Hemen her gün bunca hukuksuzluğun ve bunca hak ihlalleri ve zorbalığın yaşandığı bir ülkede sadece iktidara laf yetiştirmekle yetinen bir muhalif siyasetin hiçbir işe yaramadığı ortada…
Evet, hiçbir işe yaramıyor…
Çünkü muhalefet yapamıyor veya yapmak istemiyor.
Onun için zaman zaman iktidarda iki değil de dört parti var diye de düşündüğüm oluyor.
Hal böyle olunca iktidar kendine epey bir boş alan yaratarak istediği gibi at oynatıyor.
Örneğin Ayasofya meselesi…
Tam işsizlik oranlarının açıklanacağı gün ve Baroların dağıtılması kanununun meclisten geçtiği gün şak diye gündem oturtulması gibi atraksiyonlar…
Bu ve benzeri konularla gündemi istediği şekilde değiştiren bir iktidar ve onu seyreden bir muhalefet…
Muhalif olmak ve muhalefet yapmak ne demek peki…
İlgili kaynaklarda ki kelime anlamlarına bir bakalım.
Muhalif kime denir?
Muhalif, hakim bir doktrine, politika veya kuruma aktif olarak meydan okuyan kişiye denir.
Bu tanıma uygun muhalif olan kuruma veya partinin yaptıklarına da muhalefet yapmak denir.
Sözlük tanımı da şöyle;
- Bir görüşe, bir eyleme ve bir tutuma karşı olan.
2. Muhalefet eden ya da muhalefet partisinden olan kimse…
Bu tanımlara uygun bir güçlü muhalefetin varlığından söz etmek mümkün değil…
Sözüm CHP ve İYİ Parti için…
HDP’ye gelince, eksiği ve gediği ile bu tanımlara uygun bir muhalefet yapmaya binbir baskı ve zulüm karşısında devam etmeye çalışıyor.
HDP’yi bir muhalefet partisi olarak CHP ve İYİ partiden ayıran temel politik eksen, HDP özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti talep ediyor ve bunu sadece talep etmiyor eylem ve söylemleri ile de bu taleplere uygun bir yol izlemeye çalışıyor.
Bugün de AKP+MHP iktidarına karşı muhalif olmanın ve onlara muhalefet yapmanın tek siyasi zemini özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti talep etmek ve bu talepleri hayata geçirmek için sürekli eylemlilik içinde bir siyasi yol izlemek gerekiyor.
Gerekiyor çünkü memleket her alanda yangın yerine dönmüş durumda…
Bir de bunun üzerine yetmezmiş gibi salgın hastalık geldi.
Salgın günleri iktidar için adeta “Allah’ın bir lütfu” gibi muhalefeti bastırmak, eylemleri yasaklamak ve istediği gibi at oynatmak gibi…
AKP iktidarına karşı muhalif politik strateji, insan hakları ve özgürlükleri ile hukuk devleti talebine dayanmalıdır.
CHP ve İYİ Partinin muhalefet yapmaktaki temel yanlışlığı tam da bu talebin cidden olmamasına ve buna uygun eylemlilik içinde olmamalarına dayanıyor.
Bunlar olmayınca geriye sadece işin mavrası kalıyor.
Oysa ihtiyaç duyulan politika, önce normalleşme ve sonra da demokratik yeni bir anayasa ile yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında güçlü bir denge ve denetlemenin kurulacağı parlamenter sisteme geçmek olmalı.
Kürt sorununda, çözüm sürecinde yaşananlardan ders çıkarılarak, yeniden çözüm için müzakerelere başlanılmalı.
AB ile donmuş ve akıbeti ne olacağı bilinmeyen ilişkilerin tekrar iyileştirilmesi ve tam üyelik müzakere sürecine acilen dönülmesi..
Diğer yandan Suriye, Libya ve Kıbrıs’ta savaş ve işgal üzerinden yürütülen politikaların yerine, iyi komşuluk ilişkileri ve karşılıklı çıkara dayalı bir diplomasiye dönülmesi.
Bu talepler Türkiye halkının barış ve huzur içinde özgürlüğü ve refahı için hayati önemde bulunmaktadır.
CHP ve İYİ Parti böyle bir politik perspektiften soruna ve siyasi süreçlere bakmıyor.
Aksine dış politika,Kürt sorunu ve AB ile ilişkiler konusunda neredeyse iktidarla arasında nüans farkı var.
Bu politik perspektifte bir muhalif strateji ile muhalefet yapılmadığı zaman bugün yaşadığımız bu kötülüklerin içine her dönem düşme ihtimalimiz ortaya çıkıyor.
Yetmedi mi…
AKP 2004’den 2011 yılına kadar demokrasi, ekonomi ve özgürlükler alanında önemli siyasi adımlar attı.
Bugün ise ülkeyi 2004 yılının bile gerisine götürdü.
Bu kabul edilemez durum memleketin alın yazısı olamaz.
Her on yılda bir bu kısır döngü içinde kalamayız.
Ve radikal bir demokrasi ve hukuk devleti kazanma mücadelesi verilmeden bu döngüyü kıramayız.
Onun için CHP ve İYİ Partinin muhalefeti böylesi bir radikal değişimi hedeflemiyor.
Daha çok yaptıkları “o gitsin ben gelim” olarak anlaşılıyor.
Durum böyle olunca da seçmen de bunun farkında olarak “aranızda bir fark olmayacaksa” neden sen diyor muhalefete…
AKP sonrası süreç bugüne benzeyecekse ve sadece parti ve lider isimleri değişecekse bunun alıcısı zor bulunuyor.
Sayın Kılıçdaroğlu 2017 yılı Haziranında Ankara’dan İstanbul’a Adalet Yürüyüşü yaptı.
Hepimiz destek verdik.
Yürüyüşün amacı MİT tırları haberi için milletvekili Enis Berberoğlu’na hapis cezası vermişlerdi.
Şimdi aradan geçen üç yıl içinde ülke daha iyiye değil daha kötüye gitti.
Meclisten atılan milletvekilleri ve görevden alınan belediye başkanları gırla gitti.
Şimdi yeniden ve yine bir adalet ve hukuk eylemine ihtiyaç var.
Bu sefer daha geniş bir siyasi yelpaze ve sivil toplum örgütleriyle birlikte “herkes için özgürlük” diye yürünmelidir.
CHP, İYİ Parti, HDP,Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA daha geniş bir itiraz ve tepkiyi ortaya koymak gerekiyor.
Çünkü muhalif; hakim bir doktrine, politika ve kuruma aktif olarak meydan okuyan kişi ve partilere denir.
Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. Gazete Davul’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.