İnsanın yazacak konu sıkıntısı çekmiyor olması ne üzücü. “Ne yazacağım” diyen kimse yok, her gün yazacak birçok konu veya olay düşüyor gündemimize. Sizler de dikkat ettiniz mi bilmiyorum, onca konu içinde özellikle bugünlerde en çok damadın istifa mektubuna yazdığı “At izi it izine karıştı” sözündeki durum yaşanıyor. Tabi burada kendine “at” diğerlerine “it” demek istemiş. Ben de kırmayayım damadı ne “senden at olmaz” diyeyim ne de “it bile olamazsınız” diyeyim. Atgiller ile İtgiller dalaşmış diyeyim biz de seyredelim o zaman.
İtgiller ile Atgiller’in dalaşı aklıma Kemal Sunal’ın en sevdiğim filmlerinden biri olan Tosun Paşa’yi getirdi. Elbette bunların kavgasında ne Kemal Sunal’ı bulabiliriz ne de Şener Şen’i fakat Yeşil Vadi’yi bulabiliriz. Dalaştıkları vadi üç tarafı deniz bir tarafı kara parçasından oluşan, yedi bölge 81 ili olan Varaklı Vadi. Yani Seferoğulları ile Tellioğulları’nın kapıştığı Yeşil Vadi bunların Katarlılara sattıkları vadiden daha küçük.
1976’da çekilen komedi filmi Tosun Paşa 1 saat 30 dakikada gerçek dünyamızla yüzleşmemiz için gereken mesajı verdi ve bitti. Maalesef gerçek hayatta Varaklı Vadi kavgası 18 yıldır devam ediyor. Atgiller ile İtgiller’in dalaşı her gün farklı bir bölümle karşımıza çıkıyor. Yorulmadık mı? Hem de nasıl. Bıkmadım mı? Offf hem de nasıl. Yorulduk bıktık en çok da bir değil birçok kişinin kendini Varaklı Vadi’nin Paşası sanmasından bıktık.
Her sabah saat 8 de başlayan dalaşmaları gece geç saatlere kadar devam ediyor. Hâlâ kendi aralarında Varaklı Vadi’de en çok kimin borusu ötüyor ona karar veremediler. Görünürde bir kişinin borusu ötüyormuş gibi ama inanmayın. Varaklı Vadi’nin hava durumuna göre boru el değiştiriyor. Bir hafta önce elinde borusu olanın aniden borusunun elinden alındığını görüyoruz. Borusu susmayanlardan birinin aniden “hasta” denilip öldüğü haberini alıyoruz. Boru ile ortadan kaybolanların, borusunu teslim ettiğine şahit oluyoruz. Hele bu aralar durum daha vahim bir hâl aldı. Sabah erken kalkan boruyu öttürüyor, sonra ertesi günü Varaklı Vadi’nin Vahim Paşa’sı ter kan içinde çay fırlatmaktan dönüyor ve boruyu alıyor eline öttürmeye başlıyor. “Dün öten bizden değil” diyor çıkıyor işin içinden.
Sakın Vahim Paşa konuşunca Varaklı Vadi için kavgaya tutuşan Atgiller ile İtgiller’in barıştığını sanmayın. Aksine Vahim Paşa konuştukça kavga daha da artıyor. Varaklı Vadi’yi kendi babalarının vadisi sanan, Vahim Paşa’nın kırpık bıyığının kıllarıyla yapışık yaşayan Sıyrık Paşa, Kel Paşa, Kıytırık Paşa, Belirsiz Paşa, Zart Paşa ve Sıyrık Paşa’nın eline koç yumurtası alarak Varaklı Vadi’ye Yeraltı Vadisi’nden gelen dava arkadaşı Zıppır Paşa.
Ben birkaç paşa adı yazdım ama sanmayın Varaklı Vadi’de yaşayan paşalar bu kadarcık. Atgiller ile İtgiller’in yarısı paşa diğerleri de paşaların borusunun deliğini silen sefiller.
Kendi aralarında birbirlerini yedikleri duyulmasın anlaşılmasın diye verdikleri emek doğrusu takdire şayan. Mesela aniden Tik Paşa çekip gitti, neden gitti, kapalı kapılar arkasında Tik Paşa’ya ne yaptılar, nereye gitti anlaşılmadı. Ölünün arkasından konuşur gibi hep bir ağızdan “Tik Paşa’nın Varaklı Vadi’mize kıymetli hizmetleri olmuştur” dediler fakat Kel Paşa’nın “tiktir olup gitti” dediğine dair duyumlar geldi. Hatta ben söyleyenin yalancısıyım Varaklı Vadi’nin sözcüsü Kıytırık Paşa basına varaksız bir açıklama yaptıktan sonra “tikimden aşağı doğru gitti” dediğini duydum.
Varaklı Vadi’yi paylaşma esnasında yanlarında olanların sesi soluğu her gün farklı bir şekilde duyulmaya başlandı. Bir akşam aniden Ağlak Paşa’nın varaklı bir konuşma yaptığı haberi gündeme düştü. Doğrusu ben şaşırmadım ama Ağlak Paşa’nın oğlu şaşırdı ya da şaşırmış rolü yaptı. Doğrusu Atgiller ile İtgiller’i anlamak zor. Babası sayesinde Paşa olan evlat aniden babasının varaklı konuşmasına katılmadığını Varaklı Vadi’nin tek paşasının Vahim Paşa olduğunu söylemesi önceden hazırlanmış bir konuşma da olabilir. Biz seyirciler artık anladık, bu Atgiller ile İtgiller’in, Varaklı Vadi’nin tamamını ele geçirmek için yapmayacakları düzme darbe, çevirmeyecekleri kalitesiz film, patlatmayacakları yalan, boğdurmayacakları damat, göçürmeyecekleri paşa, söndürmeyecekleri ocağın kalmayacağını.
“Gökten bir elma düştü biri okuyanın başına” demeyeceğim, biliyorum bu bir masal değil, fakat masal gibi algılıyorum ve biliyorum artık gökten bizlerin başına düşen elmayı Varaklı Vadi’nin Vahim Paşa’sı alıyor. İki dilimini kendine ayırıyor, bir dilimini miksere koyup püre yapıp yanındakilere dağıtıyor, bir dilimini mutfak robotundan geçiriyor posasını sefillere dağıtıyor. Varaklı Vadi’yi vahim duruma düşüren Vahim Paşa gidene kadar gökten elma düşmeyecek biliyorum. Umarım Varaklı Vadi’yi dişleriyle ezip posa haline getirmeden gider.