Kobane Davası’nda, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 18 siyasetçinin tahliye talepleri mahkeme tarafından reddedildi.
IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 isim hakkında Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Kobane Davası’nda aylık tutukluluk incelemesi yapıldı.
Mezopotamya Ajansı‘nda yer alan habere göre, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne (UYAP) yükleyen ara kararda, mahkeme heyeti tutsak siyasetçilerin ve avukatlarının tahliye ve yargılanmanın durdurulmasına dair taleplerini yerinde görmeyerek, reddetti.
Mahkeme heyeti ara kararda, 7 yıllık azami tutukluluk süresini aşan Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’e dair talepleri de değerlendirdi. Mahkeme heyeti, bu talepleri de yerinde görmeyerek, tahliye taleplerini reddetti.
Heyet diğer siyasetçilere dair talepleri de ayrı ayrı değerlendirerek aynı dosyada yargılanan başkaca isimlerin adli kontrol uygulamalarını bozduğunu; bu nedenle şu anda tutuklu bulunan siyasetçilerin de “kaçma şüphesi” olduğunu ileri sürerek, tutuksuz yargılanma talebini reddetti.
KOBANE EYLEMLERİ
Suriye’de 2011 yılında başlayan savaşla birlikte etkinliğini arttıran ve dünyaya korku salan IŞİD, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobane kentine yönelik 2014 yılında saldırı başlattı. 2013 yılında Suriye’de Nusra Cephesi’yle birleşen IŞİD, Irak’ın Felluce, “Halifeliğin başkenti” olarak adlandırdığı Rakka ve Musul gibi kentleri kısa bir sürede işgal etti. 3 Ağustos 2014’te Şengal’e saldıran IŞİD, Êzidîleri katliamdan geçirdi, binlerce kadını kaçırıp kurduğu köle pazarlarında sattı.
Kuzey ve Doğu Suriye’de Ocak 2014’te Afrin ve Cizîre ile birlikte Kobane’de “Demokratik Özerklik” ilan edildi. IŞİD, Şengal saldırısından sonra 15 Eylül 2014’te her iki kantonun arasında yer alan Kobanê’ye de üç koldan saldırı başlattı. Kobanê’ye saldıran IŞİD, büyük bir direnişle karşılaştı
2014 yılında 6-8 Ekim günlerinde, IŞİD Kobanê kapılarına dayanmış ve iktidarın Kobanê’ye yardımların geçmesini engelleyen tutumuna ve Erdoğan’ın 7 Ekim 2014 tarihinde “Kobani düştü düşecek” açıklamasına karşı 17 ilde üç gün boyunca eylemler gerçekleşti. 6-8 Ekim 2014’te polis ve askerlerin protestolara müdahalesi ve çatışmalar sonucu en az 46 kişi yaşamını yitirdi.
7 Haziran 2015 Genel seçimlerinde tek başına iktidar olma vasfını yitiren AKP, Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) ve vekillerini yargı üzerinden hedef göstermeye başladı. HDP Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında dava açıldı.
DAVA NASIL BAŞLADI?
IŞİD’in Kobanê saldırısına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde pek çok kentte yapılan protesto gösterileri sırasında HDP Genel Merkezi’nin Twitter paylaşımları gerekçe gösterilerek 9 Ekim 2014 tarihi ve devamında dönemin HDP Eş Genel Başkanları ve MYK üyeleri hakkında açılan birden fazla soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2 ana iddianamede birleştirildi. Soruşturmalardan birincisi, Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu tarafından eski HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu dönemin milletvekili olan MYK üyelerine açıldı. İkinci soruşturma “Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu” tarafından milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında açıldı.
DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında soruşturma kapsamında, “halkı suç işlemeye tahrik” gerekçesiyle dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle 21 Şubat 2016’da fezlekeler hazırlandı. 20 Mayıs 2016’da aralarında Demirtaş ve Yüksekdağ’ın da olduğu 40 HDP milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Dokunulmazlıkların kaldırılması sonrası milletvekilleri ile ilgili dosya işleme alındı. Ve 4 Mayıs 2016’da milletvekilleri bu dosya kapsamında tutuklandı. Devam eden süreçte Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Ayhan Bilgen, Sırrı Süreyya Önder, Meral Danış Beştaş, gibi isimlere ayrı ayrı davalar açıldı. Selahattin Demirtaş hakkındaki bu dosya Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması yapılan ana dosya oldu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “yetkisizlik” kararı vererek dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise soruşturma dosyasını, Yüksekdağ ve Demirtaş ile dönemin milletvekilleri olan Ayhan Bilgen, Hüda Kaya, Altan Tan, Garo Paylan, Meral Danış Beştaş, Gülser Yıldırım hakkında devam eden soruşturma dosyaları ile birleştirdi.
TUTANAKLAR VE MYK ÜYELERİNİN İFADELERİNİN ALINMASI
Dönemin milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında yürütülen soruşturma dosyalarına ise, 19 Şubat 2015’te Ankara İl Emniyet Müdürlüğü tarafından, 14 sayfalık ayrıntılı bilgi notu ve eklerinden oluşan bir yazı gönderildi. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı B Şube Müdürlüğü tarafından benzer şekilde hazırlanan 33 sayfalık rapor, Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığı’nın 71 sayfalık raporu, Ankara TEM Şube Müdürlüğü tarafından tutulan 5 Şubat 2015 tarihli 3 sayfalık tutanak ve ANF haberlerinden oluşan 4 sayfalık çıktı sunuldu.
MYK üyeleri ile ilgili olan soruşturma dosyasında bazı isimlerin ifadelerinin alınması dışında hiçbir işlem yapılmadı. Süreç boyunca 7 savcı değişti, dosya öylece bekledi.
Ta ki 2018 yılına kadar. 24 Haziran 2018 genel seçimlerinden 13 gün önce (11 Haziran 2018) düğmeye basıldı. Dosyaya atanan savcı bütün il emniyet müdürlüklerinden ve savcılıklarından ellerinde bulunan bilgi ve belgeleri talep etti. Bu arada Cumhurbaşkanı adayı olarak içeriden seçim çalışmalarını sürdüren Selahattin Demirtaş’ın AYM tarafından tahliye edileceği konuşuluyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıktığı seçim mitinglerinde Demirtaş’a dönük söylemlerini sertleştirmişti.
AİHM’DEN TAHLİYE KARARI
7 Eylül 2018’de Selahattin Demirtaş, eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile birlikte “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada 4 yıl 8 ay hapse mahkum edildi. 25 Ekim 2018’de mahkumiyet kararı incelenmek üzere İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine ulaştı.
26 Ekim 2018’de Ankara TEM’den soruşturma savcısına bir yazı gitti. O tarihe kadar yürütülen soruşturmada Demirtaş ve HDP’nin Kobanê olaylarındaki dahli ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet’ olarak tanımlanırken o yazıdan sonra dosyanın seyri değişti. Zira yazı Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın bu olaylar ve ölümlerden dolayı yargılanması gerektiğini belirtiyordu. Yazı ayrıca HDP MYK’sinin de bu olayların arkasında olduğunu iddia ediyor, bu nedenle kapatılması gerektiğini vurguluyordu. Yani iddianamenin şeklini veriyordu.
17 Kasım 2018’de AİHM, Demirtaş’ın başvurusunun sonucunu 20 Kasım’da açıklayacağını duyurdu. 19 Kasım 2018’de İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verilen mahkumiyet kararı, istinaf tarafından ön incelemeye alındı. 20 Kasım 2018’de AİHM, Demirtaş’ın “siyasi saikle hapsedildiğini” ifade ederek tahliye edilmesine hükmetti. Aynı gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “AİHM kararları bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” dedi. 30 Kasım 2018’de Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye başvurusunu reddetti. 4 Aralık 2018’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, mahkumiyet kararını onayarak cezayı kesinleştirdi.
GİZLİLİK KARARI
Savcı A. Altun, dosyaya gizlilik kararının verilmesini talep etmesi üzerine Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 3 Ocak 2019 tarihli kararıyla dosya içeriğinin incelenmesi ve örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar verildi.
DEMİRTAŞ İKİNCİ KEZ TUTUKLANDI
AİHM dosyada gizlilik kararı sürerken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi de Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı ana davası için 2 Eylül 2019 tarihinde tahliye kararı verdi. Karardan ardından savcı A. Altun, Kobanê soruşturması kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınması için 19 Eylül 2019 tarihinde Selahattin Demirtaş’ın bulunduğu Edirne F Tipi, Figen Yüksekdağ’ın bulunduğu Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevlerine müzekkereler yazdı. Yüksekdağ ve Demirtaş ifade vermeyi talep etmelerine rağmen 20 Eylül 2019 tarihinde ikinci kez 6-8 Ekim olayları gerekçesiyle tutuklandı.
TUTUKLU YARGILANAN SİYASETÇİ SAYISI 28’E YÜKSELDİ
Demirtaş ve Yüksekdağ’ın ikinci kez aynı suçlamayla tutuklanmalarının ardından 24 Eylül 2020 tarihinde Sırrı Süreyya Önder, Nazmi Gür, Ayla Akat Ata, Emine Ayna, Emine Beyza Üstün, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Can Memiş, Dilek yağlı, Gülfer Akkaya, Günay Kubilay Zeki Çelik, Ali ürküt, Altan Tan, Pervin Oduncu, Alp Altınörs, Berfin Özgür Köse, Cihan Erdal, Ayhan Bilgen, İsmail Şengül gözaltına alındı.
2 Ekim 2020’de Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Gülfer Akkaya adli kontrolle serbest bırakılırken diğer 17 kişi tutuklandı.
Yine bu dosyaya sonradan dahil edilen eski HDP milletvekilleri Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel hakkında da başka suçtan Kandıra Cezaevinde tutuklu olmalarına rağmen Kobanê dosyası kapsamında tekrar tutuklama kararı verildi. Yine başka suçtan Kandıra cezaevinde tutuklu olan Gülser Yıldırım’a bu dosya kapsamında ev hapsi şeklinde adli kontrol kararı verildi, HDP milletvekili İbrahim Binici ve partinin çeşitli kademelerinde görev alan olan siyasetçiler dosyaya sonradan eklenerek tutuklandı. Dosya kapsamında tutuklu yargılanan siyasetçi sayısı 28’e çıktı.
Savcılığın getirdiği gizlilik kararı iddianame mahkemece kabul edilene kadar devam etti.
AİHM’DEN “ÇAĞRILAR ŞİDDET ÇAĞRISI DEĞİL” KARARI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire tarafından 22 Aralık 2020’de eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında “tahliye” kararı verildi. AİHM, kararından iddianamede yer alan suçlamalara ilişkin de ifadeler yer aldı. AİHM kararında “Kobanê için yapılan çağrılar şiddet çağrısı değil” yönünde karar verdi. Kararda Selahattin Demirtaş’ın 2019 yılında ikinci kez tutuklanmasının 4 Kasım 2016 tarihli tutukluluğunun bir devamı niteliğinde olduğunu vurgulandı. Serbest kalmasının engellenmesi amacıyla siyasi saiklerle yapılan bu tutuklamanın ifade özgürlüğünü, özgürlük ve güvenlik hakkını ve siyasi saiklerle tutuklama yasağını ihlal ettiğine karar verildi. Büyük Daire kararında, HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrılarla meydana gelen olaylar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, söz konusu çağrıların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ifade edildi.
Ancak 6-8 Ekim’de gerçekleşen protestolardan 6 yıl 3 ay sonra 30 Aralık 2020 tarihinde düzenlenen 3 bin 530 sayfalık iddianame ve 324 klasörden oluşan eklerle birlikte mahkemeye sunuldu. İddianame Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir hafta içinde 7 Ocak 2021 tarihinde kabul edildi.
AİHM, HDP’li milletvekilllerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile ilgili 1 Şubat 2022’de verdiği kararda dokunulmazlıkların kaldırılması ve yargılanmaları nedeniyle vekillerin ifade hürriyetlerinin ihlal edildiğine karar verdi.
İDDİANAME
İddianamede 108 kişi için “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ve 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor. İddianamenin ilk 241 sayfasında yaşamını yitiren 37 kişinin isimleri, mağdur müşteki olarak ise aralarında Adalet Bakanlığı, AKP, CHP, HÜDA PAR, MHP, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, MİT, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli Savunma Bakanlığı’nın da bulunduğu 2 bin 676 isim yer aldı. İddianameye 6-8 Ekim’de gerçekleştirilen eylemler, tanık ve gizli tanık beyanları eklendi.
6-8 Ekim’de gerçekleşen eylemlerin listelendiği iddianamede, o dönem milletvekili olan siyasetçilerin yaptıkları konuşmalar, basına verdikleri demeçler ve milletvekilliği dokunulmazlığı kapsamındaki konuşmaları yer aldı. İddianamede ayrıca atılan twitler de suç sayıldı. Ev aramalarında bulunan ve içeriğinde herhangi bir suç unsuru bulunamayan bir kitap, partinin program metni ve kongreye ait bilgi notu da suç olarak iddianameye eklendi. Demirtaş’ın Kobanê protestolarından 5 yıl sonra tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden gündeme ve ekonomiye ilişkin yaptığı tweetleri de iddianameye konuldu. İddianamede tanık beyanlarının çelişkili ifadeleri dikkat çekti. İddianamede açık ve gizli tanıkların aynı kişi hakkında farklı zamanlarda birebir aynı cümlelerle ifade verdikleri görüldü.
MÜŞTEKİ İKEN SANIK OLDU
Somut delillerin yer almadığı iddianamede sanık olarak suçlanan dönemin milletvekili Ayla Akat Ata, Urfa’dan Diyarbakır’a giderken yolda silahlı sivil kişiler tarafından alıkonulup tehdit edilmiş ve olayın ardından suç duyurusunda bulunmuştu. Akat, müştekisi olduğu olayın sanığı olarak dosyada yer aldı.
İddianamede ismi yer alan ve tutuklu yargılanan Beyza Üstün’e ilişkin ise evinde alınan tek bir kitap dışında bir şey yok.
37 KİŞİNİN ÖLÜMÜ
Kobanê protestolarında İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre 46, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı verilere göre de 48 sivil yaşamını yitirdi. İddianamede, Kobanê protestolarında 37 kişinin ölümü HDP’ye yükleniyor.
İddianamede, olaylarda yaşamını yitiren pek çok kişiye yer verilmiyor. İsimlerine yer verilenler hakkında ise daha önce soruşturmalar yürütüldü, yargılamalar yapıldı. Bu süreçte sorumlu tutulanlar arasında asker, polis, korucu, AKP’liler, Hizbullah, IŞİD de yer aldı. Ancak kolluk kuvvetleri hakkında yapılan yargılamaların çoğunda, “kasıt yok”, “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verildi. Ancak iddianamede protestolarda Hizbullah üyeleri tarafından öldürülen 19 yaşındaki Süleyman Kale’nin ölümünden de HDP sorumlu tutuldu.
Ancak 6-8 Ekim olaylarının araştırılması ve yaşamını yitirenlerin sorumlularının bulunması için HDP tarafından Meclis’te verilen araştırma önergelerinin hepsi AKP-MHP oylarıyla reddedilmişti.
DURUŞMADAN BİR HAFTA ÖNCE OTOPSİ RAPORU İSTENDİ
Kobanê davasına bakan heyet, iddianamede yer almayan otopsi raporlarını davanın ilk duruşmasına (26 Nisan 2021) 7 gün kala “Acele” notuyla istedi. HDP yöneticilerinin, “HDP ölümlerden sorumlu tutuluyor ancak basit bir cinayet dosyasında bile otopsi raporu olmadan o dava açılmaz” açıklamasının ardından mahkeme tarafından 19 Nisan 2021’de olaylarda ölen 32 kişiyle ilgili otopsi raporlarının gönderilmesi için İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Van, Gaziantep, Siirt gibi çok sayıda il savcılığına ve ölümlerle ilgili davaların olduğu mahkemelere yazı gönderdi.
MÜTAALADA IŞİD YOK
Soruşturma sırasında yaşanan usulsüzlüklere dikkat çeken avukatlar, iddianamenin kurgu, suçlamaların ise dayanaksız olduğunu dile getiriyor. İddianamede gizli tanık beyanlarının somut delillerle desteklenmemesi eleştiriliyor. IŞİD’in saldırıları ve katliamları da iddianame yer almıyor. Mütalaada İslami terör örgütlerinin ismi sayılıyor ama IŞİD yer almıyor. IŞİD’in Şengal’de yapıtığı soykırım BM tarafından da tanınmasına rağmen bu soykırım mütaalada yer almıyor.
KİMLER YARGILANYOR?
İddianame kapsamında yargılanan 108 isim şöyle: Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Selahattin Demirtaş, Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder, Gülfer Akkaya, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak, Ahmet Türk, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Altan Tan, Ayhan Bilgen, Nazmi Gür, Ayla Akat Ata, Aysel Tuğluk, İbrahim Binici, Ayşe Yağcı, Nezir Çakan, Pervin Oduncu, Meryem Adıbelli, Mesut Bağcık, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Can Memiş, Cihan Erdal, Berfin Özgü Köse, Günay Kubilay, Dilek Yağlı, Emine Ayna, Emine Beyza Üstün, Mehmet Hatip Dicle, Ertuğrul Kürkçü, Yurdusev Özsökmenler, Arife Köse, Ayfer Kordu, Aynur Aşan, Ayşe Tonğuç, Azime Yılmaz, Bayram Yılmaz, Bergüzar Dumlu, Cemil Bayık, Ceylan Bağrıyanık, Cihan Ekin, Demir Çelik, Duran Kalkan, Elif Yıldırım, Emine Tekas, Emine Temel, Emrullah Cin, Engin Karaaslan, Enver Güngör, Ercan Arslan, Fatma Şenpınar, Fehman Hüseyin, Ferhat Aksu, Filis Arslan, Filiz Duman, Gönül Tepe, Gülseren Törün, Gülten Alataş, Gülüşan Eksen, Gülüzar Tural, Güzel İmecik, Hacire Ateş, Hatice Altınışık, Hülya Oran, İsmail Özden, İsmail Şengül, Kamuran Yüksek, Layika Gültekin, Leyla Söğüt Aydeniz, Mahmut Dora, Mazhar Öztürk, Mazlum Tekdağ, Abdulselam Demirkıran, Mehmet Taş, Mehmet Tören, Menafi Bayazit, Mızgın Arı, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Muzaffer Ayata, Nazlı Taşpınar, Neşe Baltaş, Nihal Ay, Nuriye Kesbir, Remzi Kartal, Rıza Altun, Ruken Karagöz, Sabiha Onar, Sabri Ok, Salih Akdoğan, Salih Müslüm Muhammed, Salman Kurtulan, Sara Aktaş, Sibel Akdeniz, Şenay Oruç, Ünal Ahmet Çelen, Yahya Figan, Yasemin Becerekli, Yusuf Koyuncu, Yüksel Baran, Zeki Çelik, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Zübeyir Aydar.
ÖZETİNİN OKUNMASI 8 SAAT SÜRDÜ
Savunmaların tamamlanmamasına rağmen 14 Nisan 2023’te davada savcılık esas hakkındaki 5 bin sayfalık mütalaasının özetini okudu. Özetinin okunması sekiz saat süren mütalaayla Demirtaş ve Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 36 kişinin tamamının Türk Ceza Kanunu (TCK) 302. madde kapsamında ‘devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak’ suçlamasıyla cezalandırılmaları talep edildi.
MÜTALAA 5 BİN, İDDİANAME 3 BİN SAYFA
AİHM’nin kararları uygulanmazken, uzun mütalaa nedeniyle duruşmalarda savunma krizi yaşanıyor. Heyetin acele etmesini eleştiren siyasetçiler ve avukatlar davanın hızlıca bitirilmek istenmesine tepkilerini dile getiriyor. Savunma hakkı için yeterli zaman tanınması talebi sürüyor.
EK SAVUNMA KARARI
Mahkeme, 16 Ağustos 2023’te dikkat çekici bir karara imza attı. Mahkeme, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020’de hazırladığı iddianame nedeniyle yargılanan siyasetçiler hakkında “örgüt üye olmak” ve “örgüt yöneticiliği yapmak” iddiasında bulunduğunu, ancak siyasetçiler hakkında “ülkenin birlik ve bütünlüğünü bozmak” iddiasıyla dava açıldığı ve diğer iki suç iddiası bakımından dava açılmadığı, suçun hukuki niteliğinin değişmesi ihtimaline karşı her iki suç iddiası bakımından ek savunma hakkı verilmesine gerektiği belirterek, bu yönlü karar verdi. Mahkeme, bugüne değin esas hakkında savunma yapan siyasetçilerin ek savunma talebi olduğu takdirde bu hakkın tanınacağını ancak henüz savunma yapmamış olan siyasetçilerin yapacak savunmalarının ise bu kapsamda da ele alınacağını belirtti. Ek savunma alınması kararı yargılananların tepkisini çekti.
Eski Eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ 18 Ağustos’taki duruşmada ek savunma kararı konusunda, “2,5 yıl geçmiş yeni mi aklınıza geldi? Ek savunma hakkı da esas hakkındaki savunma ile yapıştırılmış. Sorgu hakkımızı gasp ettiniz. Ek savunma kararının olumlu bir yanı yok, bu bizim aleyhimize çevriliyor. Esas hakkındaki savunma ile birleştirmesi bunu gösteriyor. Savunma için makul süre tanımamanız bize bunu söylüyor. Bizi savunmasızlaştırma inadınız, ısrarınız bu ek savunma kararının olumlu bir şey olmadığını açıkça gösteriyor.” demişti.