Acun Karadağ
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi önünde 25 gündür, daha öncesinde İstanbul Şişli Belediyesi önünde 700 gün direnen, işlerini geri isteyen 3 işçi ile konuştum. Bu röportajı süreci anlamak isteyenlere, işçi ve emekçilerden yana tavrı olanlara bir sesli mesaj gibi sunuyorum. Bu tertemiz işçilerle Kızılay’da bir kafede buluştuk.
Kakil Yazar, zayıf uzun boylu saçlarına genç yaşta ak düşmüş, gülümseyince insanda kardeşlik duygusu uyandıran bir işçi. İki çocuğu var. Sendikacı… DİSK Genel İş’de örgütlü(ymüş). Çok bilinçli. Ne yaptığını ne istediğini iyi biliyor. Özgüveni uzaktan bile anlaşılıyor. Kaşlarında tatlı bir hareketlilik var. Sanki böyle zor anlar olmasa sürekli espri yaparak eğlenceli sohbetler edecek biri gibi…
Sali Bitnel ile tanışıyorum. Adını ve soyadını ilk anda anlamayıp birkaç kez söyletince hep birlikte gülüşüyoruz. Utangaç ve soran bakışları var. Aslında ağzıyla bir şey sormuyor. Buna gerek duymuyor. Gözüyle sorduğu şey; bu röportaj derdimize derman olacak mı? Yani aslında sonradan daha iyi anladığım üzre direnmek ve mücadeleden başka hiç kimseye güvenmiyor. Kafasına koyduğunu yapan, doğru bildiğinden şaşmayan bir insanın inadına sahip. Sistem böyle insanlardan pek hoşlanmaz. Ben çok seviyorum.
Ramazan Çelik’e soruyorum nerelisin diye. Diyarbaqırlıyım diyor. Belli diyorum Diyarbaqırlı olduğun. Nerden anladınız diyor. Diyarbakır derken ‘k’ harfinin üzerine bastırarak genizden söylüyorum. Çünkü Diyarbaqırlıyım dedin. Sonra anlıyor ne demek istediğimi ona da gülüyoruz. O tatlı Kürt şivesiyle anlatıyor o da yaşadıklarını.
Ben size bu işçilerin anlattıklarını aynen aktaracağım. Benim araya girip söylediklerimi koyu harflerle yazacağım. Ama konuşmalara başlıklar koyacağım biraz kafa açıcı olsun diye. Röportajı okurken CHP sizin partiniz değilmiş, DİSK sizin sendikanız değilmiş, Muammer Keskin sizin belediye başkanınız değilmiş gibi okuyun lütfen. Bu işçiler kardeşinizmiş gibi, siz işten atılmışsınız gibi okuyun. Ya da çivisi çıkmış bu ülkenin çivisini yerine çakmak isteyen bir yurtsever gibi…
Direnişinizi ve süreci anlatabilir misiniz?
KAKİL YAZAR: Şişli Belediyesi’nde yaklaşık 15 yıl çalışan bir işçi olarak, 2019 Aralık ayında işten atıldım. Atılmamın temelinde yatan şey sendikal faaliyetlerimden ötürü ama gerekçe ise emeklilik günlerimin dolduğunu söyleyerek iş akdimi feshettiler. Sendikal birikimimden ötürü şeyi de söylemiştik bu bir işçi kıyımıdır. Çünkü benden hariç 400 işçiyi daha bu yöntemle işten attılar. Dolayısı ile mahkemeye verip davalarını kazanan birçok arkadaş oldu.
Kaç yıl çalıştınız?
15 yıl çalışmıştım. Muammer Keskin Şişli Belediye’sinin son başkanı seçimle gelirken belediyede kendince yeni bir yol haritası çizmeye çalıştı. Yani belediyede yeni bir şekilleniş, yeni bir oluşum yaratarak, kendisine yeni bir siyasal gelecek oluşturma çalışması içine girmişti.
İlkönce müdahalesi daha çok sendikaya müdahale oldu. Gelir gelmez beni tasfiye ederek kendine yakın bir ekibi oraya koydu. Bu ilişkiler biraz şeydi oraya çok fazla girmeyeceğim ama bugün hala o sendikal şey üzerine yürümeye çalışıyor. Bir sürü işçiyi işinden etti.
Hangi sendikaya bağlısınız?
DİSK GENEL İŞ’e bağlı 3 Nolu şubeyiz biz. 10 Aralık 2019’da beni işten attı. Atarken de şeyi söylemiştim, yani uğraşmayın, atarsanız direniriz, direnişte bu saldırıyı her şekilde püskürtürüz demiştim o zamanki yöneticilere. Bugün 730 günü aşkın süredir direniyoruz.
Bizim o gün de atılmamızdaki neden benim cephemde genel olarak anlaşılan şey sendikal yol temizliği idi. Ve onu başardı. Başarıyla birlikte birçok yaklaşık 400 arkadaşımızı bu şekilde işten attı.
Sendikal yol temizliği dediniz. Bunu biraz açabilir miyiz? (Genel İşte çok büyük problemler olduğunu biliyorum da Muammer Keskin ne yapmak istiyor öğrenmek istiyorum)
Şöyle; Her işverenin hayalinde kendisine uysal bir sendikal oluşum ister. Nitekim gelir gelmez de bunu yaptı. Bunu yaparken de çok ciddi şeyle yaptı, örneğin diyelim ki sendika genel merkezini, Genel İş’i bir şekilde kendi çizgisine getirdi. Çünkü karşıma onların hepsi çıktı(sendika seçimlerinde) yani Genel İş yöneticilerinden tutalım da rakip olarak gördüğü Sarı Gül’ü dahi alıp karşıma dikmek durumunda kaldı. Buna rağmen de çok az bir farkla seçimi alabilmişlerdi. Bu onların canını çok ciddi bir şekilde yakmıştı. Dolayısı ile son hamle benim iş akdimin feshine döndü.
İşten atıldığımda ben otomatikmen eylem yerine oturduğumda benden önce işten atılmış bazı arkadaşlar vardı. Onları tazminatsız işten atmışlardı. 5-6 arkadaş ben oraya oturunca da benim yanıma gelip eylemlerini sürdürmeye başladılar. Direnişi 6 işçi arkadaşla sürdürmüştük. Eylemin üçüncü ve dördüncü ayında şöyle bir yöntem izledi. Tazminatsız işten attığı tüm işçilere şeyi teklif etti işveren, sizin ihbarlarınızı da vereceğiz, tazminatlarınızı da vereceğiz. Tek şartımız eylem yerinden kalkmanız.
Direnişin gücü aslında bu, değil mi?
Evet direnişin gücü… Sonuçta tazminatsız işten atılan bu işçilerin mahkemeleri sonuçlanmadan bu arkadaşları eylem yerinden kaldırdılar. Biz o zaman iki kişi kaldık. Ben ve Turan Aktaş arkadaş kalmıştık. Ve o süreçte şöyle bir yöntem daha izledi. Bana şey teklifinde de geldiler; Sendikada Örgütlenme Sekreterliği verelim
Oho ho ho ho diye güldüm şaşkınlıkla.
Çocuğunu işe alalım
Ooooo gerçekten miiiii?
Hatta daha ileri giderek para teklifin de bulundular.
Oooooo çok güzel diye gülüyorum. Vay be! Sonra neler oldu?
Ben de orada şunu söyledim; Böyle ahlaksız tekliflerle gelmeyin. Sorun çok basit. İşimizi verin, haklarımızı verin. Bunun ötesinde sizden istediğimiz çok da farklı bir şey yok. Beni ve arkadaşlarımı işe geri alın. Bunun dışında bir talebimiz yok.
DİRENİŞE ÖRGÜTLENEN SALDIRILARDA ÇATLAKLAR…
Bundan sonra da direnişimiz sürdürmeye devam ettik. Sonra bu arkadaşlar da yanımıza geldi. Onlar da kendi hikayelerini anlatır ama biz o zamandan bu yana direnişimizi sürdürdük. Direnişimiz boyunca gerek zabıta arkadaşlar gerekse polis üzerinden çok ciddi saldırılar yapıldı bize. Bi aşamadan sonra özellikle benim sendikal kimliğim üzerinden zabıta arkadaşlar içerisinde bir çatlaklık yaşandı. Birbirlerine tavır koymaya başladılar. Biz bundan sonra direnişe müdahaleye gitmiyoruz dediler.
Bu da çok güzel değil mi?
Doğru. Sonuç itibarıyla orada arkadaşların tavrından dolayı zabıtayı geri çekmek zorunda kaldı. Yaşanan çatlaktan dolayı işçiler arasında ayrışım yaşanacağı kaygısıyla zabıtayı çekti.
Yarın: POLİSLERE KIYAK, ÇALIŞANA MOBİNG!