“Bu iktidar kendi sanatçılarını yetiştirme konusunda başarısız. En fazla çıkardıkları bir Misvak karikatür dergisi var, o da çok kötü. Devletin topladıkları ise sanatçı değil. Birkaç popüler ismi bir araya toplayıp “Hepsini ele geçirdik” havasını yaratmaya çalıştılar ama öyle bir durum yok” diyen Sürer, şunları söyledi;
“Demirtaş çok iyi bir siyasetçi. Ki içerde yatıyor olması da bundan dolayı zaten. Çok zeki ve insanları nasıl kucaklayacağını biliyor. Onun çıkışı birçok insana iyi gelmişti. Özellikle Türkiyelileşme söylemi insanların çok ilgisini çekti. Bir siyasetçi cezaevinden Cumhurbaşkanlığına aday oluyor ve yüzde 8.5 oranında oy alıyor. Bu, insanların ona verdiği değeri gösteriyor. Türkiye’de seçim öncesi HDP’li olmayıp HDP’nin barajı geçmesi için örgütlü bir şekilde çalışan birçok arkadaşım vardı. HDP’nin mecliste temsil edilmesi gerektiğine inanan büyük taban vardı. Dışarıda olsaydı kim bilir ne kadar oy alacaktı. Korktular ondan belli ki ama ilelebet içeride tutacak halleri yok. Elbet bir gün çıkacak.
Geçenlerde Başak Demirtaş ile hazırlanan kısa belgeseli izlediğimi de belirteyim. Ben de o yolları eşim Sarp Kuray Edirne Hapishanesindeyken 6 ay boyunca gidip geldim. Hatta o dönem Demirtaş da Edirne Hapishanesindeydi. Görmek istedim onu ancak cezaevi müdürü izin vermedi. 12 Eylül sürecinde “Barış Derneği” davasından tutuklu olanları ziyaret ediyorduk. O zamanlar sanatçılara cezaevi görüşleri için izin veriliyordu, bu dönemde hiçbir şeye izin verilmiyor. Özellikle son 2 yıldır cezaevlerinde durum daha da kötü. Bunu bir şekilde görünür hale getirmeye çalışıyoruz.
Devletin sanatçısı olmaz kesinlikle. Sanatçının en büyük mutluluğu özgürlüktür. Özgürlük üzerine kuruludur yaptığımız iş ve üretebilmek için de bu özgürlük çok önemli. Hukukun adından dahi söz edemeyeceğimiz bir dönemde yaşıyoruz. İnsanlar yazıp çizdiklerinden dolayı tutuklanıyor, hapsediliyor. Böyle bir koşulda devlete bağlı bir sanatçı olabilir mi? Nefes alabilmemizi sağlayan tek şey özgürlüktür. Benim için ekmek ve sudan daha önemli ama maalesef giderek boğuluyoruz.”