Reyhan, Savur’dan gideli beş yıldan fazla olmuştu. Yaz tatilleri, bayramlar ve özel günler dışında Savur’a gelemiyordu. Ama düzenli olarak mektup gönderiyordu. Postacı ne zaman köye gelse Hayriye koşarak gider, kızının mektubunu alırdı. Reyhan evini habersiz bırakmamak İçin mektup göndermemezlik yapmazdı.
Yine bir yaz mevsimiydi Hayriye postacıya koştuğunda, postacı ona Reyhan’dan mektup gelmediğini söylemişti. Bu ilk kez oluyordu. Endişelendi. O gece gözüne uyku girmedi. Sabahı nasıl ettiğini anlamadı. Her anne gibi evhamlıydı. Postacının bir sonraki gelişinde de mektup gelmezse Reyhan’ı görmeye Ankara’ya gidecekti. Kayınbabası ve kayınvalidesi hayattaydı. Nuh, onları köylülerle sohbet etsinler diye Osman Ağa’nın Odası’nın olduğu meydana götürdü. Hayriye, evde akşam yapacağı yemek için hamur yoğuruyordu. Köyde kapılar kilitlenmezdi. Kapının açıldığını doydu. Karşısında birden Reyhan’ı gördü. Mektubun neden gelmediğini Reyhan’ı görünce anladı.
Reyhan artık genç bir kızdı. Kolları bileklerine kadar sıvalı beyaz bir gömlek giymişti. Kıvırcık saçları omuzlarına dökülüyordu. Bileklerinde çocukluğundaki gibi yine renkli bezler sarılıydı. Ancak bezlerin farkı çocukluğundaki gibi kalın olmayışıydı. Bezler bilezik kalınlığındaydı. Hayriye kızını görünce sevindi ama bir yandan da aniden gelmesinden korktu. Anne kız birbirine sarıldılar. Özlem giderdiler.
Hayriye’nin içi içini yiyordu. Reyhan’ın dik başlı oluşundan ‘başına bir iş mi geldi’ diye endişeleniyor, soru sormaya korkuyordu.
Reyhan, annesinin huyunu bildiğinden daha fazla meraklandırmak istemedi.
-Babam nerede?
-Osman Ağa’nın odanın oraya gitti. Babaanneni ve dedeni de götürdü.
-Benim neden geldiğimi merak ediyorsun değil mi? Korkma kötü bir şey yok. Yani en azından bana göre kötü bir şey değil. Biri var ve ben evlenmek istiyorum. Ama babamla da konuşmam lazım.
Hayriye gözlerini kocaman ayırdı. Reyhan, Hayriye’nin tahmin etmediği bir gerekçe ile gelmişti. Şok geçirdiği için önce tepkisiz kaldı. Kızının suratındaki ciddiyeti görünce onun şaka yapmadığını anladı.
-Sen delirdin mi? Köy yerinde duyulmuş şey mi? Babasıyla konuşacakmış, kimse isteyen kendisi gelsin. Baban seni şımarttı. Her şeyine göz yumdu ama buna nasıl cesaret edersin. Her şeye göz yumdu diye buna da mı evet diyeceğini sanıyorsun. Erkek gibi durmuş karşıma konuşuyorsun. Hoş burada erkekler de senin gibi konuşmaz. Baban sana bir şey söylerse ben karışmam.
-Konuşurum. Cesaret edemeyecek ne var.
-Sen deli misin diyorum babanla bunu konuşamazsın
Anne kızın tartışma sesleri sokağa kadar geliyordu. Nuriye ve Feride gelen seslerden dolayı içeri doğru koştu. Anneleri “gidemezsin”, “konuşamazsın” dedikçe, Reyhan daha çok sinirleniyor, işi inada bindiriyordu.
Birden evin kapısına doğru ilerledi. Hayriye ona engel olmaya çalışıyordu. Ablalarını izleyen iki kardeş tartışmanın nedenini bilmeseler de ablalarını da annelerini de iyi tanıyorlardı. Hayriye Reyhan’ı korumak istiyordu. Reyhan da korunmaktan hoşlanmıyordu. Hayriye Reyhan’ı engellemeye kalkışsa da başaramadı . Kızı evin kapısından çıktı ve Osman Ağa’nın odasına doğru yürüyordu. Hayriye, Reyhan’ın ardından bağırıyor durdurmaya çalışıyordu. Sesler Nesile’nin evine kadar ulaşmıştı. Nesile yanına konu komşuyu da katarak, Reyhan’ın ardından yürüyordu.
Hayriye, Nuriye ve Feride de Reyhan’ın peşi sıra gidiyordu. Osman Ağa’nın odasının önündeki tahta bankta oturan Nuh, kızı Reyhan’ı ve ardından gelen kalabalığı görünce bir şeyler olduğunu anladı. Kızını görmenin sevinci ile ayağa kalktı. Osman Ağa’nın odasının etrafında köyden birçok kişi, muhtar Bayram ve köyün delikanlıları oturuyordu. Reyhan, önce dedesi ve babaannesinin ellerini öptü. Sonra babasına sarıldı.
Nuh, bir şeyler olduğunu anladı.
-Hoş geldin kızım da hayırdır bir şey mi oldu? Ne bu ardına döktüğün kalabalık?
Hayriye, Reyhan’dan önce araya girdi;
-Ne olacak, sürpriz yapıp gelmiş. Ben de ‘neden mektup gelmiyor’ diyordum. Evham yapıyordum. Bir şey yok. Sizin yanınıza gelmek isteyince biz de peşine düştük
-Ellerindeki hamuru bile yıkamamışsın Hayriye!
Nesile, Hayriye’nin evhamla yaptığı müdahaleyi anladı ama buna izin vermeye niyeti yoktu.
-Bırak Allah aşkına ne çevirdi kızın kim bilir. Bağırışmanız köyü inletti. Durduramadın her zamanki gibi peşine düştün. Bırak da ne halt yemişse babasına anlatsın. Belki de kovdular bunu!
Nuh, Reyhan’ın gözlerinin içine bakıyordu. Reyhan babasının tam karşısına doğru yürüdü. Gözlerini babasının gözlerinin içine dikti.
-Nesile teyzenin dediği gibi bir halt yemedim. (lafı uzatmadan doğrudan…) Ben biriyle görüşüyorum. Bir yıl oldu. Onunla evlenmek istiyorum. ‘Ne zaman gelsin’ demek size haber vermek için geldim. Uzatmadan evlenmek istiyorum
Nesile, bu kez de Nuh’dan önce cevap verdi
-Utanmaz!!!
Tüm köy şaşkınlık içerisindeydi. Oralarda değil bir kızın, bir erkeğin dahi babasının karşısına o şekilde dikildiği, konuştuğu görülmüş şey değildi. Reyhan babasının karşısında duruyor, gözlerinin içine bakmaya devam ediyordu. Yaşlı babaannesi ayağa kalktı. O Reyhan’ın değil Hayriye’nin gözlerine bakıyordu.
Baba kız ilk kez köy meydanında karşı karşıya gelmişti.