Deniz Zengin
Muhalefet partileri demokrasiyi inşa edebilecek mi, HDP karşıtlığıyla bütünleşen savaş politikaları AKP’ye yeni bir seçim kazandıracak mı, 2023, emekleyen demokrasiylemi kucaklaşacak, yoksa tek adam rejimiyle mi taçlanacak?
Seçim atmosferine girerken Türkiye siyaseti hiç olmadığı kadar gergin ve kırılgan hatlar üzerinde ilerliyor. Bir yanda bütün dengeleri alt üst eden ekonomik kriz, bir yanda AKP’de vücut bulan tek adam rejimi ve otoriterleşen siyaset anlayışı… ”Türkiye nereye gidiyor? ” sorusu herkesin gündeminde.
Gazeteci Deniz Zengin bu konuları ve merak edilenleri deneyimli siyasetçi ve hukukçu Ertuğrul Günay’a sordu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemini, yamalı bohçaya dönen Evren Anayasasını Türkiye acıyla deneyimledi. Eskinin garabetini biliyoruz ancak “yenisi” de çare olmadı. Sorun nerede? Halkın demokrasi talepleri niçin her defasında Ankara’nın dehlizlerinde kayboluyor?
Türkiye, bir darbe dönemi ürünü olan 1982 Anayasasını, sonraki yıllarda önemli eşiklerde kökten değiştirmeyi başaramadı. Örneğin, 1991 SHP/DYP koalisyonu döneminde böyle bir beklenti oluşmuştu; ancak bazı düzeltmelerle yetinildi.
Sonuçta, 2017 değişiklikleriyle Türkiye, 150 yıllık ‘anayasal devlet’ olma sürecinin tam karşıtı bir noktaya geldi.
Geldiğimiz yerde bugünkü iktidarın olduğu kadar, geride kalan yıllarda iktidar ve bu dönemde muhalefet olanların da payı ve sorumluluğu olduğuna inanıyorum. Çünkü hiçbir dönemde kimse fikri kararlılık ve takipte ısrar sahibi olamadı.
‘Cumhurbaşkanı sadece makam olarak kalacak ve bir vasfı olmayacak’ açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni dönemin cumhurbaşkanı tanımında biraz kafa karışıklığı var. Türkiye gibi ulusal bütünlüğünü ve eşit yurttaşlık anlayışını pekiştirme ihtiyacı olan bir toplumda her mevki ve makam siyasi çekişme konusu olmamalı; bu anlamda cumhurbaşkanı günlük siyasanın dışında ve üstünde birleştirici bir hakem konumunda olmalı.
Bizim anayasamızda 1982’de verilen yetkiler de az değildi; 2017’de bu yetkiler kabul edilemez boyutlara taşındı. Cumhurbaşkanı makamı otokratik bir mevkiye dönüştü.
Şimdi bu yetkilerin demokrasilerde olması gerektiği gibi sahiplerine, Meclise, Hükümete ve yargıya iadesi öngörülüyor.
Cumhurbaşkanının yapacağı, bu organların dengeli ve uyumlu çalışmasını gözetmek ve milletin huzur ve güvenini kollayıcı davranmak.
Bence bu yeterli, önemli ve çok onurlu bir konumdur.
Malumunuz Altılı Masa anayasa taslağını kamuoyuna sundu. Olumlu değerlendirmelerin yanı sıra ciddi eleştiriler de oldu. Sizin yeni anayasa taslağına ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Altı farklı partinin ortak bir çalışmayı nizasız sonlandırması ve anayasa temel ilkeleri adı taşıyan bir metni imzalanası önemli bir adımdır.
Kendi payına ben 2017 değişikliklerinin hemen ardından -beş yıldır- böyle bir çalışma yapılmasını savundum, yazdım, anlattım. Geç de olsa öyle bir noktaya gelindi.
Konuyla yakından ilgilenenler eksik/fazla bazı hususlar bulabilir. Önemli olan, bu metinde ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesinin önemle vurgulanmasıdır, çünkü demokrasinin olmazsa olmaz ilkesi, kuvvetler ayrılığıdır.
HDP seçmeninin seçimdeki kilit rolü herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir konu. Tablo bu kadar netken İYİ Parti’nin HDP’ye ve Kürt seçmene karşı reddiyeci tutumunu nasıl okumak gerekir?
İyi parti kendisini ‘milliyetçi, kalkınmacı, demokrat’ olarak tanımlıyor.
Eşit yurttaşlık anlayışının demokrasi için olduğu kadar, kalkınma için de vazgeçilmez bir ihtiyaç olduğunu anladıkları ölçüde söylemlerine daha özen göstereceklerini umuyorum, temenni ediyorum.
Aksi halde, 2015’de olduğu gibi bir seçimi daha ideolojik inatlaşmalara feda etme tehlikesi doğabilir ki, Türkiye’nin artık böyle bir lüksü yok. O nedenle partiler arası diyaloğa -demokrasi ve hukuk kuralları içinde- her zamandan daha çok ihtiyacımız var.
Toplumun en ihtiyacı olan şey Adalet. Birçok kişi adalet çıkmazındaki cumhurbaşkanlığı adaylığında Altılı masanın doğru stratejileri yeterince izlemediğini, çok geç kaldıklarını düşünüyor. Altılı Masa, Cumhuriyet ve demokrasiye bağlılığını ispatlamış, toplumun bütün kesimlerini temsil edecek ve kucaklayacak bir aday ortaya koyabilecek mi?
Umarım ve dilerim.
Söylediğiniz gibi bugün ‘adaletsizlik’ ülkenin birinci sorunu. Adalet olmayınca barış, huzur, güven olmuyor; bereket olmuyor, ekonomi de düzelmiyor.
Dilerim, muhalefet bütün topluma güven verecek, adalet anlayışına, demokratlığına, dürüstlüğüne güvenilir, deneyimli bir yurttaşımızı aday gösterecektir.
Türkiye seçime gidiyor. Bir yanda bütün toplumu kırıp geçiren ekonomik kriz, bir yanda tek adamla özdeşleşen Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin derinleşen sorunları var. Ancak bu yakıcı gündem yerine iktidarıyla muhalefetiyle “milliyetçilikte” ittifak kurup savaşı konuşuyoruz. Altılı masayı oluşturan partiler birbiri ardına savaşa destek mesajları yayınladılar. Olan oldu ve muhalefet partileri yine iktidarın arkasına dizildi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? AKP’nin seçim gündemli savaş politikalarına karşı durmayan bir muhalefet geleceği inşa etmek adına güven verebilir mi?
İktidar, kritik eşiklerde muhalefeti kendi politikalarının ardına dizmeyi başarıyor. Şimdiye kadar bunun çok örneği yaşandı ve bu yüzden de ayakta kalabildi.
Dış politika, savaş söylemi, sınırlarda sürekli gerginlik ve harekat hazırlıkları vs. bunun örnekleri.
Muhalefetin artık seçim eşiğinde bu senaryoları bozacak sorgulamalar yapması gerekiyor.
Suriye politikasızlıklarının ülkeye maddi ve manevi bedeli çok ağır. Cumhuriyet tarihinin en başarısız sayfası.
Artık, pahalılık, geçim darlığı gibi sorunların konuşulmasını önlemek, gündem değiştirmek ve milliyetçi hamaset rüzgarları yaratmak amacıyla ülkeyi bu batağa yeniden sokacak her türlü girişime cesaretle karşı çıkmak gerekiyor. Maceracı ve ufuksuz politikalar iflas etmişken, bu girdapta daha fazla batmaya karşı çıkmak bir yurtseverlik gereğidir.