Fundanur Öztürk
Sahte anketler, bağlamından koparılan demeçler, ücretli yanıltıcı reklamlar, montajlanmış görseller. Türkiye, 14 Mayıs seçimlerine çoğu sosyal medya kaynaklı olmak üzere yoğun bir dezenformasyonun etkisinde hazırlanıyor.
Peki, en çok hangi ittifak ya da siyasetçi yanlış bilginin hedefi oluyor?
Şüpheli bilgileri inceleyen doğrulama organizasyonu Teyit, 2023 Türkiye Genel Seçimleri sürecinde %60’ı sosyal medya kaynaklı 150’ye yakın içeriğin doğruluğunu araştırdı.
BBC Türkçe Teyit Yazı İşleri Sorumlusu Emrah Saklıca ve Editör Şükran Şençekiçer ile konuştu.
Montajlanmış görseller, videolar ve asimetrik propaganda
Türkiye hemen her seçim döneminde montajlanmış görseller, afişler ya da manipüle edilmiş video ve ses kayıtlarına şahit oluyor.
Saklıca, her seçimin karakteristiği olan basit montajlanmış görseller ve asimetrik propaganda örneklerinin bu seçim döneminde de sıkça karşımıza çıktığını söylüyor.
Saklıca, “Mesela bir partinin afişiymiş gibi basılıp meydanlarda dağıtılan kağıtlarla karşılaşıyoruz. Aslında ne o partiye ait bir söz ne de onun vaatleri arasında böyle bir şey var” diyor.
Örneğin Kılıçdaroğlu’nun ve sonra Millet İttifakı’nın sembollerinden biri haline gelen kalp işaretinin ilk olarak Sovyetler Birliği liderlerinden Stalin tarafından yapıldığı iddia edildi.
Stalin’in montajlanan görselinde elleriyle kalp işareti yaptığı görülüyor. Fakat teyit ekibinin ortaya çıkardığı üzere, bu basit bir montaj hilesinden ibaret.
Saklıca, “Çok basit bir montaj aslında ama buna çok fazla inanan oldu. Bunun üzerine eski siyasetçiler, gazeteciler tartışmalar yürüttü” diyor.
Montajlanmış videoların en kitlesel örneklerinden biri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 Mayıs İstanbul mitinginde yaşandı.
Erdoğan mitinginde, Millet İttifakı’nın 2023 Türkiye Genel Seçimleri için yayınladığı kampanya filminde Murat Karayılan’ın da yer aldığını iddia ettiği bir video izletti.
Halbuki bu video, Millet İttifakı’nın kampanya filmine Murat Karayılan’ın 2015 yılındaki konuşmaları montajlanarak hazırlanmıştı.
Saklıca, “Karayılan’ın Youtube’daki 2015 konuşmasını alıp üstüne millet ittifakı seçim şarkısını koymuşlar. Bu montaj aslında 1 haftadır sosyal medyada dolaşımdaydı, sonra haber sitelerine girdi, en sonunda Cumhurbaşkanı mitingine kadar ulaştı” diyor.
Yanlış bilgiler bir kez yayıldıktan sonra toplumu gerçeğe inandırmak oldukça zor olabiliyor. Hele ki bu yanlış bilgi yüksek profilli bir siyasetçi aracılığıyla yayılmışsa.
Saklıca, “Bir bakıyorsunuz bu sahte içerikleri bir siyasi parti lideri paylaşıyor ve sonrasında bunu düzeltmeyeceğini söylüyor. Bu kadar üst mertebeden dolaşıma girince, o inanış öyle yerleşebiliyor” diyor.
‘En çok Millet İttifakı hedef alındı’
Saklıca, yanıltıcı bilgilerin en çok Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı’nı hedef aldığını söylüyor, fakat Millet İttifakı’na karşı olanlar biraz daha fazla:
“Sosyal medyadan çıkan iddiaları belli bir tarafa yormak, bir kullanıcıyı bir partiye mal etmek çok anlamlı değil. Bunun yanı sıra, ittifaklarda her taraftan yanlış bilgi çıkabiliyor, biri diğerinden 3 eksik 5 fazla.”
“Ama %28 oranla en çok millet ittifakının hedef olduğunu söyleyebiliriz, Cumhur ittifakı da %25 civarında. 150 yazıya bakınca, arada 4-5 fark var sadece.”
İttifaklara yönelik iddiaları seçerken “yaygınlık, önem ve aciliyete” baktıklarını söyleyen Saklıca, her partiyi hedef alan iddialara yer verdiklerini belirtiyor.
Türkiye 25 eyalete bölünecek, İHA-SİHA’lar durdurulacak iddiası
Siyasetçilerin demeçleri basit bir montajla kesilip kırpılarak, yıllar önce söylediği başka cümlelerle birleştirilerek bağlamından koparılabiliyor.
Saklıca, bu seçim döneminde bağlamından koparılmış içeriklerle sıkça karşılaştıklarını belirtiyor. Bunun tipik öreklerinden biri yakın zamanda CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un başına geldi.
Özkoç 2015 yılında yaptığı bir açıklamasında, Meclis Genel Kurulu gizli oturumunda birinin “Türkiye’yi 25 eyalete böleceğiz” dediğini söylemişti.
Fakat Özkoç’un bu sözleri, sanki kendisi Türkiye’yi 25 eyalete böleceklerini söylemiş gibi kırpılarak yeniden dolaşıma sokuldu.
Saklıca, “Bir siyasi bir konuşma yapıyor ve o konuşmasının belli bir bölümü bambaşka bir amaçla kesilerek dolaşıma sokuluyor” diyor.
Bağlamından koparmanın bir başka örneği de Ali Babacan’ın İHA ve SİHA’larla ilgili yaptığı açıklamasında yaşandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan muhalefeti kastederek “İHA’da, SİHA’da, Akıncı’da “Biz gelince bunları durduracağız’ dediler” iddiasında bulundu.
Şükran Şençekiçer, “Bu bilgi çok fazla yayıldı ve bu kadar yayılmasının en önemli sebeplerinden biri Ali Babacan’ın bir canlı yayında kullandığı sözlerin bağlamından koparılmasıydı” diyor.
Babacan aslında ilgili konuşmasında, ‘başka ülkelerin teknolojisine muhtaç kalmanın silahlı kuvvetlerin elini kolunu bağladığını’ söyleyerek, İHA ve SİHA’larla ilgili “ülkemizin gurur kaynağı olduğunu düşünüyoruz” diyor ancak şu eleştiriyi getiriyor:
“Fakat burada yanlış şu: Devletin hemen hemen bütün imkanları, bütün o yardımlar, devletin bütçesinden doğrudan aktartılan kaynaklar aşağı yukarı tek bir şirkete aktarılıyor.”
Şençekiçer, “Özellikle seçime doğru siyasetçilerin konuşmaları bağlamından koparılarak kullanıldığını ve sosyal medyada paylaşılarak siyasetçinin kastettiğinin farkı bir anlama gelebilecek cümlelerin yaygınlaştığını görebiliyoruz” diyor.
Her seçimin sorusu: Mitinglere kaç kişi katıldı?
Seçim dönemlerinde siyasi partilerin mitinglerine kaç kişinin katıldığı konusunda kesin bir sonuca ulaşmak çoğu zaman oldukça zor.
Siyasi partiler çoğunlukla kendi mitinglerine daha fazla kişinin katıldığına dair görüş bildiriyor fakat bu sayılar manipüle edilmeye son derece açık.
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Mayıs 2023 İstanbul mitingine bir milyon 700 bin yurttaşın katıldığını iddia etti.
Bu iddiayı araştıran Teyit ise miting sırasında çekilen fotoğraflara göre hesaplama yapıldığında alanda en az 520 bin, en fazla 865 bin civarında kişinin olabileceğini söyledi.
Saklıca, “Metrekareye sığacak kişi sayısı belli, oranın metrekaresi belli. Elbette ki net sayıyı ortaya koyamazsınız ama 1 milyon 700 bin sayısıyla aradaki mesafeyi koyabiliyoruz. İki katı bir farktan bahsediyoruz” diyor.
Bu tip iddialarla çok sık karşılaştıklarını söyleyen Saklıca, bir benzerinin Gültekin Uysal’ın Ordu mitingine dair iddialarında olduğunu söylüyor:
“Geçen Gültekin Uysal Ordu mitingiyle ilgili iki kat fazla kişi geldi dedi. Baktık ki 1-2 bin kişi oynamış. Bu bütün siyasilerin kullandığı bir argüman haline geldi.”
Saklıca ayrıca sahte kamuoyu yoklamalarına dikkat çekerek, özellikle sosyal medyada paylaşılan anket sonuçlarına karşı dikkatli olmak gerektiğini söylüyor:
“Yapılmamış, uydurma şirketler ve sonuçlarla kamuoyunun dikkatini dağıtmaya çalışan anketler var. Birincisi böyle bir firma olup olmadığına bakıyoruz.”
“Çoğu zaman bir sosyal medya trolü, kendi anket sonucunu ortaya atıyor, üzerine bir logo koyuyor, basit bir iki görselle bunu paylaşıma sokuyor. Ne böyle bir anket yapılmış ne de öyle bir şirket var.”
Siyasetçilerin demeçleri ne kadar doğru?
Şükran Şençekiçer, siyasetin her kanadından yanıltıcı bilgi gelebildiğini söyleyerek, “Tek bir siyasi partiye bunu atfetmek kesinlikle hatalı olur” diyor:
“Bazen bilgiler gerçek anlamından saptırılarak çarpıtılabiliyor, bazen konuşmalar bağlamından koparılıyor veya yeterli delille desteklenmeyen dayanaksız iddialar ortaya atılabiliyor. Bazen veriler abartılabiliyor yahut cımbızlanarak aktarılabiliyor.”
“Bazen de iddiada doğru bilgiler aktarılmasına rağmen, konunun farklı boyutları göz ardı edildiği için yine yanıltıcı durumlar ortaya çıkıyor. İstediğiniz kişiyi destekleyin ama %100 teyitli olmayan hiçbir bilgiye güvenmeyin, siyasetin her kanadından yanıltıcı bilgi gelebilir.”
Şençekiçer, siyasilerin demeçlerinde genellikle seçmen tarafında hemen incelenmesi mümkün olmayan ve geçmiş referanslı bilgilerin yanıltıcı olabildiğini söylüyor.
Örneğin Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, AKP’nin iktidara geldiği dönemde “ülkede yüzde 180-200 enflasyon” olduğunu iddia etti. Halbuki Merkez Bankası verilerine göre, 2001 yılının enflasyonu %61 olarak gerçekleşmişti.
Ekonominin son yıllarda nasıl seyrettiğiyle ilgili siyasetçilerin karmaşık bilgiler verdiklerini söyleyen Şençekiçer, bunların seçmen tarafından hızlıca incelenmesinin mümkün olmadığını belirtiyor:
“Ekonomi, siyasetçilerin söylemlerinde çok karşılaştığımız bir yanıltıcı bilgi kategorisi. Özellikle seçime doğru siyasetçilerin toplum hafızasındaki faydalanarak ekonomi ile ilgili bilgileri abartılı ya da yanıltıcı şekilde aktarabiliyorlar.”
“En sık karşılaştığımı şey, siyasette karşı tarafa atfedilen birtakım vaatler… Bazı söylenmemiş cümlelerin, söylenmiş gibi anlatıldığını görüyoruz.”
Teyit’in geçmişe dair ve seçmenlerin hızlıca ulaşamayacağı başka demeçleri de araştırdığı görülüyor.
Örneğin Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 24 Nisan’da partisinin düzenlediği Konya Buluşmasında yaptığı konuşmada, “TUSAŞ’ın 50 yıldır bir uçak havalandırmadığını iddia etti.
Şençekiçer, “Halbuki TUSAŞ’ın birden fazla uçağının, birden fazla kere uçtuğunu görüyoruz. Bunlar günlük hayatımızda çok kontrol edemediğimiz ve duyduğumuzda inanmaya meyledebileceğimiz şeyler oluyor” diyor.
Bir başka örnekte ise Muharrem İnce, Meral Akşener’i 2018 seçimlerine 10 gün kala hiç miting yapmamakla suçluyor fakat gerçek bu değil.
Şençekiçer, “Baktık ki Akşener son 10 günde pek çok şehirde miting yapmış. Bunda da seçmen ilk anda kontrol etme ihtiyacı duymuyor” diyor.
Şençekiçer’e göre bu iddialar yüksek profilli bir siyasetçi tarafından söylendiğinde, seçmen tarafından ikna edici bir cümle olarak algılanıyor.
Dünyada da durum benzer
Küresel Araştırmacı Gazetecilik Ağı’nda yer alan habere göre,kâr amacı gütmeyen küresel doğruluk kontrolü First Draft News’in kurucu ortağı Claire Wardle, gerçek içeriğin kasıtlı olarak çarpıtılarak “bağlamın silah haline getirilmesinin” seçimlerdeki en ikna edici dezenformasyon biçimi olduğunu söylüyor.
Ayrıca Güney Afrika merkezli araştırmacı Tessa Knight’ın, “Ortaya çıkardığımız koordineli dezenformasyon, buzdağının sadece görünen kısmı. Hükümetler ve siyasi figürler, sahte, kopya ve koordineli içerik üretimi yoluyla sosyal medya algoritmalarını manipüle etmeyi öğrendikçe genişliyor” sözlerine yer veriliyor.
Aynı haberde Amerika’dan Kongo Cumhuriyeti’ndeki seçimlere kadar örnekler sıralanıyor:
“2016 yılında Silverman tarafından yapılan bir araştırma 100’den fazla Trump yanlısı dezenformasyon web sitesi ortaya çıktı. Makedonya’da tek bir kasabada, bazıları trafiğe dayalı reklam gelirinden ayda 5.000 dolara varan gelir elde eden genç propagandacılar tarafından yönetiliyordu.”
“2020 yılında Fransız muhabir Alexandre Capron, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki zarar verici bir dezenformasyon kampanyasının ne paradan ne de siyasi etkiden kaynaklandığını, sadece sosyal medyada övünme hakkı olduğunu ortaya çıkardı.”
Saklıca, 2022 yılındaki Brezilya seçimlerinde de benzer gerginlikler yaşandığını hatırlatıyor.
Saklıca, “Bazen bütün bunlar sadece bizde oluyor gibi düşünüyoruz ama her ülkede benzer davranış örgüsünü görebiliyoruz” diyor:
“Ülkenin kutuplaşması ve siyasi iklimiyle tabii ki ilgisi var. Avrupa’da da popülist sağ yükselişi olduğu dönemlerde çok fazla yanlış bilgi karşımıza çıkıyor.”