“Beni bulup getirmek gerçekleri değiştirecek mi Tayyip abi?” diye soran Sedat Peker, “Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip abi, uluslararası bir komplo olduğunu, bunun merkezinde benim olduğumu isim vermeden anlattı. Devlet, bulup getirir. Orada bir sıkıntımız yok” dedi.
Sedat Peker’in açıklamalarının bir kısmı şöyle:
“Adet olduğu üzere müsaade ederseniz yine yoklama yapmak istiyorum. Ancak bu sefer yoklamada Süslü Süleyman’a tek ayak cezası vereceğim. Çünkü çok ayıp şeyler söylemeye başladı. Bilinçaltındaki yaşadığı olayları dışa vurmaya başladı. Tek ayak üstünde durma cezasını hak ettiğine inanıyorum.
Düşkün Abdulkadir orada mısın? Sülüman sen zaten buradasın. Operasyon hazırlattırıyorsun ya senin elemana. Çalışıyor, bütün milleti nasıl toplayacağız, dev bir organizasyon, DHKP-C, FETÖ bağladın, bağladın ya.
‘SÜLEYMAN, BUNDAN SONRA SEN BANA, ‘DOKTORUM’ DİYECEKSİN’
Bizim Süslü, aslan Süleyman biliyorsunuz kadın iç çamaşırları olayı, ahlaksız, makamı hariç. Ondan sonra da çocuk pornosu olayını çıkardı. Freud, psikanalistin temel ilkelerinde bilinçaltının dışa vurumu diye bunu inceliyor.
Maslow’un hümanist psikolojisinde anlatmış olduğu tedavi sistemi Süleyman’a uygun değil. Çünkü Süleyman’a bir an önce müdahale edilmesi lazım ve sorunun üstüne gidip bir an önce o sorunla yüzleştirmemiz lazım. Süleyman, bundan sonra sen bana, ‘Doktorum’ diyeceksin. Biz seninle artık ahiretlik olduk. En son programda söylediklerinden sonra bizim seninle ayrılmamız mümkün değil.”
“Yanlış anlamazsınız size de bir şey söylemek isterim. 40 yaşından küçük olan kardeşlerim, bence sizin bir sorununuz var. Televizyonlarda gördüğünüze inanıyorsunuz, inanmayın dedim, şimdi ben anlatıyorum bana inanıyorsunuz. Ben, ‘Bana da inanmayın’ dedim. Çünkü bu dünyada değişmeyen bir üçlem vardır. Bir insanı korku öldürür, şüphe yaşatır, cesaret de başarıya götürür.
Şimdi siz, özellikle benim söylediklerim de dahil olaylara şüpheyle bakarsanız daha çok incelerseniz doğruyu daha iyi yakalamış olursunuz. Ben de her insan gibi yalan söylemişimdir hayatımda, ama az ama çok. Fakat ben sizinle akit yaptım. Allah’a yemin olsun sizinle olan akdimi bozmam. Söz namus, o yüzden dolayı yalan söylemeyeceğim. Ama benim söylediklerime lütfen inanmayın. Özellikle çakma gazetecilere sakın inanmayın.”
“Mesela bu çakma solcularla çakma gazeteciler çoğunuz geçmiş tarihlerde bana küfür yazdınız. Tahmin edebiliyorum. Orada size dediler ki ‘Muhalifleri öldüreceğim, muhalifleri bayrak direklerine asacağım, oluk oluk kanlarını akıtacağım’ dedi.
“Ben muhalifleri bayrak direğine asacağım, oluk oluk kanlarını akıtacağım” sözünü getiremeyecekler çünkü öyle bir şey söylemedim. Ama o kadar sık tekrar ettiler ki herkes öyle biliyor. Ben 15 Temmuz anma etkinliği yapılırken bir tane asker ‘Hero’ tshirtüyle girip psikolojik algı yapıp o zaman insanlarda korku vardı. Üst perdeden bir giriş yapayım dedim, siz de cezaevinde arkadaşlarınızı çıkaracakmışsınız, vatan evlatları da orada olacak FETÖ’cüler sizi boyunlarınızdan bayrak direklerine asacağız, ben muhalif demedim.
Rize’de yaptığım konuşmada da, ‘Hamile karılarının yanında şehit edilen kocalarının, çocuklarının yanında şehit edilen babalarının intikamını sizden alacağız. Size merhamet etmeyeceğiz. Oluk oluk gerekirse kanlarınızı akıtacağız’ dedim. Bu konuya sonradan değineceğim. Bunu şundan dolayı söyledim; aynı yalanı defalarca hızlı bir şekilde tekrarlarsanız toplumun buna inanmasını sağlarsınız.
Bir de kardeşlerim sizin mesela TV’de anlatılanlara inanmamanız için size geçmişte yaşanılan mevcut olan değil başka bir başbakanlık dönemi 2 tane skandal anlatacağım. İçinde bütün herkes var. Orada da bağırıyorlardı, temiz toplum diye.
Sloganı o dönemki başbakanın temiz toplumdu. Onun da, ailesinin de, gazete patronlarının, benim içinde olduğum…
Amacım birilerine sizi düşman etmek değil. İyi yazarlar var, onları mutlaka siz biliyorsunuz. Geri kalana inanmayın. Bizim düşkün Abdulkadir bir yazı yazmış. ‘Sayın Cumhurbaşkanımız bu uluslararası komployu, savaşı kazanacak, çökertecek’ demiş. Sana 50 kere anlatmadık mı düşkün Abdulkadir? Kameraya, tripoda, zekâya yenileceksiniz. Ama benden önce yüce Allah’a yenileceksiniz.
Yapılan zulüm çok fazla olunca buharlaşan su gibi gökyüzüne çıkıyor sonra da azap olarak aşağıya iniyor. FETÖ’cülere ben demiştim. Mevcut olanlara da söyledim. Sülü’ye, Pelikancılara, Derin Mehmet’e söyledim. Keşke Tayyip Abi bu şekilde olaylara müdahale edip çözseydi. Bu kadar veri, belge, anlatım varken… Ancak nedense bana değil onlara inanmayı tercih etti. Daha doğrusu bana da değil doğrulara. Ama bu evren kaçınılmaz bir hikâye var. Bir gün mutlaka gerçekleşecektir.
Düşkün Abdülkadir, CIA filan hikâyelerini geç. Onlar da neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Biz arada mesafeyi alıyoruz, yol aldık gidiyoruz.”
“Bir de benim için ‘Filistin’de olaylar oldu, destek vermedi’ diye. Ben elimden geldiğinde destek verdim ama imgelerle bunu desteklemeye çalıştım. Kendimizi neden kandırıyoruz? Kendimizi kandırmanın ne alemi var. Azerbaycan’da olay oldu, Azerbaycan’a SİHA’ları yolladık. İyi de yaptık. Katar’da sorun oldu, Katar’a askeri birlik kurduk. Azerbaycan’da SOCAR var, SOCAR’ın alt şirketleri var.
Katar’da bankalarda paralar var. Filistin’de ne var? Filistin’de hamaset. Kardeşlerimizle berabersek 10 tane de SİHA oraya yollayın. E hani beraberdik? Öyle cami çıkışında bağırmayla olmaz bu işler. Olmaz. Devletin ekonomik sıkıntısı var, parayı biz toplayalım. 10 tane SİHA parasını toplarız. Şu anda bende o kadar yok, veremem, çünkü sıkıntılı zor bir süreç yaşıyoruz. Filistin’in, İsrail’in giden malları taşıyan gemilerin kimin olduğu belli. İsrail’de kimin, o gemilerin yazıhanesinin olduğu da belli. Boykotu bırak onların malını taşımayı bırakın o zaman. Filistin konusu apayrı bir konu. Buraya çok değinmek lazım. Milleti kasmak için ‘Din, devlet elden gidiyor, aman beka sorunu’ doldum din, devlet elden gidiyor, temiz toplum. Hep bu konular olunca bir yerde bir film. 10 tane SİHA yollayın, parayı toplamaya ben başlatacağım.
Yalandan film çevirmenin anlamı yok. Buna benzer bir şey 15 Temmuz’da olmuştu. İlk sokağa çıkanlardanım. ‘Rütbelilerin hepsini vurun’ dedim. Size kim vurdu diye sorarlarsa Sedat Peker dersiniz dedim. Ertesi gün çocukları topladık, eşim filan İstanbul’a geliyoruz. Bir baktım ilk konuşmalar başlamış. Çıkmışlar konuşmalar yapıyor, polis kardeşlerimiz de halkın önüne barikatlar kurmuş, konuşmacıları korumak için. Konuşmacıların hiçbiri sokakta yoktu ki. Bu adamlar bir gün evvel, polis, asker herkes şok içinde, gözüne ateş tutulmuş sülün gibi herkes donmuş kalmış. Halk bir organize olmuş, darbeyi bastırmış. Bari ilk gün konuşsalardı. Ben çocukluğumdan beri böyle oyunların parçası olmayı kendime yediremedim.”