hep öyledir. Sokak fotoğrafçılığı yapmamın nedeni bu. İnsanların hikayelerini toplumla paylaşıyorum. Böyle yaşamlar da var demek istiyorum.
Fotoğrafçılığa yeni başlayan insanlara tavsiyeleriniz nelerdir?
Fotoğrafçılık, günümüz de pahalı bir meslek oldu. Eskiden böyle değildi. Makine fiyatları uçtu gitti. Fotoğrafçılığa başlayacak insanlara tavsiyem şu olabilir. Fotoğraf insanı diri tutar. İnsanlarla ilişkilerinizi güçlendirir. Yüzünüz de ki tebessümü hiç eksik etmeyin. İnsanlara günaydın demekten çekinmeyin. Onların fotoğraflarını çekip gitmeyin. Sohbet edin. Anı paylaşın. Çoğalacaksınız, hep beraber çoğalacağız.
Fotoğraf alanında gelişmek bize ne kazandırır, size ne kazandırdı?
Fotoğrafçı, yeri gelir hoş bir manzara çeker. O güzelliği başka insanlarla paylaşmak hoş bir duygudur. Göremeyenlere katkı sağlarsınız.
Bazen bir insan portresi, onun hikayesini topluma anlatmak çözümlere yol açabilir. Belki onun yaptığı işin zorluğunu daha iyi anlatırsınız. Ya da zor yaşamını.
Sığınmacıların çektikleri zulüm fotoğrafla dünyaya anlatılmadı mı? Fotoğrafa bir de bu açıdan bakın. İşte bunlar hep kazançtır.
Makineniz yoksa bile binlerce lira vererek aldığınız telefonunuzla da, hikayeleri, güzellikleri, şiddeti anlatabilirsiniz.
Çektiğimiz fotoğrafın iyi olduğunu nasıl anlıyorsunuz?
Ben sokak fotoğrafçısı olduğum için çektiğim karenin iyi olduğunu, karşı taraflara hikayenin iyi anlatılıp anlatılmadığına bakarım. Genelde hikayesi olan fotoğraflar çekerim.
Sizce fotoğrafın ruhunu oluşturan temel unsur nedir?
Fotoğrafın ruhu: Çerçeveye oturttuğunuz kadrajla oluşur. Düzgün bir kadraj, yeterli ışık her şeyi belirler.
Kişiler arası becerileri geliştiren fotoğrafçılık projesi nasıl gelişti? Projeye kaç kişi başvurdu?
Türkiye de genç işsizliği duymayan kalmamıştır. Gençlerin umutları yok. Her kasaba da üniversite açtılar. Hiç kimse planlamadı. Bu gençler nerede iş bulacak? Sonuç ortada.
Gençlerin tükenen umutlarını bir nebze ayağa kaldırabilmek için, biz üç arkadaş; Sinan hocam, Erhan hocam ve ben onlar için bir şeyler yapalım dedik.
Elbette bütçemiz de yok sayılır. Çünkü iki arkadaşım iletişim fakültesinde öğretim görevlisi, bende emekliyim.
Bilgimizi paylaşalım, meslek edinen olabilir dedik. Bu eğitim öyle bir günlük bir şey değil. 40 saatlik sağlam bir temel oluşturacağız. Yetenekleri olan kardeşlerimiz bu eğitimle çabalasalar çok şey yapabilirler. Çünkü bu eğitimi dışarı da binlerce liraya alacaklardı. Biz Zoom üzerinden teoriyi aktaracak ara sıra ödevler vereceğiz. Sonrası Raw fotoğraf işlemeyi öğretecek. En sonun da benimle 10 saatlik çekimlere çıkacaklar. Video konusun da da anlatacaklarımız olacak. Bu çok ciddi bir eğitimdir.
Belki duyulunca sponsor ya da destek olan çıkar diye düşündük ama şu ana kadar henüz bir şey yok. Ama olsun. Biz yola çıktık. Ben gerekirse bir makinemi satacağım. Bu eğitim gençlerimize en iyi şekilde vereceğiz.
Başvurular bugün itibariyle 300 kişi. Hakkari’den, Bayburt’tan ülkenin 55 kentinden başvurular var. Gençlerin yolladıkları formlar da açıklama kısmında anlattıklarını okuyunca ! O kadar iyi bir işe soyunmuş olduğumuz gördük. Çaresizler. Elbette bunları paylaşmam ancak kısaca bu.
Eğitim için fotoğraf makinesi olma şartı koymuştuk ancak 200 kişinin makinesi yok. Biz öncelikle makinesi olanlara eğitime başlayacağız. Diğer arkadaşlar içinde Zoom üzerinden ayrı bir eğitim yapacağız. Artık başvurmuşlar onlara size eğitim veremeyiz diyemeyiz. Elbette bu eğitim biraz daha kısa ve basit olacak.
Projede kimler yer alıyor?
Projede; Benim dışında
İyi kalpli paylaşımcı iki akademisyen arkadaşım var.
İkisi de Fırat Üniversitesi ve Elazığ İletişim Fakültesi’nde Doktor olarak görev yapıyorlar. Şu an onların üniversite de dersleri başladı. Özveri de bulundular, akşamları Zoom üzerinden bu eğitim de verecekler.
Sinan Altundağ ve Erhan Kılıç ikisi de öğretim görevlisidir.