Arat Barış – Arzu Yıldız
Aksaç, sesi ve sahnesiyle alışılagelen türkü formatlarının dışına çıkan, kendisine ait tarzı ile müzik severlerin takdirini kazanan ender sanatçılardan… Onun sesini ve sahnesini farklı kullanması, dinleyici ile bütünleşmesi ona ait özgün bir tarz yarattı.
Sanatçı egosundan uzak, halka yakın ve halkın içinden, halkın sorunlarını sesiyle, söylediği türkülerle dile getiren isimlerden.
Aksaç, Gazete Davul’a çalışmalarını, müzik yolculuğunu anlattı.
Gazete Davul: Müzik ile yolunuz nasıl kesişti? Özgün müziğe yönelmenizde neyin etkisi oldu?
Çocukluk dönemimden itibaren müzik hayatımda hep vardı. 1989 yılında bir bağlama almıştım. O gün profesyonelliğe giden yolu açtım. Her müzik özgündür ve ben toplumun “özgün müzik” diye tarif ettiği müziği kendime temel almadım.
Gazete Davul: Grup Çığ ile uzun yıllar birlikte çalıştınız. Daha sonra siz tek başınıza devam ettiğiniz yolunuza. Alışılagelen sanatçılar ekranlara çıkmayı, reklam yapmayı tercih ederken, siz bunlardan genellikle uzak durmayı tercih ettiniz. Buna rağmen albümleriniz, türküleriniz dilden dile dolaşarak, geniş bir kitleye yayıldı ve daha kalıcı oldu. Bu anlamda yüzünüz ve sesiniz hiç eskimedi. Bu bir strateji miydi yoksa yaşama ve sanata dair prensiplerinizin gereği miydi?
Aslında ekranları reddetmedim. bazı Bazı programları reddettim. Fikirlerimi, yaklaşımımı eğip bükmek zorunda kalmadığım surece her zeminde var olabilirim. Kalite aslolandır, aslolanı atlamak istedim.
Reklam konusu daha farklı. Bugüne kadar o dünyanın içine adim atmadım. Zaten onların aradıkları bir malzeme bende yok. Sanırım o yüzden reklam dünyasının öyle aranan bir yüzü olma özelliğim olmadığı için, bunu düşünmeme de gerek yok.
Bir strateji geliştirmedim. Ben sadece işime yaşamıma odaklandım. Diğer şeylere ayıracak çok vaktim ve enerjim yoktu. Önemsediğim şeylerden vakit artırıp, diğer yaldızlı dünyaya koşturmak bana uygun gelmedi. İyi ki de öyle yapmışım. Bu yüzden hep mutlu oldum. Çok şey de kaybetmedim.
Gazete Davul: Hayranlarınızla ya da dinleyicilerinizle aranızda mesafe yok. Kiminin sofrasına oturuyor, kimisiyle birlikte türkü söylüyorsunuz. Bu sahiciliği ve samimiyeti göz önüne aldığınızda yüreğinizi ısıtan, unutamadınız anınız var mı?
Bir dinleyicim kız arkadaşını getirdi ve şöyle dedi; “Abi bu kız arkadaşım evlenmeyi düşünüyoruz ama sen bu kızla evlenme dersen evlenmeyeceğim”
Simdi bir çocukları var.
Gazete Davul: Dikkat çeken başka bir detay ise sizin söylediğiniz türküler… Unutulmaya yüz tutmuş, kimi zaman hiç duyulmamış türküleri repertuarınıza alıyorsunuz. Hangi türküyü söyleyeceğinize karar verirken nelere dikkat ediyorsunuz?
İnsan iyi hissettiği şeylere yakınlık duyar. Ben de iyi hissettiğim ve hissettirebildiğim şarkıları seçiyorum.
Gazete Davul: Sizce “Z kuşağı” olarak isimlendirilen yeni nesilin türkülerle arası nasıl? Teknoloji ile değişen alışkanlıklar türkülerin geleceğini etkilediğini düşünüyor musunuz?
Yeni jenerasyon halk müziğine ilgi gösteriyor. Aslında sadece kendi beklentilerine cevap verecek bir form istiyorlar ve tam da bu noktada teknoloji halk müziğine büyük bir iyilik yapıyor. Kullanılan sosyal medya platformlarından alınan güç alanı genişletiyor. Eskiden televizyonlarda neredeyse hiç zaman ayrılmayan halk müziği şu an sosyal medyanın gücü ile daha da yaygınlaştı.
Bir yanı da şöyle diyebilirim, insan nabzına göre yaşar, müzikte bundan payını alır.
Bir bebek 120/140 nabız ile yaşarken, bu nabız orta yaş üstü bir kişide 80 ve altına düşer. Gençken hızlı koşup, konuşup oturup, kalkıp çalışırken temposu yüksek bir hayat yaşarken, şarkıları da öyle söyler ve dinleriz. Yaş ile birlikte beğeniler, icralar ve yeterlilikler düşer.
Hani telefonda bilgisayarda bir şeyi çözemeyince genç birine veririz ya hah işte, o uyum sağlanamadığımız çağın birde müziği var. Ve o gençlerin nabzı yavaşladığında başka bir çağın gerçekliğiyle bu sorunu yaşayacaklar. O anlamadan reddedilen diyalektiği, bir de böyle tarif etmiş olalım.
Kısaca halk müziği yaşayacaksa yeni çağa entegre olarak, yaşayacaktır. Tekno, Deep house, rap müzikten etkilenerek.
Hatta onlar da halk müziğinden etkilenecek ve hayatla başka başka şekillerde kaynaşacaklardır.
Gazete Davul: Örnek aldığınız sanatçıyı, en sevdiğiniz türküyü sorsak buna cevabınız ne olur?
Bir sanatçı ya bir şarkı yok ki, yüzlerce var.
Gazete Davul: Herkes sizi türkülere ruh veren sesiniz ile tanıyor. Özel hayatında Oğuz Aksaç neler yapar? Nelerle uğraşır, neler yapmaktan keyif alır? Bir dönem boks eğitimi aldığınızı biliyoruz. Sporla hala ilgileniyor musunuz?
Günlük hayatim sakin geçiyor. Evde, balkonda kahve, çay içiyorum. Deniz kenarında biraz yürümek, biraz okumak tabi ki müzik ile uğraşmak ve eşimi, çocuklarımı gıcık etmek gibi… Fırsat buldukça dostlarımla iskambil oynuyor, bazen yazı-çizi işleriyle ilgileniyorum.
Boks ile 4 yıl ilgilendim ama çok ağır bir spor. Beni aşıyor, zaten sağlığım da izin vermez. Hele bu yastan sonra artık sadece izleyiciyim.
Gazete Davul: Türkiye’de sanatçıların durumunu nasıl görüyorsunuz? Sanatçılar özgürce seslerini duyurabiliyor mu? Grup Yorum üyelerine getirilen yasaklar, açık grevinde ölen sanatçılar, Ferhat Tunç gibi dışarıda yaşamak zorunda kalanlar, sizin bu olanlara dair hissiyatınız nedir, bu konuda neler söylemek istersiniz.
Sanat duygu ve düşüncelerin estetik biçimde ifadesidir.
O halde bir düşünce olarak, “düşünce” kimseninkine uymayabilir. Zaten uymasın da! Dünya toplumları yeni varoluşlara kendini hazırlarken, bizim gibi toplumlar daha da içe kapanıyoruz.
Başka fikir, başka his, başka bir dünya, başka ihtimal yok gibi…
İnsanlık henüz çok genç ve korkuları onu küçük bir çocuk gibi saldırgan yapıyor. Her şey değişip düzelir ama biz göremeyiz.
Gazete Davul: Müzikle başladık dilerseniz edebiyatla bitirelim. En sevdiğiniz yazarı ve hayatınıza anlam katan romanı sorsam buna cevabınız ne olur?
Sineklerin Tanrısı…