14 yaşındaki mevsimlik Kürt işçi Şilan kızın suratına indirilen yumruk…
Bu yumruk sadece bir yumruk değil tabi, bu yumruğu atan sefilin kafasına sokulan ırkçılık ve emek düşmanlığının ilerlemiş kin ve nefretinin dışa vurumu bu.
Mardin Mazıdağı nere Sakarya Akyazı nere…
Yüzlerce kilometrelik yolları karın tokluğuna para kazanmak için kat etmek bir yana, sağlıksız ve insani olmayan barınma ve beslenme koşullarından mahrum olarak çalışmak diğer yana ve günde 80 TL karşılığı on iki saat aralıksız çalışmakta başka bir yana…
Bütün bu zorluklara ilaveten birde etnik kimliğin ve kültürün nedeniyle sadece Kürt bir işçi olduğun için hakarete ve ırkçı saldırıya uğramanda oda başka bir yana…
Mardin/Mazıdağlı Demir ailesi Sakarya Akyazı’da bulunan Cebecioğlu ailesinin fındıklığına mevsimlik tarım işçileri olarak dört gün önce çalışmaya geliyorlar.
Bahçe sahibinin torunu “biraz yana kayın” demiş ve sonra “ne o öyle it sürüleri gibi oraya buraya kayıyorsunuz” diye küfür etmeye başlamış.
Orada bulunanlarda bu duruma karşı tepki gösterince işin içine bahçe sahibi ailenin diğer fertleri girerek, çoluk çocuk kadın kız demeden tekme, tokat, yumrukla bir tonda küfür ederek saldırmışlar.
Şans belki, tesadüfen oradan geçen başka bir minibüste Demir ailesinin akrabaları duruma müdahale etmişte canlarını kurtarabilmişler.
Aile babası Kasım Demir “yoksa bizi öldürürlerdi” diyor.
Baba Demir “bu saldırı tamamen ırkçılık yani biz Kürt olduğumuz için yapıldı.” diye ekliyor.
Ancak Ak Parti Sakarya milletvekili Ali İhsan Yavuz,bu olayı “Manipülatif haberciliği iş edinmiş sözüm ona bazı sitelerin” çarpıtması olarak yorumluyor.
Aslında biz kendisinden “hiçbir şey olmadıysa da bir şeyler olmuştur” minvalinde bir açıklama bekliyorduk. Ancak onu bile söyleyemedi.
Saldırıya uğrayan Demir ailesi olay yerinden hızla ayrılarak Mardin’e doğru yola çıktı. Aile Mardin’e ulaştı. Mardin barosu Demir ailesinin savcılığa ifadelerini verdiğini açıkladı.
Bakalım bu ırkçı saldırı hakkında açılacak davanın akıbeti ne olacak.
Bu tür ırkçı saldırılara karşı yargının vereceği karar bu ve benzer olayların önlenmesinde caydırıcı bir rol oynayacağı unutulmamalıdır.
Mevsimlik tarım işçileri çalışanlar içinde zaten sosyal bakımdan en korumasız ve en güvencesiz çalışan grubunu oluşturuyor.
Kürt iseniz bunlara ilaveten birde can güvenliği sorununuz ekleniyor.
Bu arada yeri gelmişken şu mevsimlik tarım işçiliğine biraz daha yakından bakmaya çalışalım.
Türkiye’de toplam istihdamın ¼’ü tarımda çalışıyor. Altı milyondan fazla bir istihdam demek oluyor bu oran…
Bu istihdamın yaklaşık %8’i düzenli ücretli çalışan tarım işçilerinden oluşuyor. Buda beş yüz bin civarında tarım işçisi demektir. Sektörde sosyal açıdan en avantajlı kesimi de bunlar oluşturuyor.
Mevsimlik tarım işçileri ise tarım sektörünün en korumasız ve en dezavantajlı kesimini oluşturuyor.
Tahminen üç yüz binden fazla oldukları bilinen bu işçilerin, çalışma yasalarında 2010 yılında çıkarılmış Başbakanlık genelgesi dışında (yasa değil ikincil bir düzenleme genelge) yaptıkları işi düzenleyecek bir karşılığı olmadığı gibi hemen hepsi asgari ücretin altında gelire sahip ve sosyal güvenceleri de bulunmamaktadır.
Mevsimlik tarım işçilerinin çoğunluğunu doğu ve güneydoğu bölgesinden gelen Kürt işçiler oluşturmaktadır. Suriye savaşı sonrası bunlara Suriyeli göçmen işçilerde katılarak onlarda azımsanmayacak sayıda mevsimlik tarım işçiliği yapmaktadırlar. Bir de Ermeni ve Gürcü mevsimlik işçiler var ama onlara sayıca daha bir azınlıktalar.
Mevsimlik tarım işçileri arasında çocuk işçilerde bulunmaktadır. Bu çocukların hepsi eğitim hakkında mahrum kalmakta ve sınırlı eğitim ile yetinmektedirler. Ayrıca ağır çalışma koşullarının yanı sıra beslenme, barınma ve sağlık sorunları yaşamaktadırlar.
Oysa çocukların 15 yaşına kadar çalıştırılmaları yasal olarak yasaktır.
Evet…
Kürt olmak, sadece mevsimlik tarım işçileri için sorun değil, hayatın her alanında çeşitli sorun, baskı ve şiddetle karşı karşıya kalmak için yeterli bir etnik kimlik sahibi olmak demektir.
Mesela, Milli Eğitim Bakanlığı Ağustos ayı sonu itibarıyla yirmi bin sözleşmeli öğretmen ataması yapılacağını açıkladı.
Bu açıklamaya ile genç öğretmenlerin bir kısmı çok sevinse de bir grup öğretmen adayı da hiç sevinemedi.
Çünkü bu atama kararnamesiyle Kürtçe eğitim veren öğretmenlere sadece 1 kontenjan verilmişti.
Oysa bazı üniversitelerin Kürt Dili Ve Edebiyatı bölümleri 2012-13 yıllarında öğrenime açılmış ve 2016-17 yıllarında ilk mezunlarını vermiş olsa bile bu eğitimi tamamlayan 1500 Kürtçe öğretmenin ancak %10’nu atanabilmiş.
20 milyon Kürt vatandaşın yaşadığı bir ülke burası ve bu yapılan açıkça asimilasyoncu şoven bir eğitim politikasıdır.
Mardin Artuklu Üniversitesi ve daha sonra da Dicle Üniversitesi, Kürtçe tez yazımını yasaklayarak akademi düzeyinde bile işlerin bu duruma getirileceği görülmüştü.
Kürt olarak doğmak, Kürt gibi dilinle kültürünle özgürce yaşamak ve bir Kürt olarak ölmeyi Kürtlere haram eden ırkçı ve şoven zihniyetler var oldukça hiç kolay değil…
Bunu kolaylaştırana kadar demokrasi mücadelesi vermeye devam edilecek…
Başka çaremiz yok…