Şişli’de 2010 yılında Onur Yaser Can’ın gözaltında işkence gördüğü için intihar ettiği iddiasına ilişkin 4’ü polis 5 sanığın yargılandığı davada, savcı mütalaasını açıkladı. Savcı, 4 polis hakkında “İştirak halinde birden fazla resmi belgede zincirleme olarak resmi belgede sahtecilik” ve “Resmi belgeyi bozma” suçlarından toplam 27 yıl 7 aya kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuksuz yargılanan polisler Hakan A., Onur Ü. ile Muhammet O. Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Şikayetçi Ezgi Sevgi Can ile tarafların avukatları da duruşmada hazır bulunurken; sanık polis Soner G. ve bilirkişi Zafer K. ise duruşmaya katılmadı.
Duruşmada, Onur Yaser Can’ın arkadaşları tanık olarak dinlendi.
Üniversiteden arkadaşı Selda Taşkın, Can’ın hayat dolu biri olduğunu, İstanbul’da gördüğünde eski neşesi olmadığını söyledi.
Taşkın, Can’ın gözaltında alındığında çıplak arama yapıldığını, aşağılandığını, ikinci kez karakola çağrıldığını, söylemediği şeylerin altında imzası olduğunu aktardığını söyledi.
Arkadaşı İbrahim Özgün de Can’ın takip edildiğini söylediğini, polisin arkadaşlarına, işyerine ve yakınlarına da baskı kuracağını aktardığını belirtti.
ONUR YASER CAN’IN NARKOTİK ŞUBE GÖRÜNTÜLERİ
Can ailesinin avukatları dosyaya, sanık polislerin Onur Yaser Can’ı gözaltına alarak Narkotik Şube Müdürlüğü’ne götürdükleri ve doktor muayenesine götürdükleri şimdiye kadar ortaya çıkmamış görüntüleri sundular.
Söz konusu video duruşma salonunda izletildi.
Avukat Tuğçe Duygu Köksal bu videonun şimdiye kadar ortaya çıkmadığını belirterek görüntülerin sanıkların sorumluluktan kaçınmak için gerçeğe aykırı beyanlar verdiğini ortaya koyduğunu söyledi.
Köksal, mahkemenin bir önceki duruşmada işkence, eziyet ve intihara yönlendirme eylemleriyle ilgili suç duyurusunda bulunmama kararını hatırlatarak mahkemenin videoyu yeni delil kabul kabul ederek suç duyurusunda bulunması gerektiğini söyledi.
SAVCI MÜTALASINI AÇIKLADI
Görüntülerin izlenmesinden sonra duruşma savcısı mütalaasını açıkladı. Mütalaada, Onur Yaser Can’ın üzerinde 10.8 gram esrar bulunduğu, 2 Haziran 2010’da “Uyuşturucu madde bulundurmak” suçundan tahkikat yapılması talimatı verildiği ve gözaltına alındıktan sonra 3 Haziran 2010’da serbest bırakıldığı belirtildi.
Mütalaada, 23 Haziran 2010’da Onur Yaser Can’ın yüksekten düşme sonucu hastaneye kaldırıldığını ve sonraki gün hayatını kaybettiği anlatıldı. Can’ın vefat etmeden önce bıraktığı ve evde bulunan notta kendisinin soyulduğunu, çırılçıplak kaldığını, işyeri numarası ve adresinin alındığı, serbest kaldıktan sonra tekrar arandığını ve çağrıldığını belirttiği aktarıldı.
Önüne getirilen belgelerin imzalatıldığını belirttiği kaydedildi. Mütalaada, 4 sanık polisin, “İştirak halinde birden fazla resmi belgede zincirleme olarak resmi belgede sahtecilik” ve “Resmi belgeyi bozma” suçlarından ayrı ayrı toplam 7 yıl 6 aydan 27 yıl 7 aya kadar hapis istemiyle cezalandırılmaları talep edildi.
Bilirkişi olan sanık Zafer K. için ise gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçlarından kamu davası açıldığı, ancak sanığın diğer sanıklar ile irtibatını gösteren delil bulunmadığı belirtilerek beraati istendi.
‘AİLEMİN, ANNEMİN VE BABAMIN YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLİRKEN…’
Mütalaadan sonra söz verilen Ezgi Sevgi Can, “13 yıldır iğneyle kuyu kaza kaza bu sürece gelindi. Ailemin, annemin ve babamın oğullarının yaşam hakkı ihlal edilirken nasıl yıprandıklarının tanığıyım. Bu süreçte onları öldüren şey sadece evlat acısı değil, işlemeyen adaletti. Onların acısına su serpen bir karar olsaydı şu an aramızda olacaklardı. Anne babamın hayatına mal olan bir mücadeleyle bugüne gelindi.
Suçları salt evrakta sahtecilik değildir. Bu hikayenin öncesi ve arkasıyla değerlendirilmesini talep ediyorum. Bir önceki ara karardan dönmenizi ve işkence yönünden suç duyurusunda bulunma yükümlülüğünü yerine getirmenizi istiyorum. Sadece Yaser Can ölmedi, Hatice Can, Mevlüt Can da öldü” dedi.
Duruşma son savunmalar için ertelendi
Mahkeme heyeti, sanık avukatlarına mütalaaya karşı son savunmalarını yapmaları için süre verdi.
Heyet, polislerin “işkence” ve “intihara yönlendirme” eylemleriyle ilgili suç duyurusunda bulunulması talebinin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdi.
Duruşma ertelendi.
‘DAHA UMUTLUYUZ’
Duruşma sonrasında basın mensuplarının soruları üzerine açıklama yapan Ezgi Sevgi Can, savcının sanık polislerin “evrakta sahtecilik” cezalandırılması yönündeki mütalaasını olumlu bulduklarını ve “işkence” suçundan mahkemenin suç duyurusunda bulunma taleplerinin değerlendirilmesini de çok önemli bulduklarını belirterek “Daha umutluyuz” dedi.
NE OLMUŞTU?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 2010’da gözaltına alınıp kötü muamele ve çıplak aramaya maruz bırakılan ve serbest kaldıktan bir süre sonra intihar eden Can’ın gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları iddiasıyla 2 polis memuru hakkında 8 yıla kadar hapis cezası istenmişti.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 polisin 2 yıl 6’şar ay hapisle cezalandırılmasına karar vermiş, Yargıtay 11. Ceza Dairesi de yerel mahkemenin kararını usulden bozarak dosyayı mahkemesine göndermişti.
Yeniden yargılamada mahkeme heyeti 25 Ekim 2019’da dosyayı karara bağlamış, sanıklar Salih B. ve Soner G’yi, “kamu görevlisi olarak sahte belge düzenleme” suçundan ayrı ayrı 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Heyet, sanıkların “resmi belgeyi bozmak ve yok etmek” suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapislerine hükmetmişti.
Mahkeme ayrıca, olay tarihinde İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan ve sahte resmi belge düzenlemesi ile resmi belgelerin yok edilmesinde kusur ve kasıtları bulunan kamu görevlilerinin tespitiyle yasal gereğinin yapılması ve dosyada bilirkişi olarak görev yapan Zafer K. hakkında ise “sahte resmi belge düzenlemek” suçundan işlem yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti.
İstanbul Valiliğinin soruşturma izni vermemesi üzerine Ezgi Sevgi Can istinafa başvurmuş ve bu karar kaldırılmıştı.
Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 4’ü polis 5 sanığın “resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme”, “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçlarından ayrı ayrı 6,5 yıldan 17 yıla kadar hapisle cezalandırılması istemiyle iddianeme düzenlenmişti.
Onur Yaser Can’ın annesi Hatice Can oğlunun ölümünden 2 yıl sonra intihar etmiş, her duruşmayı takip eden baba Mevlüt Can ise 2019’da hayatını kaybetmişti.
(DHA)