Madımak Katliamı’ndan sağ kurtulan Murtaza Demir, katliamla yüzleşme çağrısı yaptı. HDP’li Veli Saçılık, katliamı yapan zihniyetin bugün hem iktidarda hem de muhalefette olduğunu söyledi.
Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’ta bulunan çoğunluğu Alevi ve sol görüşlü 51 kişilik grup, Madımak Oteli’ndeydi. 4 gün sürecek şenliklerde söyleşiler yapılacak, kitaplar imzalanacak ve konserler düzenlenecekti. Ancak şenliğin ikinci gününde otele doğru yürüyen ırkçı bir grup, “Sivas laiklere mezar olacak” sloganları atarak, Halk Ozanları heykelini yaktı. Sayıları giderek artan gruba herhangi bir müdahale olmazken, akşam saatlerine doğru kalabalık 15 bin kişiyi buldu. Binlerce kişi otelin önünde sloganlar eşliğinde binayı taşladı ve camları kırdı. Birkaç saat içinde önce otel önündeki araçlar daha sonra otel ateşe verildi. Yetkililer saldırganlara müdahale etmediği gibi yangını da engellemedi. İtfaiye ekipleri yangına müdahale etmeye başladığında yangın çoktan kontrolden çıkmıştı.
İKTİDARIN TAVRI
Yazar ve sanatçılardan oluşan 33 kişinin yaşamını yitirdiği Madımak Katliamı’nın üzerinden 29 yıl geçti. Dönemin iktidar yetkilileri ve Sivas yerel yönetimindeki isimler, katliamdaki sorumluluklarını katledilenleri “suçlu” göstererek itiraf ettiler. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş… Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır… Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır” derken, dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu da “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” ifadelerini kullandı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” sözleriyle katliamcılardan yana tavır aldı.
KARAMOLLAOĞLU’NUN SÖZLERİ
O dönem Sivas Belediyesi Başkanı olan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun, katliamın gerçekleştiği güne ilişkin videolarda şunları söylediği ortaya çıktı: “Bazen 5 bin kişi yola bir dava için çıkar. 5 kişi bunu galeyana getirerek saptırabilir. Bunu daha önce yaşadık, son dönemde birçok mitingde bunu yaşadık. Şimdi sizden rica ediyorum, oturun. Bir abiniz olarak, belediye başkanınız olarak rica ediyorum.” Karamollaoğlu, o gün kendisini katliamı gerçekleştiren grubun ağabeyi olarak tanımlamış, yapılması gerekenleri yerine getirmemişti. Yıllar sonra 2 Temmuz 2020’de katıldığı bir televizyon programında sunucunun, “Sivas olayları sizi utandırıyor mu” sorusuna, “ Niye beni utandırsın ki? Ben bunun ne sorumlusuyum ne de bu hadiselerin önüne geçmekle mükellef bir makamdaydım” diye yanıt vererek, sorumlu olmadığını öne sürdü.
EMNİYET MÜDÜRÜNDEN ENGEL
Kimi iddialara göre, katliamdan sonra görevden alınan Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner’e olayların büyüdüğü haberi verilmiş, ancak Öner’den “Müdahale etmeyin” emri alınmıştı. Olaylar başladıktan 12 saat sonra saldırgan gruba “müdahale edildi” ve yangın söndürüldü.
SANIKLAR BERAAT ETTİ
Katliamdan hemen sonra 35 kişi gözaltına alındı, sonrasında gözaltı sayısı 190’a kadar çıktı, ancak 66 kişi serbest bırakıldı ve geri kalanlar “Laik Anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışmak” suçuyla Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) 1 yıl boyunca yargılandı. “Sivas davası” olarak tarihe geçen yargılama sonucunda, 22 sanık 15’er yıl, 3 sanık 10’ar yıl, 54 sanık 3’er yıl, 6 sanık 2’şer yıl hapisle cezalandırıldı. Yargılananlardan 37’si ise beraat etti.
33 SANIĞA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET
Takip eden yıllarda Yargıtay DGM kararını bozdu ve sanıklar yeniden yargılandı. 1998’de onaylanan yeni kararda 33 sanık idam, 14 sanık ise 15 yıla kadar değişen hapis cezalarına çarptırıldı, idam cezaları usul noksanlıkları nedeniyle bozuldu. Usul eksiklikleri giderildikten sonra 2000 yılında yeniden idam cezasına çarptırılan 33 sanık, 2002’de idam cezasının kaldırılmasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum oldu.
FİRARİ SANIK ÖLÜ BULUNDU
Serbest bırakılan, tahliye edilen ve hiç gözaltına alınmayan çok sayıda fail ise firar etti. Davanın faillerinden 7 kişinin Almanya’ya, 2 failin de Suudi Arabistan’a iltica ettikleri ortaya çıktı. Firari sanıklardan İhsan Çakmak 2002’de yakalandı. Çakmak, firariler arasında yakalanan tek isim oldu. Soruşturmanın “1 numaralı sanığı” olarak aranan dönemin Refah Partisi Belediye Meclis üyesi Cafer Erçakmak ise 18 yıl boyunca firari olarak arandı, hakkında kırmızı bülten çıkartıldı. Erçakmak’ın, Sivas’ta emniyete 500 metre mesafede bulunan çocuğunun evinde kalp krizi sonucu öldüğü ortaya çıktı.
ERDOĞAN’IN ‘HAYIRLI OLSUN’ MESAJI
Katliama ilişkin ana dava 2012 yılında zamanaşımına uğratılarak kapandı. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan da karar için “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” dedi. 2020 yılında ise müebbet hapis cezası ile tutuklu bulunan Madımak Katliamı faillerinden Ahmet Turan Kılıç’ın cezası Erdoğan tarafından affedildi.
FİRARİ SANIKLARIN DAVASI SÜRÜYOR
Ana davası zaman aşımına uğratılan Sivas Katliamı’nın firari sanıkları Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş yönünden Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Firari sanıklar yönünden devam eden dava da 2023 yılında zamanaşımından düşecek.
SANIK AVUKATLARI BAKAN OLDU
Madımak’ın faillerini savunan avukatlarsa AKP döneminde yükselerek en önemli konumlara getirildi. Bazı avukatlar bakan, milletvekili olurken bazıları ise baro başkanları oldu. 26 avukattan bir bakan, biri AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi (AYM) üyesi, 4’ü AKP milletvekili 3 AKP belediye başkanı 1’i ise Anadolu Ajansı (AA) yönetim kurulu üyesi oldu.
‘DEVLET KATLİAMI YAPANLARI KORUDU’
Madımak Oteli’nden sağ kurtulan Murtaza Demir, katliama ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu. Demir, 90’lı yıllarda devletin içine sızan paramiliter güçlerin pek çok aydın cinayetini işlediğine dikkat çekti. Demir, devletin söz konusu kişileri koruduğunu ve bunun daha çok ölüme neden olduğunu ifade ederek, “Birçok aydın öldürüldü. Onların da katilleri bulunamıyordu. Belli ki bazı kurumlar bu kişileri koruyordu. Daha sonra ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım gibi kişilerin bu cinayetleri işlediği ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla Sivas katliamı da bu süreçte gerçekleşti. Ancak daha organize bir katliamdı ve paramiliter güçler de rol almıştı. Katliamda bunlar devletin kimi kurumlarına yakın duran o ideolojiyle birlikte olan bu ideolojilere yakın duran kimseler olduğu ortaya çıktı. Bunlar daha çok din ve mezhep altında örgütlendiklerini gördük bu katliamda bu süreçte ortaya çıkan bir yanıyla devlete bulaşan bir katliam olarak adlandırmak mümkün” diye konuştu.
ROLÜ OLANLAR SİYASET SAHNESİNDE
O gün katliamda yer alan birçok ismin bugün siyasetin içinde aktif rol aldığını söyleyen Demir, “Bir bölümü iktidar içinde rol alırken, diğer bölümü de Millet İttifakı içinde yer alıyor, Temel Karamollaoğlu gibi. Demek ki Türkiye’de siyaset, siyasi çıkar anlamında şekilleniyor. Bu aktörler, zamana ve zemine göre siyasi atmosfere göre farklı roller yer alabiliyorlar. Demokrasinin, laikliğin yanında durmak gibi bir prensibe çok rastlamıyor. Bu yüzden barış gelmiyor, huzur sağlanmıyor” ifadelerini kullandı.
‘ALEVİ KATLİAMLARI SİYASETİN UZANTISI’
Türkiye’de Alevilere yönelik pek çok katliam gerçekleştiğini hatırlatan Demir, söz konusu katliamların siyasetin uzantısında şekillenen paramiliter güçlerce gerçekleştiğini söyledi. Demir, “Bunlar devlete hakim olan siyasi yapı içinde cezalandırılmadığı, korunduğu için hatta ödüllendirildiği için bu katliamlar devam ediyor. Sivas katliamının ardından Gazi katliamı gerçekleşti. Gazi ve Ümraniye’de onlarca insan katledildi. Bir yanıyla dinci diğer yanıyla faşist anlayışların ortaklaşmasıyla gerçekleşiyor Alevi katliamları” diye belirtti.
‘BUGÜNÜN DAHA İYİ OLDUĞU SÖYLENEMEZ’
Bugünde SADAT gibi paramiliter grupların hem korunduğunu hem de desteklendiğini belirten Demir, “Dün kötüydü ama bugün daha iyi olduğu söylenemez. Bugünün şartlarında da siyaset kendine bu türden paramiliter güçleri destekleyerek, onları organize ederek zaman zaman mobilize ederek yeni katliamlara kapı araladığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
KATLİAMLA YÜZLEŞİLMELİ
Katliamlarla yüzleşilmesi gerektiğinin altını çizen Demir, “Siyaset kurumu Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımını derinleştirmenin o yaraları deşerek kendilerine iktidar devşirmenin peşinde oluyorlar. Dolayısıyla ülke bu tehditlerden bir türlü arınamıyor. Sivas katliamından ders çıkarmak gerekir. Toplumun kendisini sorgulaması gerekir, ‘Bu insanları neden katlettik? Neden on binlerimiz Madımak Oteli’nin önünde birikti? Neden insanlar Madımak Oteli’nde yanarken biz sevinç çığlıkları attık” diye kendini sorgulamalı. Bu katliamcı zihniyetle yüzleşmek gerekir” şeklinde konuştu.
SAÇILIK: CUMHUR DA MİLLET DE ORADAYDI
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Veli Saçılık da Sivas’ta katliam yapan zihniyetin hem iktidarda hem de muhalefette olduğunu söyledi. Katliam davasının zamanaşımına uğraması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Ülkemize, milletimize hayırlı olsun” sözlerini hatırlatan Saçılık, “AKP’nin bakış açısı budur. Otel önünde ‘Yak, yak’ sloganları atan, 33 canımızı katledenlerin zihniyeti bugün iktidardadır. Onların bu davada avukat olmak için sıraya girmesinin nedeni, sıradan bir müvekkil avukat ilişkisi değil, fikri bütünlük ve devamlılıktır. Devletle özdeş fikirlere sahip oldukları için sürekli iktidarda bakan, bakan yardımcısı ve hükümet sözcüsü olarak devletin en üst seviyesinde olma hakkını kazanmışlardır. İnsan öldürme hakkı olarak tanımlayabiliriz” dedi.
“Otelin önünde kimler vardı?” diye soran Saçılık, katliamı yapan zihniyetin iktidar ve muhalefetteki temsiliyetine ilişkin şunları söyledi: “Bozkurt işareti yapanlar, tekbir getirenler vardı. Anavatan Partisi (ANAP), Büyük Birlik Partisi (BBP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Refah Partisi (RP) vardı. Yani şu anki Cumhur ve Millet ittifaklarını oluşturan grupların neredeyse tamamı oradaydı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de otelin önünde değildi ama seyreden durumdaydı. Bugün bu ittifaklar sürüyor. Temel Karamollaoğlu da, Alevilere dönük yüzyıllardır süren soykırımın, inkarın ve imhanın karşılığında bunu itiraf etmiş ve toplumsal yüzleşme çağrısı yapmış değil.”
‘BİAT ETMİYORUZ’
Saçılık, katliamın 29’uncu yılında mücadelenin sürdüğünü ifade ederek, şöyle devam etti: “Şeyh Bedreddin’den bugüne ‘Madem biz güçsüzüz, getirin şu idam fermanımızın altına mührümüzü biz basalım’ deriz. O günden bugüne zalimlik sürüyor. Hem yakmak, yok etmek isterler hem de Takriri Sükun’u işletmek isterler ancak ne Pir Sultanlar ne Şeyh Bedreddinler bitti. 2 Temmuz’dan bugüne Maraş ve Çorum katliamı da dahil olmak üzere onlar için ateş, bizim için ışıktır. İktidarın akit zihniyetinin, sömürücü, inkarcı, imhacı sistemin sonunun geldiğini söylüyoruz. İsyan ve mücadele sürüyor. Diz çökmüyoruz, biat etmiyoruz. Ten ölür, canlar ölesi değil. Mücadele sonsuza kadar sürecek.”