Amerika Birleşik Devletleri’nde uzun yıllardır Afrika kökenlilere karşı özellikle polislerin uyguladığı orantısız güç son dönemde iyice gündeme oturdu. George Floyd’un boğazına bir polisin dizini dayayarak ölümüne neden olması sonrası Floyd’un hayatını kaybetmesiyle ülkenin dört bir yanında Black Lives Matter (Siyahların Yaşamı Değerlidir) hareketini destekleyen protestolar başladı.
ABD Başkanı Donald Trump ise bu protestoları kendi tabanını birleştirmek için bir fırsat olarak gördü ve polise daha fazla yetki tanırken, kimi noktalarda federal güçleri devreye soktu. Bunca güce ve ayrıca koronavirüs krizine karşın yaşananlara isyan eden Amerikalılar durmadı.
Olayların tam yatışmaya başladığı sırada polisin, yanında üç çocuğu bulunduğu sırada Jacob Blake isimli siyahiye sekiz el ateş edip felçli bırakmasıyla durulmakta olan olaylar yeniden alevlendi. Ne var ki bu sefer protestolar daha da ileri gitti. İlk olarak Milwaukee Bucks, NBA playoff serisinde bu olay nedeniyle boykota gittiğini açıkladı ve Orlando Magic ile oynayacağı maça çıkmadı.
Sosyal adalet ve siyahilere yönelik uygulamaların son bulması için gerekli yasal zeminin hazırlanması talebiyle başlayan boykota diğer takımlar da katılırken, Amerikan basket dünyasının önemli isimleri de destek verdi. Sonrasında ise Amerikan futbol takımları yeni sezon öncesi antrenmana çıkmayı boykot etti veya takım olarak sosyal adalet istediklerini belirten mesajlar yayınladı.
Bütün bu gelişmelerin sonrasında neler olacağı belirsizliğini korusa da ABD’de polisin azınlık vatandaşlarına yönelik orantısız güç kullanmasına karşı kimi yasaların çıkacağı öngörülüyor.
ABD’de bunlar yaşanırken Türkiye’de de pek çok hak ihlali gündemde. En basitinden kadınlar tecavüze uğruyor, katlediliyor. Ancak tecavüzcü, katil erkekler yeterli cezayı almadan cezaevinden salıveriliyor. İstanbul Sözleşmesi tartışmaları yaşanırken bu salıverilmelere çok güçlü bir itiraz da yükselemiyor.
İşte bu noktada insanın aklına, herhangi bir futbol veya basketbol takımının bir maçını, en olmadı bir antrenmanını kadınlara, çocuklara ve hayvanlara yönelik şiddete karşı verilen cezaların arttırılması talebiyle boykot edip etmeyeceği geliyor.
Ahmet Talimciler ile yaptığımız Geek Futbol programında bu konuya değindik ancak özellikle maç boykotunun, sendikal hareketin gelişmediği Türkiye’de olamayacağına kanaat getirdik. Yine de en azından bir antrenmanın boykot edilmesi veya takım halinde bir video çekilip sosyal medyaya yüklenmesi güzel olabilirdi.
Amerika’da boykota katılan sporcuların hepsi siyahi değil. Hatta Tennessee Titans’ın Instagram’a yükledikleri videoda takımın oyun kurucusu Ryan Tannehill kendisinin beyaz olduğunu, siyahi arkadaşlarının yaşadığına benzer bir olay yaşamadığını ve çocukları için hiçbir zaman endişelenmediğini dile getirdi.
Kısaca, “Ben beyazım. Polis ne bana, ne de çocuklarıma bu şekil davranamaz. Ayrıca param ve gücüm de var” demedi.
Türkiye’de pek çok karşı çıkılacak konu olsa da toplumun farklı kesimlerini bir araya getirecek en önemli meselelerin başında kadınlara yönelik şiddetin cezasız kalması geliyor. Sonuçta futbolcu ya da basketbolcuların eşleri, sevgilileri, nişanlıları, kız kardeşleri, anneleri var. Onlar için ses çıkarabilir, boykot etmeseler bile bir video ile kadınlara yönelik şiddete karşı cezaların arttırılmasını isteyebilirler. Tabii Bankalar Birliği anlaşmasını imzalamış, vergi borçları olan kulüplerin bu gibi hareketleri yapmaları beklenmemeli.
Yine de bir takım kadınlara, çocuklara ve hayvanlara yönelik şiddete karşı boykota gidecek olsaydı acaba hangisi olurdu? Boykota giden takımı hangileri izlerdi?
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.