Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen İçişleri Bakanlığı bütçesine ilişkin görüşmeler sırasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Osman Şiban ve Servet Turgut’a ilişkin kimi ithamlarda bulundu.
Bu konuda kendi adına ilk kez açıklama yaptığını söyleyen Soylu, Şiban ve Turgut’un “milis” olduğunu ileri sürdü.
Bakan Soylu, HDP Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir’in “Biz bir kez daha buradan soruyoruz: Servet Turgut’a ne oldu? Dünyada faşist yönetimlerin işkence ve katletme yöntemi olan ve 90’lı yıllarda Kürt halkına karşı uygulanan helikopterden atma, iktidar tarafından tekrar devreye konuldu. Bu işkencenin, bu cinayetin ardından, başta hükûmet olmak üzere, ilgili yetkililer işkenceyi savunan, işkencecileri koruyan bir tutum sergilemiştir” sözlerine şöyle karşılık verdi:
Bizimkiler kovalıyorlar, köpeklerle de kovalıyorlar, buluyorlar, çatışmaya giriyorlar ve ölüyor. Hemen 200 metre veya 300 metre hemen yakınında bakın, bombalanıyor, operasyon yapılıyor, Servet Turgut, olayın olduğu yerde. Bir kovalamaca oluyor, hafif böyle yakalarken darplaşma oluyor, ardından ‘Ben değilim, bu adamlara ev sahipliği yapan Osman Şiban’dır’ diyor. İlk, Osman Şiban’ı o veriyor, ev de Osman Şiban’ın evi, sonra Osman Şiban’ı alıyorlar ve oradan sonra da helikoptere bindiriyorlar ama bu esnada üç şehidimiz var. İlk helikopterle üç şehit gidiyor, başka bir helikopterle iki terörist gidiyor, en son terörist ve Servet Turgut, Osman Şiban hepsinin bulunduğu helikopterde o üçüncü helikopterle beraber naklediliyor.
Hiçbirinizin benim kadar helikoptere bindiğinizi zannediyor değilim, paşalarım hariç. Bakın, helikopterin yukarıdan şeyinin açılıp aşağıya atılması gibi bir şeyin akla ziyan olduğunu bana sorduklarında ben söyledim. Şimdi, neticede bindiler geldiler ve bundan sonrası, eğer bir şey olmuşsa, ne olmuşsa… Yani hem idari soruşturmamız hem de adli soruşturmamız, hem savcılık hem Mülkiye Teftiş, burada ne varsa biz bunun sonucunu ortaya koyarız ama bilesiniz ki yani komutanları bir terörist tarafından şehit edilmiş. Milis oldukları ve bunlara yardım ve yataklık yaptıkları apaçık ortadaki bir meseleyi böyle ortaya koyuyorum. Bakın, hüküm de vermiyorum. Olayın sonrası için bir hüküm vermedim.
NE OLMUŞTU?
Van’ın Çatak kırsalında operasyona çıkan askerler tarafından 11 Eylül’de gözaltına alındıktan 2 gün sonra yoğun bakım ünitesinde oldukları ortaya çıkan iki yurttaştan Servet Turgut gördüğü ağır işkence nedeniyle yaşamını yitirmiş, ağır yaralanan Osman Şiban ise günler sonra taburcu edilmişti.
Bağımsız İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Turgut ve Şiban’ın durumuna ilişkin hem olay yerine gidip yaptığı incelemeleri hem de görgü tanıklarının anlatımlarını raporlaştırmıştı.
2 Kasım’da Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla raporu açıklayan Ahmet Şık, tedavisine Mersin’de devam edilen Osman Şiban’ın anlatımlarına da raporunda yer vermişti.
Anlatımlarına yer verilen Osman Şiban, helikopterde dövülmeye başlandıklarını, indikleri askeri kışlada helikopterden itildiklerini ve burada toplanan 100’den fazla asker tarafından linç edildiklerini söylemişti.
Ahmet Şık da raporun sonuç kısmında şu ifadelere yer vermişti:
Yani faillerin yalanı, müdafilerin gerçeğine dönüşmüş, olayın aslını oluşturan kitlesel bir dayak ve linç işkencesi gölgede kalmış demek yanlış olmayacaktır. Halen tedavisine devam edilen Osman Şiban’ın yere inen helikopterden askerler tarafından arkadan itilerek beton zemine düşürülmesini ‘Atıldık’ diyerek ifade etmesi, ‘Helikopterden atıldılar’ iddiasının yaygınlaşmasında rol oynadı.
Osman Şiban’ın anlattıklarından yola çıkılarak, Servet Turgut’un ölümüne, kendisinin de ağır yaralanmasına neden olan olayın sebebinin helikopterden atılma değil, kitlesel dayak olduğu anlaşılmaktadır.