Dersulu, haklarında yürütülen soruşturmada gizlilik kararı alındığını, bunun soruşturmaya esrarengiz bir hava katmak amacıyla yapıldığını söyledi. Dersulu, tutuklanma gerekçelerinin “adli kontrol tedbirinin eylemlerini sürdürmelerine engel olmaması” olarak gösterildiğini ifade etti ve “yaşanılan zulmü 12 Eylül ile kıyaslamak zulmü hafifleştirir” dedi. Destek çağrısı yaptı. Direnenleri selamladı.
Mehmet Dersulu’nun mektubu şöyle;
Yüksel’den İnsan Hakları Anıtı’nın önünden seslenmiyorum bu kez! Biliyorsunuz 13 Ağustos’tan bu yana artık tutsak bir Yüksel Direnişçisiyim. Muhtemelen bu durum bir süre daha böyle devam edecek. Memleketimizin soğuk nezarethanelerinden sonra, işimizi, onurumuzu savunduğumuz için tecrit uygulamalarıyla meşhur F Tipi hücredeyim. Bu kez de tecrit ile sesimizi kesmeye, bizi susturmaya çalışacaklar.
Ama ülkemizin bir Yüksel ruhu var. Zaman değişir, yer değişir buna bağlı olarak direnmenin şekli de değişir. Fakat bir haksızlık varsa, illa ki direniş de vardır. Bu ruhun hangi zorluklarla oluştuğunu anlatmayacağım. Çünkü bilindiğini düşünüyorum. Ancak bu ruhun nasıl yok edilmeye çalışıldığını henüz çoğu kişi bilmiyor. Bu mektubumda bunları anlatmak istiyorum size.
Ben ve arkadaşlarımın tutukluğunu anlatmak için, içinde adalet ve hukuk geçen kelimeleri anlatmak oldukça zor. Çünkü biz Yüksel Direnişçileri hukuki bir kararla tutuklanmadık. Yaşadıklarımızı anlatınca siz de hak vereceksiniz.
Hakkımızdaki soruşturmanın içeriğini bilmiyoruz. Bir içeriği olduğunu da düşünmüyoruz. Gizlilik kararıyla esrarengiz bir hava yaratılmaya çalışılarak, üzerimizde bir suç şüphesi oluşturmaları gerekiyordu. Bunu da artık iflas etmiş bir gizlilik kararıyla uyguladılar.
Nedir “büyük suçumuz” onu da tutuklama gerekçesinden öğrendik! “Adli kontrol yükümlülükleri eylemlerini sürdürmelerine engel olmadığı için” denilerek, tutuklanmamıza karar verildi. Belki de mizah alanına giren bir gerekçe ile altı kişi tutuklandık. Hukuksuzlukların, adaletsizliklerin, 12 Eylül ile kıyası yaşanılan zulmü artık hafifleştirir! Her şeyin özel politikalarıyla belirsizleştirilmesi, hakkınızı arayacak hiç bir kurum ve mercinin olmayışı çok daha büyük bir zulüm!
Bize adres olarak OHAL komisyonunu gösterdiler. Komisyon benimle ilgili başvuruyu reddetti. Gerekçe olarak da ihraç edilmemden 2 yıl 3 ay sonra “işimi geri istiyorum” eylemlerimden dolayı açılmış bir dava gösterildi. Ve dahası şimdi tutuklanmamıza gerekçe olan suçlamalar arasında 28. ACM’de devam eden tutuksuz yargılandığımız dava içeriğiyle aynısı gösterildi.
Yani mükerrer bir dosya ile tutsak edildik. Şimdi biz kime anlatalım bunları ve kime anlatalım eylem yapmanın anayasal bir hakkımız olduğunu?
2 binden fazla defa gözaltına alındık, 1 milyondan fazla para cezası kesildi. Onlarca dava açıldı. Gülnaz Bozkurt’un saçları kökünden yolundu. Nazan Bozkurt’un yüz kemiği kırıldı. Astım hastası ve kalp pili takılı olan Acun Karadağ’a 1 metre mesafeden gaz sıkıldı. Mahmut Konuk’un boynu kırılmaya çalışıldı. Benim, Alev Şahin’in ve direnişi destekleyen dostlarımızın kanayan yüzleri, moraran kol ve bacakları uğradığımız linç de cabası…
Hiç biri tutuklanmamıza gerekçe olan bu neden kadar bizi şaşırtmadı!
Kaçabilirler diyemiyorlar, çünkü 1373 gündür Yüksel’de eylemdeydik. Ayrıca ben ve Nazan hakkında başlatılan soruşturmayı ve gözaltına alınacağımızı bildiğimiz halde işimizi istemeye, onurumuzu savunmaya devam ediyorduk. Alev gözaltına alınacağını bildiği halde, Düzce’de eylem alanına gitmişti.
Direnişimizi, HAKLI taleplerimizi bildikleri halde, çok defa bizi korkutmaya, kaçırmaya çalıştılarsa da; biz meşruluğumuzla hakkımız olan güvenle Yüksel’i hiç terk etmedik. İşimize dönene kadar da terk etmeyeceğiz.
Şimdi bir kez daha büyük terör operasyonu yalanıyla, hak mücadelemizden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Dört yıla yakın zamanda kullandığımız pankartlar, hapishaneden gönderilen tutsak mektupları, eylemlerde kullandığımız önlükler, çıkardığımız basın bültenleri, örgütsel döküman diye tutanaklara kaydediliyor. Şimdi o gizlilik kararı alınan dosyanın oluşturulacak olan iddianamesine bunların ne şekilde ekleneceğini merak ediyoruz.
Diyoruz ki yazın İddianamemizi, haklılığımızı bir kez daha anlatalım mahkeme kürsülerinde!
Bizi tutuklayanlar büyük bir yanılgı içerisindeler. Haklı olanların ve hakkı için direnenlerin eylemini hiç bir güç engelleyemez!
Tarihte kimse kimseye haybeye hak bahşetmedi. Hukukun zorbaların iki dudağı arasındaki yasa olmaktan çıkaranların, soyunu hakkımızı arayarak bugün biz temsil ediyoruz. Ve çıkacağımız kürsüde tarihten ve hakkımızdan aldığımız bu vekaletin hakkını vereceğiz!
Adaletsizliğe asla boyun eğmeyeceğiz. İstiyoruz ki siz de bu Haksızlığa karşı bizim yanımızda olun!
Yüksel de yeniden görüşmek üzere. Selam ve sevgilerimi sunuyorum.
Mehmet Dersulu